‘Şehit cenazelerinde bir araya geliyorsunuz da…’

Sitemin devamı şöyle: “Neden parlamentoda bir araya gelip bir çözüm üretmiyorsunuz?”

Bu sitem 2012 yılı ağustos ayında Gaziantep saldırısı sonrasında düzenlenen şehit cenaze töreninde bir vatandaş tarafından “devlet büyüklerine” söylendi!

Bayramı başımıza kara getiren PKK’nın gerçekleştirdiği ‘o hain’ saldırıyı hatırlıyorsunuz değil mi?

***

Ramazan Bayramı’nın ikinci günüydü. PKK’lı teröristler bomba yüklü araçlarını, Şehitkamil İlçesi’ndeki Karşıyaka Polis Merkezi’ne 15 metre mesafeye bıraktılar ve saat 19:45 sularında uzaktan kumanda ile infilak ettirdiler. Hedef polislerimizdi. Tıpkı Beşiktaş’taki gibi kulakları sağır eden bir patlamaydı. İki halk otobüsü ve yabancı plakalı bir otomobilin alev alev yandığını izledik ekranlardan. Çevredeki binaların camları kırıldı…

Bayram gününde 10 kişi şehit olurken 66 kişi yaralandı.

Devletin zirvesi bütün önemli işlerini, ziyaretlerini askıya alarak Gaziantep’e koştu. Bilindik açıklamalar yapıldı:

“Bayram gününde bile dur durak dinlemeyen, hiçbir kutsalı olmayan bu hainlere yaptıklarının hesabının sorulacağı” söylendi.

“Şehitlerimizin kanları yerde kalmayacak” denildi.

Yapılan açıklamalar yüreğimize su serpti. 40 yıldır dinlediğimiz açıklamalardı ancak olsundu!

Sanırım o gece de her zaman olduğu gibi ‘Kandil’e doğru TSK’mızın uçakları yola çıktı, Kandil’i bombaladılar. Hatta not defterime Hürriyet gazetesi mahlaslı şöyle bir haber kaydı almışım: “İkinci bir patlamanın olmaması yüreklere su serpti.”

Muhtemeldir ki bu saldırıyı gerçekleştiren PKK’lı teröristler daha o gece sabah olmadan yakalandı! Hatırlamıyorum… Ancak muhtemelen öyle olmuştur.

Sonra…

Bayram gününde hayatını kaybedenler için bir cenaze töreni düzenlendi. Devletin zirvesi o cenaze namazındaydı: Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan R. Tayyip Erdoğan, Meclis Başkanı Cemil Çiçek, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP lideri Devlet Bahçeli.

Hatta o gün gazetelere de yansıyan şöyle bir anektod aktarayım. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, gözyaşlarına boğulmuş bir halde, Sayın Emine Erdoğan’a şehit tabutlarını gösterdi: “Ne kadar da küçükler değil mi?”

Çünkü o hain saldırı çocukları da vurmuştu!

En azından devletin zirvesinin bir araya gelmesi güzeldi. İşte o şehit cenaze töreninde... Bir vatandaş yaklaştı ve dedi ki:
Şehit cenazelerinde değil parlamentoda bir araya gelin ve bu soruna bir çözüm bulun!

Aktarmaya ve hatırlatmaya devam edelim. Dönemin Meclis Başkanı Cemil Çiçek Gaziantep’ten döndükten sonra oturdu ve ‘Teröre Karşı Ulusal Mutabakat Metni’ başlığı altına bir manifesto yazdı. Gazete ve televizyonların Ankara temsilcileriyle bir araya gelerek hazırlamış olduğu mutabakat metnini açıkladı.

Balık hafıza olduğumuz için unutuyoruz ancak oldukça önemliydi.

Sayın Cemil Çiçek’in kaleme aldığı ‘Teröre Karşı Ulusal Mutabakat Metni’nde bugün dahi geçerliliğini koruyan şu maddeler vardı:

“Önce terörün tanımında anlaşmamız gerekiyor. Benim terörist dediğime biri gerilla, özgürlük savaşçısı diyorsa tedbirlerde, alınacak kararlarda çok farklı noktalara gidişi gerektirebilir.”

“Bu mücadelede sihirli formül yok. Her ülkenin işbirliği yapması gereken bir olgudan söz ediyoruz. Bu konuda yeterince işbirliği yapmıyoruz. Terörle mücadeleyi yapmış ülkelerin tecrübelerinden yararlanmamız gerekiyor. Ki biz bu ülkelerin tecrübelerinden faydalanmıyoruz.”

“Terörle mücadele eden tüm ülkeler bunu evvela güvenlik meselesi olarak görmüş. Biz de uzun yıllar böyle gördük. Güvenlikçi politikalar egemen olmuş, siyasetçi böyle çözmek istemiş ve sonuçta Türkiye’nin bugün yaşadığı sıkıntılar ortaya çıktı.”

“Türkiye iki şeyi yapmak durumundadır. Terör ve terörle mücadalede hiçbir gecikmeye, kararsızlığa düşmeden mücadeleyi sürdürmek, diğer yandan da terör olmasa da demokratik hak ve özgürlükler konusunda atması gereken adımları ve alması gereken kararları hiç gecikmeden alması gerekmektedir.”

“Sadece cenazelere katılıp fotoğraf vermekle yetinmeyelim, ki bunun önemine de inanıyorum. Ancak bu halk bundan daha fazlasını hak ediyor.”

“Tüm partiler ve sivil toplum kuruluşlarının ortak irade göstermesi gerekiyor.”

“Yeni bir anayasanın yapılması lazım, çünkü İspanya en önce anayasadan kaynaklanan sorunları ortadan kaldırmıştır ve Güneydoğu’da ekonomik kalkınmanın sağlanması lazım.”

Sonra ulusal yayın yapan gazete ve ajansların Ankara temsilcileriyle bir toplantı yaptı.

Gazintep katliamı sonrasında terörü lanetleyen, terörle mücadelede “iktidar partisine her türlü desteği vereceğini” açıklayan CHP, TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in bu metnini okumak, faydalanmak yerine “TBMM Başkanı işine baksın!” açıklaması yapmayı tercih etti.
Gerçi Cemil Çiçek’in kendi partisi ne yaptı? O metne kulak verdiler mi? Emin değilim!

Demem şudur ki:

Her şehit cenazesinde canımız yanıyor. Her şehit cenazesinde terörü lanetliyoruz. Devletimizin zirvesi parmağını sallıyor; “şehitlerimizin kanının yerde kalmayacağı, hesabın misliyle sorulacağı’ söyleniyor. Çok şükür şehit cenazelerinde bir araya gelip terörü lanetleme konusunda bir gelenek oluştu! En sert açıklamalar yapılıyor.

Ancak o kadar işte. Sayın Cemil Çiçek’in dediği gibi “Bu halk artık daha fazlasını hak ediyor!”

Sadece 2012 Gaziantep katliamından 2016’ya kadar “Devletimizin zirvesinin” buluştuğu şehit cenazelerini saymaya çalıştım da…

Yoruldum…

YORUMLAR (6)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
6 Yorum