Mahkemelerin bağımsızlığı… Anayasa Mahkemesi’nin gözlüğü…

Seçtiğimiz haftalarda bir televizyon programına konuk olan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “HDP milyonlarca oy aldı. Mecliste grubu bulunan bir parti. Bunu PKK yönetiyorsa neden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı işlem yapmıyor?” sorusunu şöyle cevaplamıştı:

“Onun meselesi. O hukukun ve yargının meselesi. Bana bazen de kızıyorlar. Ben Anayasa Mahkemesi (AYM) ile aynı gözlükten bakmıyorum. Bakmak zorunda mıyım? O zaman niye yasama, yürütme, yargı var. Ben yürütmenin bir temsilcisiyim.”

Sayın Soylu’nun bu sözlerini yadırgadığımı söylemeliyim. Elbette ki Anayasa Mahkemesi’nin verdiği bazı kararlar iktidar partisi olarak hoşlarına gitmeyebilir. Elbette ki AYM’nin kararları demokrasi, hukuk bağlamında eleştirebilir. Sonuçta AYM kararları eleştirilmez diye bir kanun da yok, eleştiriden münezzeh bir kurumda değil.

Anayasa Mahkemesi’nin Can Dündar ve Erdem Gül kararının tartışıldığı, daha doğrusu verdiği “hak ihlali vardır” kararından dolayı linç edildiği dönemi hatırlıyorsunuz değil im? AYM çirkin ithamlarla, yaftalamalarla karşı karşıya kalmış, hükümet yetkililerinin “AYM’nin kararına saygı duymuyoruz”, “bu karar bizi bağlamaz” şeklindeki açıklamalarına maruz kalmıştı. O günlerde AYM Başkanı Zühtü Arslan şöyle demişti:

“Yargıçlar kutsal varlıklar değildir. Bu nedenle mahkeme kararları eleştirilebilir, dahası eleştirilmelidir de. Aksi takdirde hukuk donar, gelişmez. Biz de bu nedenle kararlarımıza yönelik her türlü eleştiriye saygı duyuyoruz. Ancak Anayasa Mahkemesi’nin, anayasanın ve kanunların kendisine verdiği yetkileri kullanarak verdiği kararlar, herkesi ve her kurumu bağlamaktadır. Bu bir Anayasa kuralıdır.” (1 Mart 2016)

***

Defalarca yazdım yine belirteyim. AYM’nin hukuken sorunlu bulduğum, mesela daha önce benzer davalarda verdiği hak eksenli kararlarıyla çelişen kararlarını eleştirdiğim oldu. AYM’nin kararlarını demokrasi, hukuk ilkeleri açısından eleştirebilir. Ancak yürütme erkinin çıkıp “AYM bizi bağlamaz” demesi başka bir şeydir. AYM’ye bakmıyorum, bakmak zorunda mıyım, demek başka bir şeydir.

Sayın Soylu “AYM ile aynı gözlükten bakmıyorum” derken tam olarak neyi kast etti bilmiyorum. Ancak neresinden bakılırsa bakılsın sorunlu bir ifadedir. AYM’nin gözlüğü hukuktur. Soylu “Aynı gözlükten bakmıyorum” derken “Hukuk gözlüğü ile bakmıyorum” dememiştir galiba.

“AYM ile aynı gözlükten bakmıyorum” derken AYM’nin kararlarının bağlayıcı olmadığını ifade etmeye de çalışmamıştır, galiba.

Çünkü AYM kararlarının bağlayıcılığı konusunda Anayasa’nın 153. Maddesi gayet açıktır:

“Anayasa Mahkemesi kararları yasama, yürütme ve yargı organlarını, idari makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.”

Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi’nin kararının bağlayıcılığı konusunda hiçbir tereddüt bulunmamaktadır.

Durum böyle ancak ortada sorunlu bir durum olduğu da muhakkak.

***

Sonuçta hukuk tarihimizde ilk defa AK Parti iktidarı döneminde yerel mahkemeler Anayasa Mahkemesi’nin kararına uymamaya karar verdiler, AYM’nin kararlarına direnç gösterdiler. İlk dereceli mahkemeler sadece AYM kararlarına değil Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararlarına da uymuyorlar.

Mahkemelerin AİHM kararlarına uymadıklarının son örneği Osman Kavala olmuştu.

Hafta sonu bir televizyon kanalına konuk olan Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’e AİHM’in “derhal tahliye” kararı verdiği Osman Kavala’nın “neden tahliye edilmediği” soruldu. Gül’ün yanıtı şu oldu:

“Yürüyen bir davayla ilgili hakimlik, savcılık yapmak doğru değil. Ama şunu AİHM ile ilgili söylemek lazım. AK Parti 2004’te insan hakları sözleşmelerini iç hukukun parçası haline getirmiştir.” (4 Ocak)

Mesela Adalet Bakanı olan Gül “AİHM kararı bağlayıcıdır, uygulanmaması vahim bir hukuk ihlalidir” diyemiyor.

Yürüyen bir davayla ilgili hakimlik, savcılık yapmak doğru değil diyerek siyaset yapıyor. AİHM’in verdiği bir karar var ve AİHM’in kararını uygulamayan, hatta AİHM’in kararını uygulayacağım ama “Adalet Bakanı kararı AİHM Büyük Daire’ye götürecek mi bir bakalım” diyen, lisanı hal ile üzerimizde siyasi baskı var diyen mahkeme var.

Sayın Gül “AİHM ile ilgili şunu söylemek lazım. AK Parti 2004’te insan hakları sözleşmelerini iç hukukun parçası haline getirmiştir” diyor.

Zaten sorun da bu değil mi? 2004 yılında insan hakları sözleşmelerini iç hukukun parçası haline getiren AK Parti iktidarı döneminde o sözleşmelere uyulmuyor.

Bu durumda yargıya olan güven nasıl sağlamayı düşünüyor Sayın Gül?

Sayın Gül, mahkemeler bağımsızdır deyince, Türkiye bir hukuk devletidir, hukukun üstünlüğünün üstünde bir güç yoktur deyince öyle oluyor mu?

Olmuyor tabi ki. Söylemler önemlidir ancak söylemlerle ortaya çıkan eylemler arasında zıtlıklar olmazsa.

Sayın Gül, Sözcü davası sorulduğunda gayet net bir şekilde hukua uygun olarak verdiği cevap aynen şöyleydi:

“FETÖ’ye eleştiri yapmış birilerini FETÖ’cü diye mahkum ederseniz, FETÖ ile mücadeleyi sulandırmış olursunuz.”

Elbette takdire şayan, çünkü bir Adalet Bakanı’na yakışan sözlerdi bu.

YORUMLAR (36)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
36 Yorum