Ruslardan S-400 alıyoruz ama salatalık bile satamıyoruz

24 Kasım 2015’de Rus uçağını düşürdüğümüzde ortalık “bir Rus uçağı daha olsa da düşürsek” söyleminden geçilmiyordu. O tarihlerde Rusya bizim en büyük düşmanımızdı. Bir çok gazetenin manşeti ‘hain Rus’ haberlerinden geçilmiyordu. Tarihi Rus ihanetleri hatırlanıyor, tarihi düşmanlık manşetlere taşınıyordu.

08 Aralık 2015 günü “Düşen Rus uçağı ile kırılan dayanışma zinciri...” başlıklı bir yazı kaleme aldım. Herkesin Rus düşmanı olduğu o günlerde, aslında bu uçak krizinin tarihi bir hata olduğunu yazmak linç sebebiydi. Ama bildiğimi yazmak zorundaydım...

***

Şimdi o yazıdan bir kaç paragraf aktarmak istiyorum:

“Milli konularda yazı yazmak oldukça zordur. Hele hele milli birliğin sağlanması gereken bir ortamda farklı bir düşünce beyanı çok daha ağır bir yük üstlenmek demektir.

Şimdi gelelim Rus uçağının düşürülmesi olayına... Evet, bazıları önceden bir uçağın düşürüleceğini söylemiş olabilir. Ve hatta Rus uçağı NATO-ABD destekleri (manevi) ile de düşürülmüş olabilir. Planlı bir olay olabileceği gibi, tamamen angajman kuralları gereği o anda da düşürülmüş olabilir.

Sebep her ne olursa olsun, Rus uçağının düşürülmesi olayı bugün tartışılan ekonomik yaptırımların ötesinde bir hamle olarak görülmelidir.

Türkiye ve Rusya aslında küresel sermaye denilen ve enerji dahil piyasaları yönlendirme gücü olan bir alanda, aynı kaderi paylaşan iki ülke konumunda. Aslında Türkiye bir dönem eski Brezilya Devlet Başkanı Lula ile birlikte İran sorununda arabuluculuk ederken de aynı konumdaydı. Bölgede barışı ve onun yanında ekonomik refahın korunmasını sağlamak için çok sık adım atıyordu.

Türkiye, Putin’e karşı yaşanan renkli sermaye devrimlerine yabancı olmayan bir ülkeydi. Ukrayna-Gürcistan, Arap Baharı ve sonra yeniden geri dönen darbeler süreci ve Mısır-Libya hamlesi bir bütünün parçalarıydı sadece.

Etik tutumunu “ilkesel” olarak terk etmeyen Türkiye, aslında “Gezi olaylarında” da benzer bir renkli harekete maruz kalmıştı.

Aslında düşen uçak bir kuşak üzerindeki ittifakı parçaladı. Renkli-sermaye devrimlerinin güzergâhında başarılamayan bir zincir kırıldı. Kırılan zincirin anlamını elbet hem Türkiye hem de Rusya çok sonra anlayacak.

Hatta anladığımızda da iş işten geçmiş olacak.”

***

Evet, yukarıdaki cümleleri Rus uçağının düşürülmesinden sadece iki hafta sonra yazmıştım. Maalesef Türkiye Rusya ile kırılan dayanışma zincirinin değerini tam 1 yıl sonra anlayabildi. Anladık ama bu sefer de ipin ucunu diğer taraftan kaçırdı.

‘Moskoftan dost olmaz’ tezinin yerine ‘Moskoftan başka dost olmaz’ tezi geldi.

Bugün Rusya’dan savunma alanında S-400 füzesi alma noktasına bile geldik. Ama dün Ekonomi Bakanı Sayın Nihat Zeybekçi’nin dediği gibi meyve-sebzede hala yarıdan fazla yasakla karşı karşıyayız. Yasaklı ürünlerin başında ise domates ve hıyar gibi çok ürettiğimiz ürünler geliyor.

***

Bugün bunu neden yazıyorum?

Uluslararası ilişkileri tarihsel boyutla ele aldığımızda emin olun bir veya iki ülkeden başka dostumuzun olmadığını göreceğiz. Hatırlarsanız bir dönem İsrail bizim en büyük düşmanımızdı. Ama bugün enerji odaklı en büyük işbirliğimizi İsrail kuruyoruz. Öyle ki bu ilişkiyi kurarken şimdilerde “kısılan ezan sesine bile ses çıkarmaz olduk”.

Rusya’ya karşı da 3-5 ay önce Halep katliamları karşısında nasıl sessiz kaldığımızı da hatırlayın. Çıkar söz konusu olunca ikili ilişkilerin nasıl yeni şekiller aldığını çok iyi görebiliriz. Yeter ki görmek isteyin.

Görmek istemediğimizde Almanya, Hollanda, Belçika, Fransa bizim en büyük düşmanımız olabiliyor. Hatta bir dönem İtalya, Yunanistan bile düşmanlık listemizde ilk sıralardaydı.

***

Türkiye, Ak Parti döneminde ekonomik kalkınmasını yabancı sermaye sayesinde gerçekleştirdi. 2003-2016 döneminde 500 milyar 550 milyon dolarlık cari açığımızı hep bu dış düşmanlar kapattı. Hatta cari açıktan daha fazla parayı bize verdiler. 549 milyar 507 milyon dolar kaynağı belli ve 41 milyar 845 milyon dolar da kaynağı belirsiz olmak üzere, tam 591 milyar 352 milyon dolar bize gönderdiler.

Ak Parti döneminde büyük kısmı bugün düşman ilan edilen bu Avrupa ülkeleri bizim ülkemizden 179 milyar 642 milyon dolarlık ya şirket satın aldılar, ya da yeni iş kurdular. Çoğu Batılı ülke bizim devletin borç senetlerinden veya şirketlerin hisse senetlerinden 159 milyar 230 milyon dolarlık alım yaptılar. Hepsinden daha büyük ise bu düşman ülkeler, bankaları vasıtası ile bizim banka ve şirketlere tam 295 milyar 732 milyon dolar yeni borç para verdiler.

Şimdi sormak isterim: Kardeş kardeşine bu kadar para verir mi? Elbette bir çıkar ilişkisi diyeceğiz... Zaten Rusya’da şimdi bize füze satarken bizden hıyar bile almıyorsa çıkarlarını düşünmüyor mu? Mesele bu kadar basit.

Not: Avrupa’da yaşayan 4 milyona yakın gurbetçimizin yeni ilişkiler sonrası durumunu kimse düşünüyor mu? TOKİ hemen gurbetçi konutlarına başlasa iyi olacak.

YORUMLAR (43)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
43 Yorum