Çin yönetimine açık mektup

Güya “dinî aşırılıklarla mücadele” namıma, Doğu Türkistan’daki Müslümanlara yönelik yasakları çoğaltan 15 maddelik yeni bir düzenleme yapmışsınız; “helal” kavramını yemek dışında kullanmayı bile yasaklamışsınız…

Gün sizin gününüz.

Tadını çıkarın!

Doyasıya ezin, aşağılayın Müslümanları; mühletiniz doluncaya dek yükseltin, yükseltin, ayyûka çıkarın azgınlığınızı!
Ağzınızdan zevk salyaları aksın namlunun ucundaki imamların zoraki dansını seyrederken, memurlara ettirdiğiniz şirk yeminini dinlerken, hacı dedelerin sakallarını cımbızla yolarken, Ramazan’da Müslümanların oruçlarını zorla bozdururken…

Güçlüsünüz.
İnsanlığın dörtte biri sizin nüfusunuz.
Dev ordularınız, fevkalade silahlarınız var.
Dünya sisteminin finans ağalarını topraklarınıza çektiniz, damardan yakaladınız onları.
“Money talks, bullshit walks” (Para konuşur, pislik yol alır) şiarıyla hareket eden o ağalar nice Batılıyı büyüleyen Tibet’e bile doğru dürüst sahip çıkmıyorlar ki Doğu Türkistan için kıllarını kıpırdatsınlar.
Gün sizin gününüz.
Sizin gününüz, evet; ama neticede gün işte.
Mevsim gelir gün uzar, mevsim gelir gün kısalır.
Bundan bin sene evvel olduğunuzdan daha mı kuvvetlisiniz?
Küresel kapitalizme dayanan ekonomik gücünüz aynı zamanda ekonomik zaafınız, buhran potansiyeliniz değil mi?
Sırtınızı dayadığınız o kalabalık nüfusun bir gün felaketiniz olmayacağı, Çavuşesku’nun korkunç akıbetini bile aratacak bir akıbete uğramayacağınız, halkın ellerinde paramparça olmayacağınız ne malum?
Ve Müslümanların dağınıklığı değişmez kanun mu ki ilelebet sürsün de namazı, tesettürü, orucu yasaklamanıza, Dîn-i Mübîn-i İslam’ı tahkir ve tezyif etmenize hep böyle seyirci kalalım?
Bileniyoruz, efendiler!
Bilenişimizi ciddiye almanızı salık veririz.
Unutmayın ki, o anlı şanlı Çin imparatorluğu -sizden farklı olarak hikmetten de bir pay aldığı halde- öyle acınası bir hale düşmüştü ki, Almanların bile kolonisi vardı Çin topraklarında.
20’nci yüzyılın ilk on yılını hatırlayın; Çin’in bir kısmı İngiliz, bir kısmı Fransız, bir kısmı Rus, bir kısmı Japon, bir kısmı da Alman bayrağı altında…

Pekin’de çıkan gazetelerin her biri o kolonyal güçlerden birinin sözcüsü...

Çin’i savunan, “Çin Çinlilerindir” sloganıyla çıkan bir tek gazete var, o da Muhammed Salih isminde bir Müslüman’ın neşrettiği gazete…
Neşretmez olaydı!
Keşke paramparça olaydı ve öyle kalaydı Çin!
Gün sizin gününüz ama gün olup harman olup yeni bir gün doğduğunda bir de bakmışsınız ki başka Muhammed Salihler Urumçi’de “Doğu Türkistan Uygurlarındır” sloganıyla gazete çıkarıyorlar ve siz gıkınızı bile çıkaramıyorsunuz.
Gülmeyin!
Kadîm imparatorluğunuzun parlak günlerinde birisi çıkıp “Bir gün Almanlar bile topraklarımızı işgal edecek” deseydi, imparatorunuz muhakkak ki “Alman da ne?” diye sorar, ne olduğunu ve nerede olduğunu öğrendiğinde de gülmekten kırılırdı.

Ki Uygurlar burnunuzun dibinde ve yaşadıkları topraklar onların öz vatanı.

Ve dünya dönüyor.

Ve Allah büyük.

Yasakladığınız Kur’an-ı Kerim’deki Şuara suresinin 227’nci ayetini okuyun.

Islah olmazsanız, bu gidişatı değiştirmezseniz, Kahhâr ve Muntakîm Allah’ın gazabına uğrayacağınız günden korkun!

YORUMLAR (29)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
29 Yorum