“AK Parti’nin iyiliği için kimse onun yaptığını yapamamıştır”

Başlığa çektiğim bu sözleri neden tırnak içine aldığımı aşağıda aktaracağım hikayeden sonra anlayacaksınız. Okuduğunuzda eminim siz de bana hak vereceksiniz.

Ancak içinizden “keşke” diyeceğiniz bir farkla.

***

İngiltere’de tarihçi, politikacı ve soylu bir aileden gelen Jhonn Grigg, bilinen adıyla Lord Altrincham1957 yılında krallık rejimine ve ailesine karşı çok ağır eleştiriler içeren yazılar yayınlıyordu. Ona göre, II. Dünya Savaşı sonrası modern İngiltere’de, sınıfsız toplum içinde bir üst sınıf, her kesin eşit olduğu vatandaşlık yapısı içinde dokunulmaz bir aile olmamalıydı. Demokratik bir toplumda, hanedanlık yama gibi duruyordu, modası geçmişti ve bu hali ile daha fazla ayakta duramayacaktı.

Altrincham bu eleştirilerle de yetinmez, ayrıca doğrudan Kraliçenin şahsına ve tavrına yönelik sert yazılar kaleme alır. Kraliçenin dış dünyaya kapalı olduğunu, “bilgiçlik taslayan okul kızları havasıyla konuşan ve takım kaptanı edasıyla sözlerine tasdik bekleyen” can sıkıcı bir tip olduğunu, çevresindeki yaşlı danışmanların sözünden çıkamadığını ifade eder.

Altrincham televizyon programlarında monarşiye bağlılığını, eleştirilerini monarşinin kendisini düzelterek devam etmesi için yaptığını, modern İngiltere’de monarşinin bu haliyle devam edemeyeceğini anlatır.

İngiltere aydınlarının ve halkının önemli bir bölümü Lord Altrincham’a karşı çıkar ve öfkeyle hücum eder. O ise “sunulan kötü hizmet için hesap vermekten sadece patron yakasını sıyırır” diyerek, kendini savunur, eleştirilerini sürdürür.

Herkes öfkeyle tavır koyarken, Kraliçe Elizabeth onu Saray’a davet eder. Yaptığı eleştirileri bir de kendisinden tavsiyeleriyle birlikte dinler. Tavsiyelerini dikkate alır ve yol haritasında yeni düzenlemeler yapar.

Daha sonraları Saray, Altrincham hakkında şöyle bir açıklama yapar:

“Yirminci yüzyılda monarşinin iyiliği için kimse onun yaptığını yapamamıştır…”

İngiltere’de Altrincham için “Monarşinin üzerinden kibir denilen kötü huyu çekip alan kişi” deniliyor.

***

AK Parti iktidarlarının önemli reformlarında imzası bulunan Prof. Dr. Ömer Dinçer “Bilirken Susmak” isimli kitabına işte bu tarihi olayı anlatarak giriş yapıyor.

İsteyenler bu tarihi olayı Netfilix’te yayınlanan Crown isimli dizide de izleyebilirler.

***

Partisine “demokrasi”, “hukuk”, “adalet” gibi konulardaki kurucu ilkelerini hatırlatan, yine partisine kendi iktidarları döneminde yaşanan insan hakları ve hukuk ihlallerini duyurmaya çalışan Mustafa Yeneroğlu, “Sözümün değeri kalmadı, sorunların çözüleceğine dair umudum da kalmadı. Cumhurbaşkanımız da istifa etmem yönünde bir kanaat bildirdi” diyerek AK Parti’den istifa etti.

Haberi duyduğumda ben Prof. Dinçer’den aktardığım bu hadiseyi hatırladım.

Yeneroğlu istifasını duyurduğu basın açıklamasında şunları söyledi:

* “Son zamanlarda yüksek sesle dillendirdiğim birçok konuyu biliyorsunuz. Türkiye’nin önünde olan ve itibarını zedeleyen insan hakları ihlallerinin ortadan kaldırılması noktasında eleştirilerimi kamuoyu ile de paylaştım.”

* “Son iki MKYK toplantımıza da bu rahatsızlıklarımın artık karşılık bulmadığı ve düzelebileceğine dair bir ümit taşımadığım için katılmadım. AK Parti’nin tekrar çoğulcu, katılımcı olması gerektiğini belirttim. 28 Ekim tarihinde de MKYK’dan istifa ettim.”

* “Geçen günler içerisinde arkadaşlarımla değerlendirmeler yaptım. Parti içindeki pekçok arkadaşım benden farklı düşünmüyor.”

* “Partimizin genel sekreteri davet etti. Kendisiyle yaptığım konuşmada AK Parti’nin kuruluş felsefesine dönmesi gerektiğini söyledim. Bu görüşlerimi dinledi ve Cumhurbaşkanımızın AK Parti’den istifa etmem noktasında kanaat bildirdiğini ifade etti.” (30 Ekim 2019)

AK Parti’ye göre Mustafa Yeneroğlu’nun partisinden istifa etmesini gerektiren “günahları”, “kusurları”, “hataları” işte bunlar.

AK Parti kendisine “kurucu felsefesini” hatırlatan, “fabrika ayarlarımıza geri dönelim” talebinde bulunan, “insan hakları ihlalleri ve hukuk ihlalleri var” diyen, “bu ihlallerin yaşanması bize yakışmıyor, bu mağduriyetler giderilsin” diyen, “kamuoyundan gelen seslere kulaklarımızı tıkarsak, vatandaşa hizmet iddiamızın gerisinde kalmış oluruz” diyen, “temel hak ihlalleri son bulmalı, AYM/AİHM içtihatları ceza mahkemeleri tarafından dikkate alınmalı ” diyen, “AK Parti’nin özünü arıyorum” diyen, devlet kurumlarındaki yozlaşmalara dikkat çeken ve konularda samimi uyarılarda bulunan “milletvekilini” ödüllendirmek yerine istifa etmesini istiyor.

2001 yılında “Siyasetin kirlenmesini önleyen yasal düzenlemeler yapılacaktır. Siyaset bir rant aracı görüntüsünden kurtulacaktır” vaadiyle kurulan AK Parti kendisine “temiz siyaset” yapma önerisinde bulunan, siyasal ve toplumsal yozlaşmadan rahatsız olan milletvekiline “kapıyı” gösteriyor.

Sayın Yeneroğlu’nun istifası kimin adına üzücü, kim adına kayıp?
“Hak”, “hukuk”, “adalet”, “demokrasi”, “fikir özgürlükleri” diyen Mustafa Yeneroğlu adına mı AK Parti adına mı?

***

Sayın Yeneroğlu’nun “yüksek sesle şimdiye kadar dillendirdim” dediği konular neler? Ülkedeki insan hakları ihlalleri… Hukuk ihlalleri.. Ülkemizde basın ve ifade özgürlüğü alanlarının gittikçe daralıyor olması. Eski Türkiye’de medya düzeni alışkanlıklarının el değiştirerek bugünde devam ediyor olması.

Yani AK Parti’nin ilk yıllarında AK Partili bütün siyasetçilerden duyduğumuz eleştiri ve itirazlar…

Söylemeliyim ki Sayın Yeneroğlu’nun istifa etmesi ya da istifasının istenmesi AK Parti adına üzücüdür. Oysa…

AK Parti, ender görülen bir medeni cesaretle partisine “demokrasi”, “hukuk”, “adalet” gibi konulardaki kurucu ilkelerini hatırlatan Yeneroğlu’nun istifasını istemek yerine, keşke söylediklerine kulak verebilseydi.

Kulak verebilseydi, bugün kendisinin ve Türkiye’nin yaşamakta olduğu sıkıntılar yaşanır mıydı?

***

Yetmiş yıl önce İngiltere Kraliçesinin genç bir gazetecinin ağır ithamlar içeren eleştirileri karşısında gösterdiği olgun tavır bizim ülkemizde Mustafa Yeneroğlu’na gösterilebilseydi…

Toplumumuzun ve ülkemizin maslahatı için idare önceliğimiz olmalıdır. Bunların temeli de adalet ve liyakattır” diyen Sayın Yeneroğlu verdiği bir röportajda şöyle söylemişti:

Türkiye’de siyasete atılırken zorluklarını tahmin ediyordum, ama açıkçası bu kadarını da beklemiyordum.”

Adalet, hukuk, demokrasi, özgürlük talebiyle yola çıkan AK Parti tarafından bir gün tam da adalet, hukuk, demokrasi, özgürlük talebinde bulunduğu için istifasının istenebileceğini düşünmüş müdür acaba?

YORUMLAR (68)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
68 Yorum