Bir önceki yazımda CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 19 Mart Pazar tarihli bir konuşmasından alıntı yapmış, yeni sistemde cumhurbaşkanına Meclis’i tek yanlı fesih yetkisi tanındığı iddiasının yanlışlığına dikkat çekmiştim. Bu fesih meselesi üzerine birden fazla yazı yazdım. Hem cumhurbaşkanına hem Meclis’e verilen, ‘karşılıklı ve birlikte seçim yenileme yetkisi’ diye tanımlanabilecek yeni düzenlemenin her ayrıntısını anlattım.
Tekrar ayrıntılarına girmeyeceğim. Ama ister cumhurbaşkanı, ister Meclis bu kararı alsın iki seçim aynı gün birlikte yenileneceği için bundan tek yanlı bir fesih yetkisiymiş gibi söz etmek tam bir yanıltmaca. Bir önceki yazımda şunları da söylemiştim: Ben burada bu düzenlemeyi ayrıntısıyla anlatacağım, ama Kılıçdaroğlu aynı yanıltmacayı dillendirmeye devam edecek.
***
Öyle de oluyor. Kılıçdaroğlu ve diğer muhalifler bunu her gün söylüyor. Dedikleri şu: “Bir kişiye Meclis’i fesih yetkisi verilir mi? Canı istediğinde Meclis’i feshedecek, seçime götürecek.” Biz ne yazsak nafile. Aynı gün cumhurbaşkanlığı seçimi de olacak diyoruz. Nafile. Cumhurbaşkanı 1’inci döneminde bu kararı alırsa, kendi görev süresini kısaltmış olacak diyoruz. Nafile. Cumhurbaşkanlığı süresi iki dönemle, yani 10 yılla sınırlı olacak. Hangi cumhurbaşkanı bu yetkiyi keyfi olarak kullanır, kendi süresinden fedakarlık eder diyoruz. Nafile. Cumhurbaşkanı 2’nci döneminde bu kararı alırsa bir daha aday olamayacak diyoruz. Nafile.
Haydi, Kılıçdaroğlu ve muhalifler bütün bunları umursamıyor, bu gerçekleri dillendirmekten kaçınıyor, onu anladık. Bari ben onların diliyle konuşmaya çalışayım. Yersiz de olsa, fesih sözcüğünü de kullanayım. Hiç değilse sordukları soru için doğru düzgün bir formül sunayım.
“Bir kişiye hem kendini hem Meclis’i fesih yetkisi verilir mi? Bir kişi, görev süresini kısaltmayı göze alarak, hem cumhurbaşkanlığı seçimini hem Meclis seçimini aynı gün yenileme kararı alabilir mi?” Doğrusu bu. Hatta insanın hızını alamayıp şu soruyu sorası geliyor: “Bir kişi canı istediğinde kendi görev süresini böyle kısaltabilir mi? Hatta canı bunu 2’nci döneminde isterse, görevine veda edecek kadar akıldışı davranabilir mi?”
Kılıçdaroğlu ve muhalifler soruyu böyle sorabilirler mi? Böyle sorsalar doğru şekilde sormuş olacaklar. O vakit bu sorunun bir karşılığı olacak mı? Bir yanıltmaca bu kadar sömürülür mü? Bir de 3’üncü dönem meselesi var. Kimileri de onu sömürüyor. Onu da kırk kere yazdım. Vekillere dönem sınırı yok. Bir kriz anında Meclis gözünü karartıp erken seçim kararı alabilir. Tam da bu yüzden, 2’nci döneminde seçim kararını Meclis alırsa, cumhurbaşkanına bir kez daha aday olma yönünde istisnai ve koruyucu bir hak tanınmış.
Yok canım, niyet hiç öyle değilmiş! Kimi muhaliflere göre meğer bu hak çok başka bir amaçla konmuş. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2’nci döneminin bitmesine altı ay kala AK Parti grubu seçim kararı alacakmış. Böylece Erdoğan bir dönem daha Cumhurbaşkanı seçilecekmiş. Asıl niyet bu imiş. Hale bakın! Dolaşıma o kadar çok yalan sokulmuş ki gülünüp geçilecek şeylere bile izahat yazıyoruz.
***
Seçimler yaklaşırken böyle bir danışıklı dövüş yapacaksınız, millet de sizi sandıkta cezalandıracağı yerde ayakta alkışlayacak, öyle mi? İşte bunlar milleti hiç tanımamanın ürünü. Millete tepeden bakma alışkanlığının tipik yansıması. Bu nedenle, kendi akıldışı Erdoğan kurgularının dışına çıkamıyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan’la bu millet arasındaki ilişkiyi bir türlü kavrayamıyorlar.
Millet Erdoğan’da kendi yansımasını bulduğu, ona güvendiği, böyle aldatmacalara başvurmayacağını bildiği için desteğini esirgemiyor 15 yıldır. Erdoğan da bunu biliyor, milletini çok iyi tanıyor. Ne dedi geçen gün: “Diyelim ki cumhurbaşkanı nefsine yenildi, gerçekten yoldan çıktı! Tek adamlık yaptı. Ona hesabı ilk kim sorar? Bu millet onun yakasına yapışır.” Bir yanda yıllardır bu gerçeğin ışığında siyaset yapan Erdoğan var. Diğer yanda doğruların üstünü örterek kampanya sürdüren, milletin sağduyusunu hor gören bir muhalefet anlayışı. Karar sizin.
