Girdiniz mi?

Evet, 2018’den bahsediyorum.

Gece 00.00 da Kulaksız’dan şehre bakarken değişik zamanların anılar galerisine düştüm. Karşımda Haliç merkezli Yavuz Sultan Selim Camii’nden Galata Kulesi’ne kadar uzanan bir şehir açısı uzanıyordu.

Fatih, Süleymaniye, Şehzadebaşı, Beyazıt, Nur-u Osmaniye minareleri ve Beyazıt yangın kulesi birbirini selamlayan şehir muhafızları gibiydiler.

Sonra birden şehrin muhtelif yerlerinden havai fişekler yükselmeye başladı. Neydi? İkibinonyedi bitiyor, ikibinonsekiz başlıyordu. En çok Süleymaniye çevresinden atıldığını gördüm havai fişeklerin.

Avustralya’dan başlayıp buradan geçerek Amerika’ya kadar uzanacak bir zaman değişiminin lokalize çatapatlarla işaretlenmesi. Pazar’dan Pazartesi’ye, Aralık’tan Ocak’a, 2017’den 2018’e.

Ve Hüseyin Hatemi Hocamızın attığı, bendenizin de yeni bir yılın ilk hikmet kazanımı olarak gördüğüm bir tiviti: “Bütün zaman ve dolayısıyla yıllar Müslümandır.”

Peki her ye’ni yılda kendi kendine verilen sözler, alınan kararlar, bırakılacak ve başlanılacak mevzûlar… Bu kaçıncı başlangıç albayım? Geçiniz.

Sabah kalkınca ne değişti 1 Ocak’ta? Hava sıcaklığı.

İran bu takvim değişiminin merkezinde çok sayıda şehre yayılan gösterilerle kaynamaya devam ederken Batı’nın bilinen tutumu da hemen beliriverdi: ‘Onlar demokrasi istiyor!’ Bilemiyorum görünüşte ekonomi ağırlıklı imiş gibi yükselen protest dalganın sosyolojik kaldıraçları nedir? Diğer taraftan rejim yanlısı gösteriler de başladığına göre, Devrimden bu yana geçen süreçte içiçe girmiş siyasal, ekonomik ve dinsel merkezli birikim ve dönüşümlerin; kitleleri ve İran’ı bundan sonra götüreceği yer neresi?

Tarihsel süreçte kendine özgü diplomatik ve kültürel varlığını bir biçimde koruyan İran, yöntem olarak Arap baharı ile ilişkilendirilmeye çalışılan bu süreci doğru yönetip atlatabilecek mi? Yoksa Suriye iç savaşında bölgede yürüttüğü ve çok tartışılan politikalardan tutunuz “Şii hilali” olarak özetlenebilecek yaklaşımların tümüne kaotik bir ‘vedâ süreci’ mi başladı? Daha dün açıklanan ölü sayısı 10.

Şöyle ya da böyle, bölgede kan durmuyor.

İkibinonyedi ya da onsekiz olması bu bağlamda çok da önem taşımıyor hâliyle. Kudüs, Halep, Isfahan, Kahire, İstanbul, Bağdat, Şam, Kâbil, Lahor… Paris, Londra New York, Berlin, Moskova, Pekin...

Şehirler, kompleksler, tarihî arka planlar birbirine bakmayı sürdürüyor.

Eh, bu arada yıllar da sessizce değişip geçiyorlar aramızdan çatapatlarla. Kulaksız’da yatanlarsa açık mı açık göklere bakıp birbirine kim bilir ne hikâyeler anlatıyorlar.

RUHUN SEVİNCİ

İnsanların benliklerindeki iyilik yönlerine dokunduğumuzda, ilk anda gözlerin fark etmediği çok fazla hayrın olduğunu göreceğiz. Ben bunu denedim ve çoğu kişide de tecrübe ettim. Öyle ki, bu gerçeği ilk etapta zararlı veya bilinçten yoksun görünen kişilerde bile fark ettim. Onların hatalarına, yanlışlarına az bir şefkat ve samimi bir sevgi, kaygılarına ve isteklerine karşı –yapmacık olmayan- bir ilgi, senin için benliklerindeki iyilik pınarlarını ortaya çıkaracaktır. İşte o zaman, kendilerine onlardan verdiğin az şeye karşılık, sevgi, güven ve doğruluklarını verecekler. Ancak bu verdiğin şeyin samimiyet, doğruluk ve temiz kalplilikle olması gerekir.

Kötülük, bazan zannettiğimiz ölçüde insanın benliğinde kök salmamıştır. Aslında kötülük, insanların hayatın bekası karşısında direndikleri sert bir kabuktan başka bir şey değildir. Kendilerini güvende hissettiklerinde o kabuk yarılır ve nefsin arzuladığı bir meyveye dönüşür. Bu tatlı meyve; insanlara güven veren, sevgisinde sadık olan, zorluklarına, acılarına, hatalarına ve saflıklarına karşı gerçek şefkatini gösteren kişilere açılır. İşir en başında biraz hoşgörülü olma, tüm bunların gerçekleşmesinin garantisidir. Bu, çoğu kişinin beklentilerinden de daha çabuk netice verir. Bu durum, başta kendimde olmak üzere çok fazla kişide tecrübe ettiğim bir durumdur. Yoksa bir kuruntu veya hayâl ürünü soyut kelimelerden ibaret değildir! Seyyid Kutub-Ruhun Sevinci- ercüme: Mehmet Yaşar-Beyan Yay.

EBUBEKİR KURBAN'DAN YENİ BİR KİTAP

Geçtiğimiz hafta dostumuz Selman Gemuhluoğlu’nun nazik daveti üzerine kendimi Üsküdar’da buldum. Yalnız kendimi mi? Ebubekir Kurban da oradaydı. Ne güzel buluşma Üsküdar’da. Tabii ki önce taam sonra çay kaçınılmazdı. Ve bütün bunlar elbette sohbet içindi. Ne anılar, ne anılar. Güneşli güzel bir günün içinden birbiri peşisıra devrilen çay bardaklarıyla geçerken yeni kitabını haber verdi Ebubekir. Bir kitap dolusu güzel insan! Portreler.

Ebubekir’in hayatında iz bırakan yazarlar, sanatçılar, fikir adamları… Ne kitabın ismini, ne de yayın evinin ismini veriyorum. Ki, çıktığında yeniden söz edebileyim bu güzel, değerli kitaptan. Vefa az bulunan bir şey bilirsiniz. Ebubekir Kurban’a biraz da bu yüzden teşekkür ediyorum. Vesile-i cemile olduğu için Selman Gemuhluoğlu’na da tabii. Baskıyı merakla bekliyoruz.

ANONS

2019 seçimlerine daha da az kaldı.

YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
3 Yorum