La Citta’ Della Musica

Kimse bilmeyecek adımı / Ve biz ölmek zorunda kalacağız!

İtalya’nın her yeri büyüleyicidir. Birbirine benzer gibi görünse de her bölgenin, her şehrin hatta her kasabanın kendine has bir anlayışı ve gustosu vardır.

İnsanları tutucudur. Mesela yemek alışkanlıkları, tükettikleri peynirler, üretilen ekmek çeşitleri, her şey farklılık gösterir ve bölge nüfusu bu alışkanlıklara sadık kalırlar. Sadece bir km uzaklıktaki bir kasabaya indiğinizde, geldiğiniz kasabadaki dün akşam tattığınız enfes yemeği burada bulmanız zor olabilir. Burada başka tekniklerle üretilen peynirler, farklı tarifler ve güzellikler vardır. Geldiğiniz kasabanın lezzeti, rengi burada yaşayanları pek de ilgilendirmez. Pek tabii ki bu tutuculuk İtalya’nın tüm bölgelerinin gelişmesini ve bölgelerin dokularını oluşturan mutfak, müzik, yaşam stilleri gibi karakteristiklerini güçlendirmiştir. Ha bir de herkes ürettiğinin ve sunduğunun en iyisi olduğunu düşünür ve size öyle bir sunar ki, siz de her gittiğiniz yerin daha iyi olduğunu düşünebilirsiniz. İşte böyle bir ülkedir İtalya…

16-03/13/lucca_piazza_anfiteatro_hansschnier_flickr.jpg

Şimdi sizleri benim sık sık kendimi gitmekten alıkoyamadığım, yine İtalya ama burası farklı dediğim bir başka şehre götürmek istiyorum. Burası Lucca. Yine Toscana’dayız. Aslında trenle Floransa’dan 40 dakika, Pisa şehrinden de sadece 30 dakikalık uzaklıktayız.

Lucca farklıdır… Lucca şehrinin modern kısmı ve centro storico (tarihi merkez) kısmını şehir surları böler. Zamanında, şehri düşmanlardan korumak ve savunabilmek için inşa edilen bu surlar güçlüdür, heybetlidir ama ürkütmezler, korkutmazlar. Etrafları geniş çimlik alandır ve yılın her anında o sevdiğim çim kokusu huzur verir, yatıştırır. Surların etrafında düşmanları şehre sokmamak adına kazılan hendekler vardır. Surların öylesine bir duruşu vardır ki, daha şehir kapısından içeriye girmeden üstünüze başınıza bir çeki düzen verip, sanki içeride hazırlanmış bir şölen, bir kutlama alanına davetli, önemli bir misafir gibi hissettirir size kendinizi. Öylesinizdir de…

Surlardan çok bahsettim, çünkü bu oval şeklinde, toplam 4km uzunluğundaki duvarların üst kısmı benim en sevdiğim, kendimi en özgür ve mutlu hissettiğim yerdir. Çünkü burası müthiş bir bisiklet parkurudur. Evet bisiklet… Akşamüstleri 80 yaşındaki signoralar, kırmızı rujlarını sürer, inci küpelerini takar, basma entarilerini giyer ve önlerinde birbirinden güzel yapma çiçek süslemeli sepetli bisikletleriyle, arkadaşlarıyla buluşup, öğlen açtıkları ravioli hamurunu, sabah dükkanlarına gelen yeni yetme, hızmalı gençlerin şu iflağ olmaz tavırlarını konuşurlar. Pedalando, yani bisiklet pedallarını çevirirken..Bu hanımların dizleri, kemik yapıları nasıl da sağlamdır halen…

16-03/13/lucca-torre-guinigi.jpg

Sadece şehrin yaşlıları değil, herkesin ortak paylaşım alanıdır. Bisiklet parkurunun iki tarafında sık olmayan ağaçlar size gölge yapar, ferahlatır. Ciclismo yani bisiklet sporu İtalya’da çok önemli ve pek çok kişinin profesyonelce yaptığı bir daldır. Onları uzaktan fosforlu kıyafetleri, kaskları ve ince tekerlekleriyle görürsünüz. Zaten atabileceğiniz tur sayısına göre bu sporcularla pek çok kez de karşılaşırsınız. Ama hırs yapmamanızı salık veririm! Zira bir tur 4km. Bendeniz antrenmanlı halimle 4 tur yapınca şehre yemeğe zor inebiliyorum. Daha şehirde yapılacak, görülecek çok şeyler var.

Lucca hakikaten farklıdır… Küçücük şehirde birçok kilise bulunur. Zamanında soylu aileler zenginliklerini gösterebilmek için bu kiliselerin çan kulelerinin yapımlarına sponsor olmuşlar. Şehrin içinde uzunlu kısalı pek çok çan kulesi halen günümüze kadar kalmıştır. Günümüzde bu çan kulelerinin üst kısımları yeşillendirilmiş ve içinde yaşanan, kule evler olarak kullanılmaktadır. Ancak şehrin içinde yürürken bu kulelerin farkına varmak zor olabilir. Bisiklet turu yapanlar tüm bu kuleleri ve bonus olarak da müthiş villaların süslü bahçelerini görme fırsatını yakalayacaklardır. Mesela 2014 yılında hayatını kaybeden Tanrılar Okulu kitabının yazarı, pragmatik bir düşleyen ve bir eylem filozofu olan, bilim adamı Stefano Elio D’Anna’nın da muhteşem villasını ve renkli çiçeklerle bezenmiş bahçesini gözleriniz hemen seçecektir.

Lucca bir müzik şehridir. Hatta şehrin en önemli meydanlarından biri olan Piazza dell’Anfiteatro’nun etrafındaki tüm binaların birer notayı temsil ettiği ve sırasıyla okunduklarında güzel bir melodiyi oluşturdukları söylenir.

16-03/13/e4860bf82.jpg

Lucca, ünlü İtalyan kompositör Giacomo Puccini’nin yaşadığı şehirdir. La Bohem, Madam Butterfly, Tosca, Turandot operalarının yakışıklı bestecisi Puccini, bu güzel şehirde ve civarında yaşarken beste yapmakta pek de zorlanmamıştır herhalde. Nitekim bestecinin sakin görünen ama entrikalı hayatı, müziklerine de yansımıştır.

Bu küçücük, sempatik şehirde her sene temmuz ayında muazzam bir müzik festivali düzenlenir. Şehrin ana meydanlarından Piazza Napoleone’de kurulan dev sahne ve müzik sistemi dünyanın en ünlü caz, pop, lirik müzisyenlerini ağarlar. Geçtiğimiz yıllarda Elton John, Ammy Winehouse, Diana Krall, George Michael konserleri muhteşem sesleriyle hayranlarıyla buluştular. Bu sene temmuz ayında iki önemli müzik dehası Tom Jones ve Van Morrison aynı sahneyi paylaşacaklar. Festivalin diğer sanatçıları arasında Simply Red, Anastacia, Neil Young, Lionel Richie de var. Müzik severlere duyurulur.

16-03/13/33333333333333333.jpg

Hikayesinin aslını Binbir Gece Masalları’ndan alan Puccini’nin Turandot ( Turan’ın Kızı) Operası’nın en önemli aryası olan Nessun Dorma’nın sözleriyle bitiriyorum. 1994 yılındaki Three Tenors konserinden Carreras, Domingo ve Pavorotti tarafından herhalde en üst seviyedeki yorumuna ulaşan arya, güzeller güzeli Prenses Turandot’a ilk görüşte aşık olan Prens Calaf’ın, verilen ölüm fermanına isyan ettiği sahneye aittir. Aryanın sonunda kendine güvenen genç ve yakışıklı prens vincero( kazanacağım) diye haykıracaktır. İşte nefesleri kesen o opera aryasının sözleri:

Kimse uyumuyor bu gece, kimse uyumamalı
Sen de tatlı prenses
Soğuk odanda
Yıldızları izlemektesin
Aşktan ve umuttan titremekte ışıkları.

Benimse saklı içimde sırrım
Kimse bilmeyecek adımı
Hayır, hayır! Sadece senin dudaklarına fısıldayacağım onu
Gün ışığı içeri süzülürken!

Ve öpüşlerim bölecek
Seni benim kılan sessizliği!

Kimse bilmeyecek adımı
Ve biz ölmek zorunda kalacağız!

Git ey gece! Sönün yıldızlar! Sönün! Şafakta kazanacağım! Kazanacağım, kazanacağım…

YORUMLAR (1)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
1 Yorum