Masada kalmak önemli

Ülkelerin dış politikada yapmış olduğu manevraları seyredince asimetrik savaşın şifrelerini de yeniden anlamaya başlıyorsunuz. İnişler, çıkışlar ve farklı tercihler müttefik kavramlarını ortadan kaldırarak bireysel ülke tercihlerine dönüyor. Yıllardır ortak hareket eden ülkeler bireysel olarak hareket etmeye başlayabiliyor. Ülkeler yıllarca kurmak için uğraştıkları ittifaklardan ayrılmak için sıraya girmiş gözüküyorlar. İttifaklar sorgulanmaya başlıyor ve ülkeler farklı yerlerde farklı pozisyonlar almaya çalışıyor.

Eksenler kayarken, teknolojik gelişmeler öne çıkarken ve enerji kaynaklarındaki çeşitlilik artarken ülkelerin önem sıraları da değişmeye başlıyor: Önümüzdeki on sene içinde dünya üzerindeki bütün sıralamalar değişecek ve yeni ittifaklar oluşacak. Bu sıralamanın değişimini önceden tahmin edenlerde trene ilk binenler olacak.

***

Şu bir gerçek ki Avrupa kıtası bir veya iki ülke hariç sosyal patlamalar yaşayacak. Uluslararası finans ve sigorta gibi evrensel olarak değişmeyecek sektörleri elinde tutanlar bu değişimden olumsuz etkilenmeyecek. Kimse kendisinden başka bir ülkeyi finanse etmek için çaba sarf etmeyecek.

Artık kimse kendi kaynaklarıyla başka bir ülkenin güvenliği sağlamak istemiyor. Ülkelerin kaynakları azaldıkça askeri operasyonların şekli de değişiyor. Daha az maliyetli olan farklı teknikler hayata geçiriliyor. Ülkelerin yasalar önünde bağlayacı kurallara uymak istememesi nedeniyle de kullanılan teknikler örtülü operasyonlara dönüşebiliyor.

Vekalet savaşları dediğimiz dönemde ülkeler kural tanımadan, ittifak veya müttefik demeden faklı uygulamalar yapabiliyor. Tam burada Türkiye ve ABD ilişkilerine bir bakmakta yarar var.

PYD üzerinden yaşananları ilişkilerin kırılma noktası olarak mı algılayalım, yoksa yeni dünya düzeninin bir sonucu olarak mı algılayalım? Doğru teşhis koymak gerekirse, bu yalnızca bize yapılan bir şey değil.

ABD ve İngiltere arasında, Suudi Arabistan’la veya Almanya ile de farklı versiyonlarda sorunlar yaşanıyor. Bunları çözmek için de herkes kendi başına mücadele ediyor. ABD’nin değişmez Ortadoğu müttefiki İsrail’le bile yoğun bir sorun yaşanıyor.

Yaşanan problemi aslında Sayın Binali Yıldırım çok iyi özetledi. ‘Bu silah sevkiyatı ile ilgili olarak ABD ile savaşacak değiliz’ dedi. Başka bir soru karşısında da ‘Gerektiği her durumda PYD’yi vururuz’ diye devam etti. Aslında bu dönemin en önemli diplomasi mantığı da bu sanırım. Herkes bir şekilde vekalet vereceği bir partner arıyor. Bu partnerin de fazla birşey istemeyen kuralsız bir grup olmasını tercih ediyor. Onlar bu kuralsız grubu seçme hakkı olduğunu düşünüyorsa bizim de bu kuralsızlıkları ortadan kaldırmaya hakkımız olduğunu biliyorlar. Türkiye, Irak ve Suriye’de kendisiyle ortak hareket edecek grupları oluşturmalı ve orta ölçek bir büyüklüğe getirmelidir.

***

Mesele, sorunu beka olarak algılamak, çözüm üretmek, sahada aktif durumda olmak ve muhakkak masada kalmaktır. Bu dönem tüm ülkeler için bu şekilde geçecek gibi gözüküyor. Serinkanlı olanlar bu süreçten istediğini alacak. Dış politikayı günlük malzeme yapmadan ele almak, günlük yaşanan olayların genel bakış açısını engellemesine fırsat vermemek gerekiyor.

Bu dönem, MİT’in Dış Operasyon Dairesi’nin, özel kuvvetlerin ve dış işlerinin yoğun mesaisi sonucunda aşılacak. Yaşananları belki de hiç görmeden halledilmiş olarak bulacağız. Örtülü operasyon dönemi, belki dış politikayı da kapılar ardına itecek.

YORUMLAR (11)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
11 Yorum