Mert dayanır namert kaçar

Mert aslında ölümlü demek; namert de ölümsüz... Çünkü kelimelerin serüveni en az insanlığın serüveni kadar tuhaf...

Kelimeyi biz Farsçadan almışız. Ama biz aldığımızda başlangıçta ölümlü, fani demek olan kelimenin bu dildeki anlamı artık düpedüz “insan, adam” haline gelmiş. Çünkü insanoğlunun en önemli özelliği ölümlü oluşu. İnsanı ilahi varlıklardan ayıran ve bu anlamda insan yapan vasfı. Nitekim Arapçadan aldığımız ölümlü anlamındaki fani sözü de dilimizde aynı zamanda insan anlamına geliyor.

17-03/25/aa.jpg

Farsçanın akrabası olan Avrupa dillerinde mortal kelimesi kullanılıyor ölümlü anlamında. Bizim de onlardan alıp kullandığımız natürmort, amorti gibi kelimelerin kökü aynı. (Natürmort ölü doğa demek. Biliyorsunuz bu tarz resimlerde vazodaki çiçek, tabaktaki meyve falan olur; yani canlı değil, ölü doğa…)

Amorti ise (Fransızca amortir fiilinden) bir borcu ödemek (“borcu öldürmek”) anlamında. Zaten bizde de bu anlamda “itfa” sözü kullanılıyor muhasebecilik terimi olarak. Arapçadan aldığımız itfa sözünün bir başka anlamı söndürmek (yangını öldürmek). İtfaiye de buradan geliyor.

Yine Fransızcadan dilimize geçen amortisman ise “değer kaybı” manasına geliyor (değerin, yani birtakım niteliklerin ölümü). Amortisör ise “sarsıntı öldürücü” demek.

***

Latin dillerinde ölmek anlamındaki fiiller Hint Avrupa anadilindeki “mer-” kök sözcüğünden türeme. Keza öldürmek anlamındaki (İngilizce) murder ve şehit anlamındaki martyr de aynı kökten.

İlk başta ölümlü demek olduğunu söylediğimiz merd kelimesinin zaman içinde adam anlamı kazanmış olduğu Farsçada, ölmek fiili ise hâlâ mordan sözüyle ifade ediliyor.

Bizim doğrudan Farsçadan alarak kullandığımız pejmürde kelimesi de pej ve mordan sözlerinin birleşmesiyle türetilen “pejmordan” (eskimek, buruşmak, solmak) fiilinden geliyor.

Divan şiiri örneklerinde karşımıza çıkan Farsça hâmuş (sessiz) kelimesinin de kökeni Sanskritçe “a-mar-ş”tan geliyormuş. Yani o da ölmek anlam köküyle ilgili. (Ali Nourai; An Etymological Dictionary of Persian, English and other Indo-European Languages; Book on Demand Ltd.; 2014; sh. 303)

***

Bir de “murdar” kavramı var Farsçadan dilimize geçen... Halk arasında daha çok “mundar” diye kullanılan kelimenin doğrusu. Galiba bugün en fazla “kedi erişemediği ciğere mundar/murdar dermiş” deyiminde yaşayan kelimenin anlamı “yenilmesine izin verilmediği veya dini esaslara uygun biçimde kesilmediği için yenmesi uygun olmayan ölü hayvan.”

Elbette bu ilk anlamın zaman içinde genişlediği ve bilhassa mecazî olarak dinî veya ahlâkî açılardan uygun veya temiz sayılmayan nesneler, kişiler ve hatta davranışlar için sıfat olarak kullanılabildiği malum. Ne var ki Türk Dil Kurumu sözlüğüne bakarsanız kelimenin mecazi anlamının ilk anlam olarak gösterildiğini görüyorsunuz. Murdar maddesinde verilen ikinci anlamın ise -hiç değilse benim bildiğim kadarıyla- Türkçede kullanımı yok. En son sırada verilen anlam aslında kelimenin ilk anlamı. Neden böyle, bilmiyorum…

(Murdar sözüyle ilgili bir başka ilginç ayrıntı da şu: Türkçede aynı anlamda kullandığımız diğer kelimeyi de yine Farsçadan almışız: Leş ölü hayvan bedeni anlamındaki “lâşe”den geliyor. Oysa eski Türkçede bu anlama gelecek bir kelimenin mevcut olmaması düşünülemez; çünkü hayvancılıkla iştigal eden ve gerek evcil gerekse yabani hayvanlarla ilgili tabulara sahip bir toplumdan söz ediyoruz. Bilebildiğimiz kadarıyla kaynaklarda tabu kavramına tekabül eden “koruğ” sözü var ki esasen koruma alanı anlamına geliyor. Belki haramın karşılığı da yasak sayılabilir. Ancak eski Türkçede leş veya murdar karşılığı olarak kullanılan bir kelimenin varlığından haberdar değilim.)

***

Bir şey daha: mert ve cömert (eli açık) kelimelerinin de kökenleri aynı. O da Farsça civanmert (genç adam, delikanlı) sözünden türemiş. Bu dildeki cevan (genç) sözü Fransızcada jeun, İngilizcede young, Almancada jung şekline bürünmüş. Hepsinin birden kökeninde eski Hint Avrupa lisanındaki yuwen kelimesinin olduğu düşünülüyor.

Daha da ilginci, dilimizdeki avanak (salak, şapşal) kelimesi de Ermenice havanag “sıpa, eşek yavrusu” sözünden geliyor. O da Orta Farsça yavānak “yavru, insan veya hayvanın küçüğü” sözcüğünden alıntıymış. Yani avanak da aslında civan kelimesinin bir başka söylenişi.

***

Hint Avrupa lisanlarındaki “ölü” sözünden yola çıkıp gelmiş bunca canlı kelimeyi benimseyip kendi nüfusuna almış olan Türkçedeki babadan kalma “ölü” sözünün kökleri ve dalları da öbürlerinden daha az ilgi çekici değil aslında. Öl kelimesinin en eski anlamı ıslaklık, yaşlık. Keza yaşamak sözü de yaş kökünden geliyor.

“Yaş”ın bir diğer (daha doğrusu asıl) anlamı genç. Ama sonuna ek alıp yaşlı haline gelince bunun tam aksi yönde bir anlam veriyor. Öl kelimesindeki anlam değişmesi de böyle olmuş olmalı.

***

Kelimelerin serüveni, dedim yazının başında, en az insanlığın serüveni kadar tuhaf. Bu önermenin doğrusu şöyle olmalıydı aslında: Kelimelerimizin serüveni bizim serüvenimizdir.

YORUMLAR (6)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
6 Yorum