Başımız sağolsun

Son bir yılda bu sözü kaç kez sarf ettiğimi inanın ben bile unuttum. Hatırladığım tek şey, acının yüreğimizden hiç eksik olmadığı. Sanırım bizi en çok yoran ve bitiren de acının büyüklüğünden ziyade, sürekli oluşu. Acımızı içimizde yaşamamıza dahi müsaade etmeyecek kadar hain bir grupla karşı karşıyayız. Her gün bir cenazemiz var. Her gün bir evladımızı toprağa veriyoruz. Yediden yetmişe yüzlerce insanımızdan kimi evinin önünde, kimi vatan toprağı korurken, kimi önceki gün olduğu gibi sadece seyahat ederken ölüyor. Din, iman, çoluk, çocuk dinlemeyen bu terörist güruh, Ramazan ayında bile haince saldırabiliyor. 42 anayı, babayı, çocuğu daha toprağa verdik. Acılarımızla beraber artık bu sorunları nasıl çözeceğimizi de konuşmak, anlamak ve öğrenmek zorundayız. Karşımızdaki grup bize acımızı yaşatmadığı gibi, düşünmemize de fırsat vermiyor. Bizi dizlerimizin üzerine çökertmeye çalışıyorlar. Esneyip kalkmalı, dimdik ve kararlı adım atmalıyız.

Biz tartışmayı bilmeyen bir toplum haline geldik. İşte tam da bundan güç alan terörist bir güruh var karşımızda. Evet, en büyük eksikliğimizden faydalanıyorlar. Birbirimizi dinlememeyi, gerçeklerden uzakta top döndürmeyi, tartışıyoruz derken birbirimizi ezmeyi başarıyoruz sadece. Oysa en çok da acıları yaşarken sağduyu ile aklı selim şekilde sorunları çözmeliyiz. Daha olaylar çok sıcakken hataları bulup, onları yeniden yapmamaya söz vermeliyiz. Bunları yapmadığımız sürece yarın yine birbirimize dönüp başımız sağ olsun diyeceğiz.

Ben başımız sağ olsun dediğimiz son gün olduğunu umut ederek söylüyorum; sorunları çözmek için yeni bir metodoloji bulmalıyız. Yoksa Atatürk Havalimanı’ndaki güvenlik görevlisine suçu bularak, güvenlik zaafiyeti var diyerek konuyu bu sefer savuşturamayacağız. Kahramanca görevlerini yaparken, bu eylem çok daha büyük sonuçlara ulaşacakken, bir nebze olsun engellemeye çalışan güvenlik görevlilerine boşuna suç bulmayalım.

Evet, 42 vatandaş hayatını kaybetti. Ancak gelen teröristlere baktığınızda, yalnızca canlı bomba olmak üzere değil, üzerlerindeki kaleşnikofla ve el bombları ile daha da büyük bir eylem yapma niyetinde oldukları apaçık belli. Kaleşnikofun her mermisi ile bir can almaya, el bombasının her bir şarapnel parçası ile zarar vermeye, üzerindeki patlayıcı ile de katliam yapmaya gelen bir güruhu önlemeye çalıştıklarını unutmayın. Binlerce insanın aynı anda hareket halinde olduğu bir yerde eylem yapan terörist bir grupla karşı karşıyayız.

Önce resmi görelim. Ortada çok büyük bir sorun ve uzun soluklu bir çözüme ihtiyaç var. Bizi kimse yıkamaz sözleri ile zaman kaybedemeyiz. Devlet yaşatandır. Cenaze kaldıran merci değildir. Hatalardan dönmenin yolu konuşmak, tartışmak ve metodolojiyi değiştirmektir.

Şunu açıkça ifade etmek lazım: Türkiye’de bir istihbarat yetersizliğinin olduğunu söylemekten çekinmemeliyiz. Bugünkü yapısı ile Türkiye’deki istihbarat birimleri olayları yurt dışında önleme imkan ve kabiliyetine haiz değil. Bu kabiliyet istihbarat birimlerinde olmadığı müddetçe de maalesef vatandaşlarımızı birer birer toprağa vermeye devam edeceğiz. Teşhisi doğru koyalım ki, tedaviyi de doğru yapabilelim. Yaşadığımız sorun güvenlik sorunu değil, istihbarat yetersizliğidir. Daha sonra bu konuya çok daha geniş şekilde değineceğimi bilmenizi isterim.

Bu kez son olması dileğiyle, hepimizin başı sağ olsun.

YORUMLAR (10)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
10 Yorum