‘Peşte göklerindeki ses’

İlk gençliğimde sıkı bir Turancıydım. Yanlış hatırlamıyorsam, Tarık Buğra’nın Kızılordu tarafından çok kanlı bir şekilde bastırılan 1956 Macar ihtilalini anlattığı Ayakta Durmak İstiyorum isimli oyunu hakkında bir şeyler okuduktan sonra uzak geçmişte akrabalarımızdan olduklarına inandığım Macarların kahramanlığına ve hürriyet aşkına dair bir şiir yazdım ve uzun bir müstear isimle Hisar dergisine gönderdim. “Peşte Göklerindeki Ses” ismini verdiğim bu şiirde Macarların 1848 yılında Habsburg hanedanına karşı başlattığı isyanın önemli isimlerinden şair Sándor Petöfi’yi 1956 ihtilâline taşımıştım. Şiir şöyle başlıyordu:

O gün Petöfi’nin çağlayan sesi

Peşte göklerinde kol geziyordu

Bu şiir Hisar dergisinde yayımlanınca ne kadar büyük bir sevinç ve heyecan duyduğumu tahmin edemezsiniz. Daha şaşırtıcısı, iki hafta kadar sonra postacı Sivas’taki ev adresimize büyükçe bir zarf getirdi. Zarfın içinde, bu şiirim dolayısıyla Hür Macarlar Derneği tarafından hazırlanmış İmre Toth imzalı bir gümüş madalya beratı (Urkunde) vardı. Hâlâ hoş bir gençlik hatırası olarak sakladığım bu berat, benim Macarlara ve Macar kültürüne duyduğum sempatinin de beratıdır.

Zamanla Turancı romantizmden uzaklaştımsa da Macar tarihine ve kültürüne duyduğum ilgi hiç eksilmedi.

***

Macarlar hakkında bilgim arttıkça Hunların soyundan geldiklerine inanan ve bütün Turanî kavimleri akrabaları olarak kabul eden Macarların hiç de az olmadığını, hatta Budapeşte’de 1912 yılında bir Turan Cemiyeti’nin kurulduğunu ve Turan adında bir dergi çıkardığını öğrendim. Turancılığın bizde Macaristan’da aşağı yukarı aynı tarihlerde başlamış olması şaşırtıcıdır. Bizde Turancılığın Macar Turancılarının etkisiyle başladığı bile söylenebilir.

Yıllar sonra Türkçülük ve milliyetçilik tarihi üzerinde çalışırken Macar Turancılığı hakkında da epeyi bilgi edinmiştim. Türk Yurdu dergisinin 8 Şubat 1912 tarihli sayısında çıkan bir haberde, Kont Balazeçini ile meşhur müsteşrik Reşid Efendi’nin, yani Vambery’nin fahrî başkan, Kont Pál Taleki’nin fiilî başkan olduğu Macar Turan Cemiyeti’nin amacı şöyle özetlenmişti. Macar milletiyle akrabalığı bulunan Avrupa ve Asya kavimleri hakkında siyasî, iktisadî ve ictimaî araştırmalar yapmak ve bu kavimlerin ilerlemesini sağlamak...

Bu gelişmelerin yaşandığı tarihte, Budapeşte’ye başkonsolos olarak gönderilen isim, Servet-i Fünun’dan kopup Türkçü harekete katılan ve Türk Derneği ve Türk Yurdu Derneği’nde görev alan Müftüoğlu Ahmed Hikmet Bey’di.

***

Fethi Tevetoğlu, savaş sırasında kurulmuş bir Türk-Macar Dostluk Yurdu’ndan söz eder ve bu dostluğa çok önemli katkılarda bulunan Müftüoğlu’nun adı geçen dernekte yaptığı en önemli faaliyetlerden birinin Budin’de Gül Baba Türbesi’ni ihya ederek Hereke Fabrikası’na ısmarladığı nefis ipek Türk seccadeleri ve Hattat Halid’e yazdırdığı celî levhalarla süslemesi olduğunu söyler. Büyük Türkçü Müftüoğlu Ahmed Hikmet (1951) isimli kitabındaki iki fotoğraftan, Gül Baba Türbesi’nde bir de Türk-Macar Kardeşlik Mitingi yapıldığı anlaşılıyor. Bu fotoğraflardan birinde, Türkler ve Macarlardan oluşan bir kalabalığa hitap eden genç bir Türk görünmektedir: Peşte Başşehbender Vekili Enis Behiç (Koryürek) Bey.

Enis Behiç Koryürek’in Macaristan’daki hayatı, müstakil bir yazıya konu olacak kadar renkli ve şaşırtıcıdır.

***

Bu arada Macar Turancıları İstanbul’a çeşitli vesilelerle heyetler de gönderirler. 5 Mayıs 1910 tarihli İkdam gazetesinin “Osmanlılar ve Macarlar” başlıklı ‘öztürkçe’ başyazısında, İstanbul’a gelen bir Macar heyetinden büyük bir heyecanla söz edilir.

“Yurdumuza gelen Macar kardaşlarımızın ad ve ününe İstanbul Ticaret Odası’nın verdiği konuklama yemeği öyle bizim aralıkda bir gördüğümüz sade derneklerden değil idi. Bu dernek birbirinden ayrılıp nice uzun yıllar geçdikten sonra yine birbirine ulaşan iki kardaş evinin çoluk çocuklarının birbirine sarılmaları, birbiriyle öpüşmeleri idi. İşte onun için bu dernek kardaşcasına geçdi.”

Turan Cemiyeti’nin kurucularından olan ve daha sonra başkan seçilen Kont Pál Taleki de 1914 Mayıs’ında İstanbul’a gelmiş, Türk Yurdu dergisinin idarehanesiyle Türk Ocağı’nı ziyaret etmiş, hatta Türk Ocağı’nda bir müsamerede hazır bulunmuştu.

***

Müftüoğlu’nun Taleki’yle ve başkanı olduğu cemiyetle bir ilişkisi var mıydı? Bu konuda yeterli bilgiye sahip değiliz. Ancak Fethi Tevetoğlu’nun yukarıda adı geçen kitabında kaynak ve tarih zikretmeden aktardığı, İstanbul dergilerinden birinde çıkan “Turanlılar Arasında” başlıklı haber dikkat çekicidir:

“Budapeşte, 28 (K.)- Üniversite gençlerinden müteşekkil musiki cemiyeti, dün akşam Türkiye Başşehbenderi Ahmed Hikmet Bey’in şerefine şehbenderhane önünde bir sokak musiki müsameresi tertip etmiştir. Ahmed Hikmet Bey bir nutuk irad ederek beyan-ı teşekkür etmiş ve Macar gençleri tarafından gösterilen teveccühün yalnız kendisini değil, bütün Turanlı kardeşleri mütehassis edeceğini söylemiştir. Bunu müteakip Kızılay komisyonu şerefine bir musiki müsameresi tertib edilmiştir, Müsamerede komisyon başkanı ve üyelerden birçoğu ile Türkiye Başşehbenderi ve şehbenderhane erkânı hazır bulunmuşlardır.”

***

Macar kültürüne ve tarihteki Türk-Macar ilişkilerine o kadar meraklı olduğum hâlde Macaristan’a ilk defa 2014 yılında gittim. Çocukluğumdan beri dilimden düşmeyen “Estergon” türküsünü Estergon kalesinde mırıldandım, Gül Baba’ya Fatiha okudum ve muhteşem Budapeşte’yi gezerken “Aldı Nemçe bizim nazlı Budin’i” diye inleyen halk şairinin duygularını anlamaya çalıştım ve “nazlı Tuna”nın fısıltılarını dinledim.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.