Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en mutlu günüydü

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gözlerindeki çocuksu sevincin, yüzüne vuran duygusallığın televizyonların soğuk cam ekranlarına rağmen aynı samimiyetle hissedildiğini söylemeliyim. Sanırım, hiçbir siyasi lider ile partisi arasında böylesi bir bağ olmamıştır. Ve hiçbir siyasi lider böylesine bir coşkunlukla partisine “aşkım, sevdam, yuvam” dememiştir. Ve hiçbir siyasi lider yoktur ki partisinden uzak kaldığı günleri “979 gündür ayrıyım” diyerek saymış olsun. Kavuşacağı günleri şafak sayar gibi saysın.
Takdire şayan... Sanırım Erdoğan’a kazandıran da bu. Partisine olan sahici sevgisi...

***

Erdoğan dün kurucusu, lideri olduğu partisine resmi olarak üye oldu. Böylece “Türkiye’nin halk tarafından seçilmiş ilk cumhurbaşkanı” unvanına yirmi gün sonra “Partili Cumhurbaşkanı” unvanını eklemiş olacak.

AK Parti için de kendisi için de Türkiye için de hayırlara vesile olsun inşallah.

Cumhurbaşkanı Erdoğan parti genel merkezinde üyelik sonrası yaptığı konuşmada referandum sonuçlarına değindi. Şu sözleri dikkate değer:

“Yüzde 51.4 bir AK Parti oyu değildir. Yüzde 48.6’da bir CHP oyu değildir. Kimse kimseyi aldatmasın. Önümüzde yerel seçimler var. Parlamento ve başkanlık seçimi var. Orada her şey daha net bir şekilde ortaya çıkacaktır.”

El hak doğru.

Doğru, bugün Türkiye’de bir genel seçim yapılmış olsa CHP’nin alacağı oy yüzde 25-26 olur. Yani sandıklardan çıkan yüzde 48.6 CHP’nin oyu değildir. 16 Nisan’da kimse gidip de CHP’ye oy vermedi. “Hayır” oyu eşittir CHP demek değildi.

Doğru, yüzde 51 nokta 4 sadece AK Parti’nin oyu değildir. İçinde MHP’nin de oyu olduğu gibi, sistemi beğenmediği için sandığa gitmeyen ancak bir genel seçimde AK Parti’ye oy verecek AK Parti seçmenin bulunduğu da kesin.

***

Ben tam da bu yüzden, referandum süresince ısrarla 16 Nisan’ın bir genel seçim olmadığını, bunun bir halk oylaması olduğunu yazdım. Bir “sistem değişikliğinden” ve vatandaşın “anayasal tercihini” kullanmasından başka bir şey değildi. Bu yüzden ısrarla “evet”in liderliğini yapan AK Parti ve MHP’nin de “hayır”ın liderliğini yapan CHP’nin de vatandaşın “anayasal tercih hakkını” kullanmasına saygı duyması gerektiğini, toplumu tercihler üzerinden kategorize etmenin tehlikeli olduğunu ısrarla vurgulamaya çalıştım.

AK Parti referandum sürecinde başlarda kullandığı hatalı üslubunu kısmen değiştirdi. Hatasının farkına vardı. Ancak başından itibaren daha kapsayıcı bir dil, kuşatıcı bir üslup kullansaydı daha iyi olabilirdi. Ve bugün sonuçları değerlendirirken eli daha rahat olurdu.

Artık şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki dün itibariyle Türkiye “Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi”ne geçmiş bulunuyor.

Adalet Bakanlığı, referandumun ardından anayasanın değişen maddelerine uyumlu olarak 7 kanundaki 144 maddede yapılacak değişiklikler için çalışmalara başladı. Meclis’in birinci önceliği uyum yasaları olacak.

Anayasa değişikliği paketi referandum sürecinde tartışma konusuydu. Hala tartışılıyor. AK Parti hükümetinin yapacağı uyum yasaları ile bu tartışmaların önüne geçmesi mümkün.

AK Parti, iktidara geldiği günden bu yana demokrasinin gelişmesi için cesurca önemli adımlar attı, askeri vesayeti neredeyse bitirme noktasına getirdi, yerel yönetimlerin güçlenmesi için gerekli yasal değişiklikleri yaptı. Özellikle Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu’nu mevcut duruma göre gözden geçirip antidemokratik bir uygulama olan seçim barajını demokratik bir sisteme uygun hale getirmesi yine AK Parti’ye yakışan bir hamle olur.

Cumhurbaşkanı Erdoğan “Partili Cumhurbaşkanı” olmanın öyle CHP’nin dediği gibi sadece AK Partililerin Cumhurbaşkanı demek olmadığını gösterebilir. Referandum bitti. Yarış bitti. Erdoğan her fırsatta “Bu toplum bizim. AK Partilisiyle CHP’lisiyle.” gibi toplumu kuşatıcı bir dil kullanabilir. Çünkü “AK Parti tarz-ı siyasete” yakışan da bu olur.

Eski MEB Bakanı Prof. Dr. Ömer Dinçer’in şu sözleri önemli:

Referandum sürecinde cepheleştirilen toplum kesimlerinin birlik ve beraberliğinin sağlanması, insanlar arasında yıpranan ülfet ve güven ilişkisinin yenilenmesi çok önem arz ediyor. Hem iktidar hem de muhalefet kanadı sonuçları sükûnet ve suhuletle karşılamayı bilmeli, toplum içinde barış ve güven ortamını güçlendirecek adımlar atmalıdır.

Nihayet, referandum sürecinde gerginleşen AB ilişkilerinin onarılmaya, müzakere sürecinin yeniden başlatılmasına ve uyum çabalarının artırılmasına ihtiyaç var.” (Habertürk, 17 Nisan 2017)

AK Parti artık hem iktidar hem muktedir. Bu yeni sistemi vesile kılıp, toplumsal gerilimi bitirmek ve toplumsal uzlaşmayı sağlamak hem AK Parti’ye yakışır hem de onlara düşer.

Çünkü Türkiye’nin huzura ihtiyacı var. İçeriye ve dışarıya sallanan parmaklar indirilmeli. Çünkü bu toplum çok gerildi. Çok yoruldu.

YORUMLAR (23)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
23 Yorum