‘O şûh ağlar bugün Kasr-ı Şerefâbâd’a geldikçe’

Fâtih, Çandaroğlu Beyliği’ini ilhak ettiğinde bu beyliğin başında Kızıl Ahmed Bey bulunuyordu. Kendisine verilen Mora Sancağı’na gitmeyerek Uzun Hasan’a sığınan ve iki Türk hükümdarı arasındaki rekabeti kızıştırarak Otlukbeli Meydan Muharebesi’nin çıkmasında önemli bir rol oynayan Kızıl Ahmed, II. Bayezid devrinde Osmanlı Devleti’ne iltica etmişti. Oğlu Mehmed Bey, Beyezid’in oğullarından Şehzade Abdullah’ın büyük kızı Şahnisa Sultan’la evlendi ve Şemsi Ahmed Paşa bu evlilikten dünyaya geldi.

***

Enderun’da eğitim gören ve mâhir bir avcı olduğu için Kanuni Sultan Süleyman’ın yakın çevresinde yer almayı başararak önemli görevler üstlenen Şemsi Ahmed Paşa, Rumeli Beylerbeyliğine kadar yükselmişti. Kanuni’nin son seferinde de yanındaydı ve Zigetvar’ı kuşatması için önden gönderilmişti. Devlet adamlığının yanı sıra hatırı sayılır bir şair ve tarihçi olan Şemsi Ahmed Paşa, hoş sohbet, nüktedan ve hazırcevap bir devlet adamı olarak tanınıyordu; bu meziyetleri sayesinde Sultan II. Selim’e vezirlik payesiyle musahip oldu. Bu yakınlıkta, annesi Şahnisa Sultan’ın II. Selim’e dadılık yapmış olmasının da payı vardır.

Şemsi Ahmed Paşa, aynı zamanda Sokullu Mehmed Paşa’ya muhalif hizbin önde gelen isimlerindendir; bu yüzden II. Selim’in ölümüyle kudretli veziriazam karşısında hamisiz kalmış ve İstanbul’dan uzaklaştırılmıştı. Ancak Sultan III. Murad, meziyetlerinin farkında olduğu Paşa’yı İstanbul’a getirterek musahiplik görevine iade etti. Padişah üzerinde Sokullu’nun yetkilerinin kısıtlanmasını sağlayacak derecede etkili olan Şemsi Ahmed Paşa, minnettarlığını Üsküdar sahilinde bir kasır inşa ettirip padişaha hediye ederek gösterdi. Kaynaklarda Şemsi Paşa Kasrı ve Şemsi Paşa Sahilsarayı ismiyle zikredilen bu kasır hakkında fazla bilgi yok.

***

Lâle Devri’nde Dâmad İbrahim Paşa’nın yeniden yaptırdığı ve Şerefâbâd ismini verdiği Şemsi Paşa Kasrı, birkaç defa esaslı bir şekilde tamir ve tadil edilmiş, 1816 yılında da Ampir üslûbunda yeniden yapılmıştır. Sultan II. Mahmud’un devlet işlerinden bunaldıkça gidip dinlendiği bu kasrın hatırası sadece Nedim’in şuh bir şarkısında ve Yahya Kemal’in Lâle Devri’ni anlattığı şiirlerinden biri olan “Şerefâbâd” gazelinde yaşamaktadır:

O şûh ağlar bugün Kasr-ı Şerefâbâd’a geldikçe
O nûşânûş demler hâtır-ı nâşâda geldikçe

***

Sokullu Mehmed Paşa’yla zaman zaman şakalaşarak iğneli lâflar ettiği söylenen Şemsi Ahmed Paşa, rivayete göre, bir gün veziriazamın Mimar Sinan’a Azapkapı’da yaptırdığı camiden söz açılınca, alaycı bir dille, güvercinlerin bu caminin kubbelerine çokça pislemesinden rahatsız olup olmadığını sorar. Sokullu, yeryüzünde üstünden kuşların geçmediği hiçbir yer bulunmadığını, ayrıca kuş pisliğinin necasetten sayılmadığını söyler. Şemsi Ahmed Paşa, ömrünün sonlarına doğru, Sinan’a Üsküdar’da ismini yaşatacak bir cami ısmarlayınca, Sokullu’ya sorduğu soruyu hatırlar ve büyük mimardan camisi için kuşların uçmadığı bir yer bulmasını isteyecektir. Sinan da Üsküdar sahilinde hava akımlarının kesiştiği, bu yüzden kuşların yanaşamadığı bir bölgeyi seçip medresesi ve türbesiyle küçük bir külliye niteliğini taşıyan Şemsi Ahmed Paşa Camii’ni yapar. Tarih 1580...

17-06/29/01-serefabad-kasri-1.jpgHalûk Şehsuvaroğlu’nun Londra’da bir kuyumcuda altın bir kutunun kapağında görerek kopyasını aldığı Şerefâbâd Kasrı resmi. A. Süheyl Ünver’in Şerefâbâd (1930) isimli risalesinde ve İbrahim Hakkı Konyalı’nın Üsküdar Tarihi’nde de bu kasır hakkında az çok fikir veren muhtelif çizimler vardır.

Sokullu taraftarı bir tarihçi olan Gelibolulu Âlî, Şemsi Ahmed Paşa’nın Çandaroğlulları hanedanına son veren Osmanlılardan intikam almak için padişahı rüşvete alıştırdığını, böylece devletin sonuna getirecek bir hastalığın ilk tohumunu attığını iddia etmektedir. Bu iddianın halk arasında “Böyle bir mel’anete bulaşan birinin yaptırdığı camiye kuşlar bile konmaz!” inancının ve Kuşkonmaz isminin yerleşmesine yol açtığını söyleyenler de vardır.

Birinci rivayet bir şehir efsanesidir; çünkü Şemsi Ahmed Paşa, külliyesini Sultan III. Murad’a hediye ettiği kasrın yanına yaptırmıştı. İkinci rivayet de -kaynağı Sokullu taraftarı Gelibolulu Âlî olduğu için- ihtiyatla karşılanmalıdır.

***

Şemsi Ahmed Paşa, külliyesinin inşası tamamlamadan vefat ettiğine göre, kubbesine kuşların konup konmadığını öğrenememiş olsa gerek. Üsküdar sahilini asırlar boyunca tezyin eden bu zarif külliye, 1894 depreminde ciddi hasar görmüş ve tamir edilmiş; ne var ki medresesinin Balkan Harbi sırasında ve daha sonra göçmenlere tahsis edilmesi yüzünden Cumhuriyet devrine tam bir harabe olarak ulaştığı için gözden çıkarılmıştı.

17-06/29/02-semsi-pasa-camii-1.jpgŞemsi Paşa Camii’nin 1930’lardaki perişan hâlini gösteren bir fotoğraf (Atatürk Kitaplığı Fotoğraf Arşivi).



İbrahim Hakkı Konyalı’nın 1938 yılı başlarında Tan gazetesinde birbiri ardınca yazdığı yazılarla perişan halini kamuoyuna duyurduğu bu Şemsi Paşa Külliyesi, son günlerini yaşamakta olan Atatürk’ün emriyle restore edilerek günümüze ulaştı. Emir yüksek yerden gelmiş olmasaydı, Vakıflar’ın o tarihteki yönetimi külliyeyi arsaya dönüştürüp satmış olacaktı.

1930’larda Şemsi Paşa Külliyesi’nin ne hâlde olduğunu merak edenler, Konyalı’nın Âbideleri ve Kitabeleriyle Üsküdar Tarihi adlı kitabının birinci cildine müracaat etmelidirler.

***

Mimar Sinan’ın son yıllarında âdeta bütün eserlerini hülâsa etsin diye yaptığı, Üsküdar sahilini paha biçilemez değerde bir pırlanta gibi süsleyen ve bir kuş kafesini andıran bu leb-i derya külliyeyi gözümüz gibi korumak ve denizle irtibatını asla koparmamak zorundayız.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.