İbrahimî gelenek ve ‘kurban’ın anlamı

Kurban aslında Hac ibadetinin bir parçası. Bundan dolayı bu bayramın kurban kavramıyla adlandırılmasını doğru bulmayanlar var. Çünkü esas olan hac ibadeti olduğuna göre haccın bir parçasından ibaret olan kurban ritüelinin bayrama ad olması doğru değil diyorlar. İlk bakışta haklı gibi görünüyor bu fikir ama bildiğimiz kadarıyla bazı Afrika ülkelerinde Hac Bayramı adlandırması benimsenmiş olsa da geri kalan İslam coğrafyasında Kurban -veya sözlük anlamı farklı olmakla birlikte ıstılahi manası aynı olan “adha”- kelimesi tercih ediliyor asırlardır. (Kuran-ı Kerim’de bayramlardan doğrudan söz edilmiyor, hadis-i şeriflerde Kurban Bayramı “yevmü’n-nahr”, Ramazan Bayramı ise “yevmü’l-fıtr” diye anılıyor.)

Bugün kullandığımız isimler ise yüzyılların oluşturduğu kültürel alışkanlıklarla İslam aleminin genelinde kabul görmüş bulunuyor. Mamafih farklı yerel adlandırmalar da var tabii. Söz gelimi Hind Müslümanlarının bir kısmı Keçi Bayramı, bir kısmı da İnek Bayramı diyor. Tıpkı bizim Şeker Bayramı adlandırmamız gibi…

Aslında kurban Arapça bir kelime ama Araplar çoğunlukla bu bayrama İd’el Adha demeyi tercih etmişler. Biz muhtemelen -diğer dini kavramların çoğu gibi- İranlılardan almışız terimi. (Namaz, abdest, oruç, peygamber… hep Farsça. Bayram da öyle. Ama kurban Arapça.)

İranlılar, şaşılacak şey, bu bayrama Farsça bir isim vermemişler. Bunun herhalde birtakım ciddi sosyo-kültürel sebepleri olmalı.

***

Adı her ne olursa olsun Müslümanlar onbeş asırdan beri bu bayramda kurban keserler. Ancak kimisi vacip diye keser, kimisi sünnet diye. Hanefi mezhebine göre kurban kesmek vacip, diğer mezheplere göre sünnet. Gerçi “vacip” kavramı zaten Hanefiler dışındaki mezheplerde yok ama diğer mezhep imamları İmam-ı Azam kadar bu konuya gereklilik atfetmedikleri söylenebilir. (Hatta İmam Muhammed ve Ebu Yusuf bile bu konuda hocalarından ayrılırlar.) Belki bundan dolayı bugün Hanefiliğin etkili olmadığı Arap toplumlarında kurban ibadeti bizdeki kadar yaygın olarak yerine getirilmiyor.

***

Kabe’nin ziyaret edilmesini temel alan hac ibadeti gibi, bunun bir parçası olduğunu söylediğimiz kurban ritüeli de Hz. İbrahim’e dayanan bir tarihe sahip.

İbrahim Peygamber’in rüyasında oğlunu kurban etme emrini aldığına ilişkin Kur’an-ı Kerim kıssasının benzeri bir hikâye Kitab-ı Mukaddes’te de anlatılır. Yalnız orada kurban edilmek istenen çocuğun İshak olduğu belirtilir, Kuran’da isim zikredilmez. Ne var ki ilk dönem İslam kaynaklarında çocuğun İshak olduğu görüşü daha baskındır, sonraları -anlaşılır sebeplerden dolayı- İsmail olduğu fikri ağırlık kazanmıştır.

***

İbrahimî geleneğin ortaya koyduğu kurban ibadetinin insanlık aleminin halen insan kurban etme alışkanlığını sürdürdüğü bir devirde bu vahşeti ortadan kaldırmaya yönelik bir reform anlamı taşıdığı da düşünülebilir. Nitekim tektanrıcılığın -veya İslami terminolojiyle söylersek tevhid inancının- temsilcisi olarak ortaya çıkan İbrahim Peygamber’in kişisel macerasının tamamı da sembolik olarak insanlığın zihniyet dünyasının tekamülünü hikâye eder gibidir. Önce gökyüzünde yıldızı görüp bu gök cismine tanrısallık atfederek ibadet etmeye başlayan, sonra aya, ay batınca tanrı olarak güneşe yönelen, güneşin de batışını görünce yerin ve göğün hâkimi olan tek tanrıyı keşfeden Hz. İbrahim’in hikayesi bir kişinin bir gün içinde yaşayabileceği bir olaydan ziyade insanlık aleminin tevhid inancına ulaşmasını sembolize eden bir kıssa gibidir.

***

Kurban Bayramınız kutlu olsun. Başımızı iki elimizin arasına alıp en başta kendimizden başlayarak bütün Müslümanların mevcut halini muhasebe etmeye, dolayısıyla ahlakımızın ve idrakimizin gelişmesine vesile olsun bu mübarek günler.

(Geçen yılın Kurban Bayramı yazısı… Karar, 31 Ağustos 2017)

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.