Herkes için adalet, herkes için özgürlük istemek saflık mıdır?

Baştan şunu söyleyeyim. Yarın bana zulmedebilecek kişiler için bugün adalet ve özgürlük istemek birilerinin nezdinde saflık olarak değerlendiriliyorsa, bilinsin ki ben saf olmaya, saf kalmaya talibim.

Bu köşede onlarca kez, “hukukun bir sopa olarak” kullanılmaması gerektiği üzerine yazdım. Ve hukukun bir sopa olarak kullanılmasının tarihimizde ülkemizde nasıl acılara, travmalara sebebiyet verdiğini, bunun bir fayda sağlamadığını; toplumsal gerilimi artırmaktan, toplumu kamplaştırmaktan ve toplumda sürekli rövanşizm duygularını körüklemekten başka bir şeye yaramayacağını yazdım.

Hâkim güçler tarafından hukukun sopa olarak kullanılması, yani bir ülkenin adalet dağıtıcılarının kararlarını hukuk ve adalet ilkelerine göre değil de zamanın ruhuna göre ve konjonktürün gerektirdiği gibi vermesi hukuk devletinin temellerine dinamit konulmasından başka bir şey değildir.

Bu ülkenin düzelmesini istiyorsak, ki en azından çocuklarımızı düşünerek, öncelikli olarak yargının düzelmesi gerekiyor. Devletin mutlak surette hukuk devleti rayına oturması gerekiyor.

Buraya nereden geldim.

Habertürk’ten Nagehan Alçı birkaç gün evvel “Faşist çetelere de özgürlük istenebilir mi” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Ve kendi ruh dünyasını anlattı. Bir nevi, okur karşısında bir muhasebe yaptı ve “çelişkili duygular içindeyim” diyerek, belli ki okurundan hakemlik istedi.

Alçı şunu diyor:

“Gülen’i destekleyen herkesin FETÖ çuvalına atılmasına karşı çıktım, siyasi hasımlıktan ötürü yapılan yanlışların suç görülmemesi gerektiğini ifade ettim. Sözcü, Cumhuriyet ve Enis Berberoğlu gibi davalara ve tutuklulara karşı tavır aldım. Bu yaklaşımımdan dolayı da devlet ve yargıyla ters düştüm.”

***

Devlet ve yargıyla ters düşmek!

Bu sözün altını çizelim...

Alçı’nın yazısında benim asıl takıldığım noktaya, vahim bulduğum, resmen ürktüğüm noktaya gelelim.

Nagehan bu davalardaki “adil” yaklaşımı nedeniyle “devlet” ve “yargıdan” üst düzey yetkiler tarafından “saf olmakla”, “yanlış davranmakla” itham edilmiş ve şu söylenmiş:

“Eğer güç onlarda olsa bize çok daha beterini yaparlar. Bu adamlara taviz verilemez. Sırası geldikçe hepsi tutuklanacak.”

Korkunç. Vahim. İnsanı iliklerine kadar ürküten bir yaklaşım.

Tekrar söylüyorum, asıl sorunumuz işte bu. Yargımızın ve devletimizin tepelerinde birilerinin böyle düşünmesi korkunçtur. Vicdansızlıktır.

Alt kademelerdeki bürokrasi ne yapar bu durumda, alt kademe mahkemeler nasıl adaletle hükmedecekler?

Bugün görülmekte olan bazı davaları “Eğer güç onlarda olsa bize çok daha beterini yaparlar” sözüyle birlikte düşününce ürktüm.

Ürktüm çünkü, bugün böyle düşünen ve Nagehan Alçı’ya bunları söyleyen bir yargıç, yarın konjonktür değiştiğinde diyelim ki Nagehan Alçı’nın karşı karşıya kaldığı adaletsizliğe üzülen birisine de aynı tavsiyelerde bulunmaz mı?

Sadece CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’nun davası bile adalet sorunlarımızı ortaya koyması açısından örnek bir dosyadır. Tarihe geçecek bir dosya. Bu dönemin yargı sorunlarını anlatılırken mutlaka Enis Berberoğlu dosyasına atıf yapılacaktır.

Dosyada doğru dürüst tek delil olmadığı halde mahkeme elini “müebbetten” açtı, “25 yıl ağır hapis” cezasına çarptırdı, bir üst mahkemenin bozduğu karar alt mahkemenin direncine uğradı.

Ve bu kadar çelişkili bir dosyada dün Enis Berberoğlu 5 küsur yıl ceza aldı.

Yıllarca tartışacağız bu mahkeme kararlarını.

Hem de “devlet” ve “yargı”dan üst düzey kişilerin kayda geçen vahim sözleriyle birlikte.

Ancak, asıl vahamet ise bütün bu hukuksuzlukların faturasının AK Parti hükümeti dönemine yazılacağıdır.

İnsan düşünmeden edemiyor.

Mesela Enis Berberoğlu’na önce müebbet, ardından 25 yıl ağır hapis cezası isteyen, sonra beş yıla düşüren hakimler, mesela AYM’nin hak ihlali var kararlarına direnen yerel mahkemeler “faturanın AK Parti hükümetine” yazıldığını bilerek art niyetle mi böyle davranıyorlar.

Yazının başlığına gelecek olursak...

Herkes için adalet, özgürlük istemek saflık değil, erdemli insan olabilmenin gereğidir.

Hele bir de inandığı din ondan adaletli olmasını istiyorsa...

Zira Allah kullarını “adil” davranmaları için formatlayarak yaratmadı. Ancak kullarından hangi konum ve vasıfta olursa olsunlar “adaletli” olmalarını istedi. Adil olup olmadıklarıyla sınayacağını bildirdi.

Velhasıl, bu ülkenin yargıçları kararlarını, kanun neyi gerektiriyorsa, ona göre verdiklerinde, dahası “onlar- biz” ayrımı yapmadıkları gün, bu ülkenin adalet sorunları hallolmuş demektir.

YORUMLAR (69)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
69 Yorum