16 Nisan sonrası siyaset de sistem de hızlı bir değişim yaşıyor. Anayasa değişikliği gereği, altı ay içinde çok sayıda yasa yeni yönetim sistemiyle uyumlu hale getirilecek, yeni bir Meclis İçtüzüğü oluşturulacak. Meclis’in mesaisi yoğun özetle. Kampanya dönemi boyunca yeni sistemde Meclis’in güçleneceğini ısrarla dile getirmiştim. 2019’daki seçimlerden sonra buna bizzat tanıklık edeceğiz.
Ama mevcut geçiş döneminde de Meclis önemli bir işlev yüklenmiş olacak. Gereken düzenlemeler yapıldıktan sonra, bunun etkisi devletin işleyişinde de yavaş yavaş hissedilmeye başlayacak. Yeni sistemin ne anlama geldiği, nasıl işleyeceği kamuoyunun gözünde netlik kazandıkça, 2019 seçimleri sonrası hemen her kesim ve kurum için kolay bir uyumlanma süreci yaşanacağı kanısındayım.
***
Öte yandan siyaset de kendini yenilemek zorunda. İktidarıyla, muhalefetiyle. Ak Parti’de 16 Nisan’ın hemen ertesi günü Başbakan Binali Yıldırım’ın öncülüğünde kollar sıvanmıştı. Hükümet kanadında uyum yasalarıyla ilgili hazırlıklar başlamış, Ak Parti de olağanüstü kongre kararıyla yenilenme döneminin ilk adımını atmıştı.
Anayasa değişikliği paketinin Meclis’e sunulduğu ilk günden beri, Ak Parti tabanını en çok heyecanlandıran konuların başında Tayyip Erdoğan’ın partiye dönüşü ve Genel Başkanlık görevini yeniden üstlenmesi geliyordu. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin sunduğu bu imkanın, daha bir ihtimalken bile siyaset üzerinde nasıl dönüştürücü bir işlev göreceğini kestirmek pek de zor değildi.
Geçen pazar beklenen oldu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan yaklaşık üç yılın ardından Genel Başkanlık görevine döndü. Bence uzun bir ayrılıktı bu. Partilerin tarihinde böyle zaman dilimleri önemlidir. Üstelik bu zaman dilimi içinde, başta 15 Temmuz hain darbe girişimi olmak üzere yaşanan onca şey hatırlanacak olursa, bunun önemi daha belirgin hale gelir. Ak Parti tam da bu nedenle yeni bir dinamizme ihtiyaç duyuyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın getireceği şey budur.
Ak Parti köklü bir siyasi geleneğin en genç dalı. Kurulduğundan bugüne çok önemli deneyimler edindi ve ortaya güçlü bir parti yapısı çıktı. Ancak hemen her siyasi partinin kaderinde vardır, kimi şeyler birer rutine dönüşür. Özellikle de bu, iyi işleyen ve başarılarına başarı ekleyen bir partiyse. Kimi alışkanlıkların, özellikle de seçim dönemlerinde tekrarlanması, gereken dinamizmin sağlandığı kanısını oluşturabilir. Ama siyasetin değişen koşullarına ayak uydurmak da eş ölçüde önemlidir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’la birlikte Ak Parti çok ciddi bir yenilenme dönemine girecek. Yeni sistem yeni yaklaşımları, yeni yöntemleri, yeni anlayışları gerekli kılıyor. Üstelik yeni sistemin en büyük iddialarından biri Türkiye’nin hızına hız katacak olması. Buna en başta ayak uydurması gereken de Ak Parti’nin ta kendisi. Şimdi olağan kongre süreci başlayacak, partinin baştan ayağa yenileneceği bir süreç yaşanacak.
***
Olağanüstü kongrenin “Yeni Atılım Dönemi” olarak tanımlanması, “Demokrasi, Değişim, Reform” vurgusu boş yere değil. Bu kongre hem Ak Parti hem Türkiye için yeni bir atılım döneminin ilk adımlarından birini oluşturuyor. 16 Nisan’da gerçekleşen sistem değişikliğinin istenen sonuçları hızla üretmesi için bir dönüm noktasını daha geride bırakmış oluyoruz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve Ak Parti’nin yeni dönemin gereklerini çok iyi okuduğu ve buna uygun, hızlı, dinamik bir uyumlanma süreci başlattığı açık. MHP’nin de yeni sisteme uyum konusunda gerekeni yapmakta olduğu görülüyor. HSK seçimlerinde hem karma komisyonda hem Genel Kurul’da iki partinin ortaklaşa çalışması bunun iyi bir örneğini oluşturdu zaten. Ya CHP ve HDP? Eski sistemde takılıp kalmış, bugüne gelememiş gibiler. CHP’nin şu ana kadar dillendirdiği 2019 stratejisi çok gerçekdışı temenni ve iddialar üzerine kurulmakta üstelik. Muhalefetin hali bir başka yazıya.
