Karga muhabbeti

İstanbul Valiliği, 1928 yılı ortalarında her nedense kargalara savaş açar. Mücadeleye katılmayanlardan birer lira ceza alınacağı ilan edilince İstanbul’da amansız bir karga avının başladığını, fakat bu zeki kuşların azalmak şöyle dursun, hepten gemi azıya aldıklarını Ahmet Hâşim’in İkdam gazetesinde yayımlanan “Kargalar” başlıklı yazısından anlıyoruz.

Hâşim, bu kısa ve çarpıcı yazısında silahlara meydan okuyan bu zeki kuşların savaştan tartışmasız bir şekilde galip çıktıklarını söyledikten sonra şöyle devam eder: “Vapura gitmek için geçtiğim tarlaya konan kargalar, şimdi gelip geçenden zerrece korkmuyor, bilâkis, bu tank gibi madeni bir zırhla her tarafı kaplı kuşların yuvarlak kanlı gözü ve çelikten gagası garip bir tehditle insana doğru çevriliyor! Öyle ya! Galip mağlûba başka türlü mü bakacaktı?”

***

Karga, rengi, sesinin çirkinliği, aynı zamanda etçil olduğu için hayvan leşleri dâhil her şeyi yiyebilmesi, en çok da ekinlere zarar vermesi yüzünden sevilmeyen, hatta pek çok kültürde uğursuz sayılan bir kuştur. Bu sebeple karga kelimesi Türkçede lanetlemek, beddua etmek anlamına gelen “kargamak” fiiliyle ilişkili olabilir.

17-04/02/aas-1491089047.jpg“Kuşlar” filminin yönetmeni Alfred Hitchcock, kargalarıyla…

İnsanlar tarafından uğursuz kuşlar olarak görülmek kargaların umurunda mıdır, bilmiyorum. Bildiğim, onların en zeki kuşlar olduğudur. Ornitologlar, kargaların kendi aralarında bir sosyal yapı kurup statüler belirlediklerini ve birbirleriyle rahatça anlaşabildikleri bir dil geliştirdiklerini, hatta insan sesini taklit edebildiklerini söylüyorlar. Bu özellikleri bilinince “karga derneği” tabirinin kargalara hakaret anlamı taşıdığı söylenebilir.

Halit Fahri Ozansoy, çocukluğunda, aileden sayılan bir Arap Bacı’nın kendisini eğlendirmek için Afrikalı zencilere mahsus bir hünerle dilini büküp kafese koyduğu bir kargaya birkaç söz öğrettiğini anlatır. Bacı yaz aylarında kafesi açık pencerenin önüne asarmış ve karga keyiflenince başlarmış ezberlediği sözleri haykırmaya; özellikle “Bakkalll” sözünü o kadar tabiî bir insan sesiyle yaparmış ki, sokağın başındaki Rum bakkal, “Efendim” diye dükkânından fırlar, fakat muzip karganın sokağı çınlatan kahkahasıyla karşılaşarak fena hâlde bozulurmuş. Bu sebeple sahiden çağrıldığı zaman da kargadır diye dükkânından çıkmazmış. 1894 depreminde korkudan evlerine giremeyip birkaç gün bahçeye kurdukları çadırda yaşayan aile fertleri, o telâşta kargayı unutmuşlar. Arap Bacı’nın konuşan kargacığı iki gün sonra açlık ve susuzluktan ölüvermiş.

***

Kargaların iki yüz yıl kadar yaşadığına dair şehir efsanesi vardır. Hüseyin Rahmi Gürpınar, Cehennemlik isimli romanında, zayıf vücutların semizlerden fazla yaşadığını söylettiği bir kahramanının ağzından “Beden bir defa fazla etlerden kurtulup böyle sinirleşir ise artık ölüm nedir bilmez. Kargalar niçin yüz iki yüz sene yaşarlar? Kuru, sade sinirlerdir de onun için. Bu hâl sağ iken mumyalaşmak demektir. Hiç mumya ölür mü?” diyor. Orhan Pamuk, Kara Kitap’ta bu tasavvurla “Biliyorsun, Türk kargaları iki yüz yıldan fazla yaşar,” diye alay etmiştir, ama kargaların çok uzun yaşadıklarına dair inancın antik Yunan ve Roma’dan kaynaklandığı biliniyor. Boria Sax, Karga isimli kitabında, “Karga, Yunanlılar ve Romalılar için uzun hayatın simgesi olarak da kabul ediliyordu. Hesiodos’un kayıp eseri Khironos Hypothekai’den Plutarkhos tarafından alıntılanan bir pasajda karganın insanoğlunun dokuz kuşağı süresince yaşayabileceği söylenir,” diyor.

***

Kötü niyetlilerin esmer ve kara kuru insanları kargaya benzettiklerini bilirsiniz. Kanuni devrinin büyük şairi Bâkî de öyle bir adammış. Bu yüzden düşmanları tarafından Zağ (Karga) lâkabına lâyık görülmüş. Babasının sesi çirkin olduğu için Kargazâde diye anıldığı da söylenir. Nef’î, yaklaşık bir asır sonra, aslında şair olarak çok beğendiği, hatta şiirini “âb-ı hayat”a benzetip gazel vadisinde kendisinden üstün bulduğu Bâkî’yi, onun Zâğ lâkabını da zikrederek hicvetmiştir. Niçin yazıldığını bilmediğim bu hiciv kıt’ası bugünkü dile şöyle çevrilebilir: “Birkaç gammaz, şair Zâtî’ye dediler ki: Karga Bâkî senin şiirlerini çalıyor. O söz bahçesinin bülbülü de dedi ki: Besle kargayı oysun gözünü.” (Zâtî, Bâkî’nin şiirde üstadıdır).

***

Kargalardan söz edip de, Hüseyin Siret Özsever’in çağdaşı bazı şair ve yazarları hicvettiği Kargalar isimli manzumesini hatırlamamak olmaz. Siret, 1939 yılında on dört sayfalık bir kitapçık olarak yayımlanan Kargalar’da hicvettiği kişilerle şahsî problemler yaşamış olabilir. Mesela bir gün de “Rehgüzârımda bir garib horoz/ Eyliyordu benimle istihza” mısralarıyla biten yeni şiirini okuduktan sonra “Nasıl buldunuz?” diye sorunca Yahya Kemal’den “Horozun hakkı var!” cevabını alması ve bu esprinin dilden dile dolaşması yüzünden çok incinmiş olabilir. Bu sebeple Yahya Kemal’in az ve zor yazmasına işaret edilen şu mısralar, Siret’in intikamı olarak okunabilir:

Dokuz ay on gün oldu hâmiledir,

Gebelik hâli onda bir çiledir.

Ikın ey kutlu, şaheser doğacak,

Şebçırağ adlı bir güher doğacak.

“Kargalar”da sadece Yahya Kemal değil, manzumenin yazıldığı devirde hemen herkesin kolayca kimin kastedildiğini anlayabileceği imalarla Ruşen Eşref Ünaydın, Falih Rıfkı Atay, Hüseyin Cahit Yalçın, Fuat Köprülü gibi tanınmış şair ve yazarlar ağır bir biçimde hicvedilmiştir. Siret’e göre, “Karga Derneği”nin bu üyeleri, “vatan millet edebiyatı yaparak ceplerini doldurup namuslarını nakde tahvil eden” adamlardır.

***

Kargalar hakkında yazacağım daha neler neler var, ama yine sınırı aşmışım. Bu yazıyı, izninizle, penceremin hemen karşısındaki ağaca sık sık konan kargayla aramdaki samimi ilişki ve Alim Kahraman’ın kısa bir süre önce okuduğum hoş bir hikâye kitabı vesilesiyle yazdığımı belirterek noktalamak istiyorum. Kitabın ismi mi? Yazmak Bana Göre Değil / Kar-a-GA-k-GA-k (Büyüyen Ay Yayınları).

YORUMLAR (5)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
5 Yorum