Yeni stratejik bakışlar

Soğuk Savaş’ın çift kutuplu dünyası bir dehşet dengesine dayanıyordu. Ama görece konforlu bir yanı da yok değildi. İki ideolojik kamptan birinde yer alıyor ve iki ana aktörün çizgisine belli ölçüde uyum sağlayarak varlığınızı sürdürüyordunuz. Milli çıkarlar elbet önemliydi, ancak öngörülebilir bir ikili yapının içinde şekilleniyordu. 3. Dünyacılık bir fanteziden ibaretti. Kendi içinde güç toplayan Çin henüz tam olarak sahneye çıkmamış, dünya sistemine ve ekonomisine eklemlenmemişti.

Basitleştirmek gerekirse: Ortada tek bir satranç tahtası kuruluydu. Amansız bir maç sürüyor, siz de zaman zaman hamle yapan oyunculara etkimeye çalışıyordunuz. Okunması gereken tek bir tablo ve belli bir stratejik yalınlık vardı. En kolaycı politika da ana müttefike “teslimiyet”ti. Bu aşırı edilgen yaklaşım uzun süre Türkiye’nin dış politika anlayışını da zehirledi.

Gerçi bu ikili düzen sıkça teklemeye başlamıştı: 1973 Petrol Krizi. Vietnam Savaşı. İran Devrimi. Sovyetler’in Afganistan’ı işgali. İran-Irak Savaşı. Bunlar sadece bazı örnekler. Sovyet ekonomisinin çöküşü Soğuk Savaş’ı sona erdirdi. Sovyet Bloku çözüldü. ABD ve AB arasında bir güç ayrışması yaşandı. Doğu Avrupa ülkeleri, özellikle de Almanya’nın müthiş gayretiyle AB’ye entegre edildi. Ama büyük kısmı ABD müttefiki haline geldi.

***

Çin küresel, Hindistan da bölgesel bir aktör olarak yükselme çabalarına hız verdi. Çin’in yükselişi Japonya’da ve Uzak Doğu coğrafyasında yeni stratejik arayışlar doğurdu. Pasifik hattı stratejik bir ağırlık merkezi haline gelmeye başladı. Ortadoğu’da klasik ülke paylaşımlarının gevşemesi belirsizliğe ve bir o kadar da yeni umutlara neden oldu.

Bunlar gibi sayısız saptama ve yan öykü var anlatılabilecek. Konuyu dağıtmayayım. Dönemin gözde kavramı “Yeni Dünya Düzeni” idi. Liberal ideoloji zaferini ilan etmiş, sınırsız iyimserliğini devasa propaganda makinesiyle üzerimize boca ediyordu. İtiraf edeyim ki ben de temkinli bir iyimserlik içindeydim. Ortaya çıkan nice fırsat vardı. Türkiye kabuk değiştirebilirdi. Aynı dönemde Turgut Özal klasik dış politika anlayışını zorluyor, Balkanlar’dan Türk Cumhuriyetleri’ne, Kafkaslar’dan Ortadoğu’ya yeni bir bölgesel vizyon oluşturuyordu. İyimserliğimin nihayet somut bir karşılığı vardı siyasette.

Özal’ın vefatı sonrası dış politika anlayışımız kökleşik alışkanlıklarına dönmeye başladı. İçeriksiz, ama içeriğinin süreç içinde nasıl doldurulacağı belirleyici olacak Yeni Dünya Düzeni bu işlevi yerine getiremedi. Bir süre “çok-merkezli dünya” formülüyle meşgul olmuştuk. Ama böyle çok-merkezli bir denge oluşmadı. Buna karşın, dünya ne sadece tek-merkezli hale geldi, ne de çok-merkezli olmanın gerektirdiği stratejileri üretebildi.

***

11 Eylül saldırısı Ortadoğu’yu bir test alanına çevirdi. İslam karşıtlığının tetikleyicisi oldu. Stratejiler gittikçe hoyrat ve acımasız hale geldi. Son dönemde görüyoruz ki ortada bir stratejik akıl bile kalmadı belki. İstihbarat aklıyla ve el yordamıyla yol alınan bir sürece girdik. Bölge toplumlarının demokrasi ihtiyacını ve tecrübesini karşılaması umulan Arap Baharı bir tuzağa dönüştü.

Çok kabataslak bir özet elbet bu. Görmemiz gereken, artık küresel ve bölgesel ölçekte pek çok satranç tahtasının kurulu olduğudur. Her birinde ayrı bir savaşım, değişen dengeler ve gevşek ittifaklar söz konusu. Erdoğan ve Ak Parti iktidarı Özal’ın gerçekleştirmeye çalıştığı dış politika dönüşümünü çok ileri bir noktaya taşıdı son 15 yılda. Hatalar elbette olmuştur, ama Türkiye’nin dış politikasındaki ana eksen doğrudur.

Özal’lı yıllarda tanık olduğum arayışlar ve Ak Parti dönemine kadar işlenen yanlışlar da bu kanımı güçlendiriyor. Bazı adımları çok daha erken tarihlerde atabilmiş olsaydık, bugün çok daha etkin bir konum inşa etmiş olabilirdik. Sorunların derinleştiği ve daha zorlu hale geldiği, stratejik aklın ön plana çıkması gereken, son 15 yıldaki çizgimizin korunması şart olan ve eleştirel bakış ve katkılara da ihtiyaç duyulan bir dönemdeyiz. Hiç şüphesiz ki bunlar ana muhalefetin dillendirdiği 40 yıl öncesinin “teslimiyet” klişeleri değil. İhtiyacımız, içinde bulunduğumuz gerçekliği çözümleyip yeniden yorumlayabilecek bakışlar.

YORUMLAR (4)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
4 Yorum