Ey yeşil sarıklı ulu hocalar, neden suskunsunuz?

Hepimizin sevip saydığı ve ülkemizin en saygın fakihlerinden biri olan Hayrettin Karaman’ın son günlerde kaleme aldığı ‘fetva’ hükmündeki yazılarını okuyunca “insan gerçekten hayret ediyor!”

Hayrettin Hoca hepimizi büyük şaşkınlıklara gark eden, tartışmalara vesile olan ilk yazısını geçtiğimiz hafta kaleme aldı. İslam tarihinde Müslüman yöneticilerin topraklarında yaşayan gayrimüslimlere, Yahudilere ve Hristiyanlara şefkat gösterdiklerini, bugünde referandumda ‘hayır’ oyu vereceklere aynı şekilde muamele edilmesi gerektiğini (sağolsun) örnekleriyle yazdı!

Prof. Dr. Hayreddin Karaman ne günübirlik yazılar kaleme alan bir köşe yazarı ne de gündelik polemiklere giren bir isim değil. Dolayısıyla ne kendisini ne de yazdıklarını günübirlik kategorisinde değerlendiremeyiz. Yazdıklarının dünyevi değil dini sorumluluğu var. Kendisinden, hele de böylesi bir süreçte, dinin politikacılar tarafından siyasete alet edilmesine itiraz eden yazılar yazması beklenirken, oldukça dünyevi bir sistem seçimini, sanki din seçimi kisvesine büründürmeye çalışarak “farz”, “affı olmayan günah” noktasına getirmesi gerçekten can yakıyor, vicdanları kanatıyor.

Özellikle dün kaleme aldığı “Neyi oyluyoruz” başlıklı yazısına bırakın din adamlarının tepki göstermesini, ortalama bir Müslümanı dahi “Yapma hocam. Bu kadarını yapma en azından” deme noktasına getirdi. Bakın ne diyor Hayrettin Hoca:

“Bizi hedefe yaklaştıracak olan bir adımı daha “evet” diyerek atmak, ‘farz olanı tamamlayan ve ona yaklaştıran her fiil farzdır’ kuralının çerçevesine dahildir.”

***

Yani...

Geçen hafta “hayır” oyu vereceklere nasıl davranılması gerektiğini söyleyen hoca bu hafta da ‘evet’ oyu vermenin hükmünü yazmış: Evet oyu verilmesi ‘farz’! Yani Allah’ın tartışmasız ve kesinkes bir şekilde kullarından uymasını istediği mutlak kural.

Bu durumda ‘hayır’ oyu vermek de düpedüz günah ‘haram’ hükmünde oluyor!

Ve yine bu durumda ‘kararsız’ olmak, ‘tahrimen mekruh’ hükmünde!

Ve sandığa gitmeyenler ‘affedilmesi zor mücrim’ hükmünde!

Bildiğimiz kadarıyla oldukça dünyevi bir sistem seçimi var. Yine bildiğimiz kadarıyla bunun ‘dinle’ ‘imanla’ bir alakası yok.

Yine bildiğimiz kadarıyla, Hazreti Allah ve O’nun elçisi devlet düzeni hakkında bir model önermiş de değil. Peki, bu durumda pek gayet dünyevi bir sistem seçimi hakkında vatandaşın ‘evet’ oyu kullanmasının ‘farz’ olduğu hükmüne nasıl varabildi.

Yazısında bahsettiği ‘hedef’ nedir? Bu referandumla nasıl bir hedefe ulaşmış olacağız? Açıkça yazmıyor ancak ‘düzen’ diyerek bu hedefe de atıfta bulunuyor ama o kadarcık!

Ortalıkta ne bir dini tartışma var. Ne ümmeti Muhammedi ilgilendiren fıhki bir durum hüküm söz konusu.

Bildiğimiz Anayasa değişikliği. Hükümet sistemi değişikliği. Konuşması gereken kişiler Anayasa uzmanları! Hukukçular!

Karaman hangi gerekçe ile bu işin fetvasına soyunup, akıllara ziyan şekilde “Allah’ın kesin emri” anlamında farz kavramını kullanmakta beis görmedi acaba?.

Bakınız, bundan daha vahim olanı şudur...

Hayreddin Karaman’ın “yok artık” dedirten yazısı ile dün yer yerinden oynadı. Ancak bu tuhaf duruma asıl tepki vermesi gereken din adamlarımızdan ve ulemamızdan ses çıkmadı. Sanki hepsi dün bizim ülkeden hicret ettiler!

Ben buradan sesleniyorum...

Ey hocaların hocası ve ‘Hilafetin Kureyşliliği’ makalesiyle devlet düzeni ve sisteminin dinî referanslar taşımadığını üstüne basa söyleyen Mehmed Said Hatiboğlu hocam. Neredesiniz? Neden suskunuz?

Ey Hatiboğlu hocanın talebesi olan Diyanet İşleri Başkanımız Mehmet Görmez Hocam! Söyleyin neredesiniz? Yoksa Hayreddin Hocanın söylediklerini duymadınız mı?

Ey dinî değerlerin reel politiğe kurban edilmemesine ilişkin ahlaki hassasiyetleriyle dikkat çeken, hatta bu konuda bugüne kadar Hayreddin Karaman’ın ortaya koyduğu dinî düşünce perspektifini adam akıllı sorgulayan, Yüzleşme gibi bir kitabı kaleme Ali Bardakoğlu hocam neredesiniz? Neden suskunsunuz?

***

Ey daha iki hafta önce Başbakan Binali Yıldırım’ın eski bakanlara verdiği kahvaltıda “dinin siyasete alet edilmesine” en şedit itirazı yapan, en sert tepkiyi gösteren Said Yazıcıoğlu hocam! Neredesiniz? Yok mu söyleyecek bir çift sözünüz?

Ey İslam ilahiyatının felsefî ufku, eleştirel zihin alt yapısı ile tanıdığımız Mehmet S. Aydın Hocam, siz neredesiniz?

Ey hukuk tarihi alanında geniş birikimiyle tanınan Mehmet Akif Aydın hocam, siz ne diyorsunuz bu işe! Ve ismini sayamadığım büyük hocalarımız, ilahiyatçılarımız, fakihlerimiz, müfessirlerimiz, takoz gibi kitaplara imza atan diğer âlimlerimiz…

Daha kimi sayayım, bilemedim. Kime sesleneyim, bilemedim...

Bu sessizliğin sebebini anlayamıyorum. Bir politikacı değil, bir din âlimi altı üstü bir sistem değişikliğini neredeyse “iman-küfür” noktasına getirdi. Ve fakat maalesef buna açıktan tepki koyan bir tek din adamımız çıkmadı.

Sahi neredesiniz? Bir ses verin!

(Ey yeşil sarıklı ulu hoca, hitabını Sezai Karakoç’un ‘Hızırla 40 Saat’ şiirinden aldım)

YORUMLAR (149)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
149 Yorum