Sizin filozofunuz bizim filozofumuzun ayakları altında

İslam felsefesi denince akla ilk gelen adlardan İbn Rüşd aslında İslam dünyasından ziyade Avrupa’da popüler olmuş bir filozoftu. O kadar ki İslam dünyasındaki kütüphanelerde yakın zamanlara kadar eserleri bile bulunmazken Avrupa’da İbn Rüşdçülük adı verilen felsefe akımı yüzyıllar boyunca etkili olmuştur. Endülüslü düşünürün üzerinde durduğu başlıca problemler arasında din-felsefe ilişkilerinin de yer aldığı malumunuzdur. “Faslu’l Makal” müellifi söz konusu alandaki görüşlerini esas olarak Aristo felsefesine referansla açıklıyordu. Bu yönüyle Hristiyan din adamları ve felsefeciler inanç konularının akılla temellendirilmesi hususunda İbn Rüşd’ün argümanlarından tepe tepe faydalandılar. Ne var ki Kilise aynı görüşte değildi. Bir “kafir”in akıl yürütmelerine dayanarak İsa’nın hakikatini açıklamak uygun bulunmuyordu. Ayrıca bilhassa Aziz Augustinus’tan beri Kilise’de otorite figürü olarak benimsenmiş olan “gerçek” Aristo’nun da aslında Kurtubalı tarafından tahrif edilip “Müslümanlaştırıldığını” düşünüyorlardı.

17-02/18/untitled-1.jpgBenozzo Gozzoli’nin tablosunda Thomas’ın iki yanında Platon ile Aristo dikilmekte, ayakları altında ise elindeki kitapla meşgul görünen İbn Rüşd uzanmaktadır.

Eserlerinden biri “De Unitate Intellectus Contra Averroistas” [İbn Rüşdcülere Karşı Aklın Birliği Üzerine] adını taşıyan Saint Thomas’ın İbn Rüşdçülüğe açtığı savaş bu yüzden çok önemsendi. Bu meselenin Vatikan’da ve bilhassa Aquinolu’nun da mensubu olduğu “Katoliklerin entelektüel tarikatı” Dominikenlerde uyandırdığı heyecanın izleri bugün bile bazı kiliselerin duvarlarında ve müzelerdeki tablolarda gözlenebiliyor.

Hatırlayacak olursanız, geçenlerde bir başka “haftasonu yazısı”nda ve bir başka vesileyle Raffaello’nun Vatikan’da bulunan bir duvar resminde İbn Rüşd’ün nasıl tasvir edildiğine değinmiştik. Aristo şarihi, ne alakası varsa, Pisagor’un yazdıklarını tarassut etmeye çalışan süklüm püklüm bir adam gibi resmedilmişti o freskte.

Dominikenlerin kiliselerinde bundan çok daha tuhaf İbn Rüşd tasvirleri var. Çoğu 14. yüzyıla ait olan ve ortak bir adlandırmayla “Aziz Thomas’ın Zaferi” başlığını taşıyan bu resimlerin hemen hepsinde Endülüslü filozof Dominiken azizinin ayakları altında gösterilir. Zafer derken kastedilen, Aristo’nun Müslüman şârihinin Hristiyan akidesine aykırı görülen fikirlerinin bir Hristiyan tarafından çürütülmesidir.

Ancak bu “zafer”le ilgili bazı problemler var…

***

Öncelikle Thomas’ın hücum ettiği görüşlerin bir kısmı aslında İbn Rüşd’e ait değildi. Zira Ortaçağ’da bugünkü anlamda bir yayın ve kütüphane düzeni olmadığı için elle istinsah edilen kimi kitapların yazarlarının karıştırılması neredeyse vaka-i adiyedendi. İslam dünyasında da durum pek farklı sayılmazdı. Mesela Plotinos’a ait bir eser Aristo’nun sanılarak okunmuştu çok uzun bir süre boyunca. Kindî bile “Risaleler’inin birinde Platon’un görüşlerini Aristo’nun diye anlatır.

O dönemde Aristo’ya atfedilen ama aslında başka filozoflara ait olduğu sonradan anlaşılan çok sayıda eser vardır. Belki de İslam dünyasında felsefe denildiği zaman ilk akla gelen ve en prestijli isim olduğu için felsefi risaleler hep Aristo’nun imzasıyla yayılıyordu.

Nitekim İbn Rüşd de Ortaçağ Hristiyan Avrupa’sında Aristo’dan sonraki en prestijli filozof olduğu için bazen müellifi bilinmeyen eserlere Endülüs bilgesinin imzası yakıştırılıyordu. İşte bu yüzden Thomas’ın eleştirdiği görüşlerin bir kısmı aslında İbn Rüşd’e ait değildi. Ama bu husus çok da önemli sayılmaz.

***

Asıl önemlisi, Aziz Thomas sapkın ve kâfir diye hücum ettiği Müslüman filozofun görüşlerini yine onun eserlerinden edindiği argümanlarla eleştirmişti. Zaten başta Aristo olmak üzere kadim Yunan bilgelerinin ahlak, mantık ve psikoloji alanlarındaki görüşlerini de Kurtubalı’nın eserleri ve bilhassa şerhleri aracılığıyla öğrendiği sır değildir. Dolayısıyla her fırsatta ağır ifadeler kullanarak eleştirme gayreti içinde olsa da temel görüşleri İbn Rüşd felsefesinin çerçevesi dışına pek çıkmaz. Öyle ki bazı felsefe tarihçileri Thomas’ı “ılımlı İbn Rüşdçü” diye, bazıları da “gizli İbn Rüşdçü” diye tanımlamayı tercih ederler. Hatta İbn Rüşdçülüğün “Thomizm” aracılığıyla Avrupa’ya yayıldığını söyleyenler bile vardır.

Ne var ki Aristo felsefesini Hristiyan akidesine dayanak yapmaya çalışan Aziz Thomas’ın -veya adının orijinal söylenişiyle Tommaso’nun- önündeki en büyük problem İbn Rüşd’ün şerhlerinin tercümesiyle Aristo’nun görüşlerinin aslında Skolastiklerin anlattığından farklı olduğunun ortaya çıkmasıydı. Bu bakımdan Thomas hem İbn Rüşdçülük adı altında Aristo felsefesine hücum ediyor hem de Aristo’nun (Kilise cenahından yapılan yorumunun) tartışılmaz kılınması için çaba gösteriyordu. Nitekim Aristo felsefesi (adı altında açıklanan Skolastik düşünce) Aydınlanma Çağı’na kadar -yani Rönesans devrinde bile- kolay kolay eleştirilemezdi; Aristo’yu eleştirmek Engizisyon’da yargılanmayı göze almayı gerektirirdi.

İbn Rüşd, biraz önce de söyledim, antik Yunan filozofunu Augustinus’un resmi Kilise görüşü olarak benimsenmiş olan fikirlerinden farklı biçimde yorumladığı için tepki çekmişti zaten. Ayrıca bir Müslümanın fikirlerinin peşinden gidilmesi o günün Avrupa’sında kabulü zor bir durum olduğundan İbn Rüşdçülük hiç sevilmeyen bir cereyandı. Mamafih Aquinolu Tommaso’nun bütün gayretlerine ve Kilisenin bütün baskılarına rağmen Avrupa üniversitelerinde İbn Rüşdçülüğün yaygınlaşması Skolastik anlayışa ve Kilise egemenliğine başkaldırının araçlarından biri olarak işlev görüyordu. Aydınlanmaya ve sonrasına ulaşan fikirlerin ve değişim arzularının yolu işte o zamanlar açılmıştı. Yani netice itibarıyla “zafer” Thomas’ın olmadı.

***

Şu da var: Aquinolu Tommaso aslında Kurtubalı Müslüman filozofa hücum ederken kullandığı malzemenin bir bölümünü de bir başka Müslümandan almıştı. Contra Gentiles (Kafirlere Reddiye) müellifinin yazdıklarında Gazali etkisi az çok bilinen bir konudur.

Buna mukabil -bugün daha ziyade “ustura”sıyla tanıdığımız- Ockham’lı William da Saint Thomas’ın İbn Rüşd etkisi altındaki rasyonalizmini Gazali’den aldığı kanıtlarla çürütmeye çalışmıştı. Gazali’nin “Tehafüt”ü ile İbn Rüşd’ün “Tehafütü’t Tehafüt”ü Dominikenlerle Fransiskenler arasındaki kelam kavgasında da rol oynamıştı yani…

YORUMLAR (4)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
4 Yorum