İyi uçuşlar Monsieur

Hiçbir uçak havada kalmaz.

Uçaklar hâlâ en güvenli ve en hızlı yolculuk aracı olarak kabul edilse de uçağa binme korkusu modern bir korku olarak varlığını sürdürüyor.

Geçtiğimiz hafta düşen Rus ve İran yolcu uçaklarını da hesaba katarak söylemek gerekirse, genellikle düşen uçaktan mürettebat dâhil sağ kurtulan pek olmuyor. Belki korkuyu tetikleyen önemli kökenlerden biri bu.

Bilindiği gibi havada her an en az 13 ila 15 bin arasında uçak bulunuyor. Esasen bu kadar uçağın çarpışmaması bir mucize! İşte nasıl oluyorsa bu hava trafiğini düzenleyebilen insan aklı, ne yazık ki dünyadaki insaf ve vicdan trafiğini düzenlemeyi bıraktık, bir kanlı cehenneme çevirmekten bir türlü vazgeçmiyor.

Havaalanları artık insanlığın mahalle kahvesi gibi ve insanların yolu artık sıklıkla buralara düşüyor. Bu, kendine ait mimarisi, düzeni ve işlevi olan yeni habitata gün geçmiyor ki yenileri eklenmesin. Askerî üsler de var tabii. Amerika’nın orada burada sürekli açıp uçaklarını konumlandırdığı (bakınız en son güneyimizde açılar üsler) ve efendime söyleyim dünya barışına şey yaptığı sır değil.

‘Düşen uçakta ateist kalmaz’ lafını çok zaman önce işitmiş idim. Ben dahi bu sözden ilhamla bir yurtdışı seyahatinde uçakta bir garip olay yaşamıştım, ibret için nakledeyim ki böyle bir şey sakın ola yapmayasuz.

Efendim özel bir havayolu şirketine ait uçakta yolculara bir form dağıtıldı. En sonunda da ‘önerileriniz, görüşleriniz, gördüğünüz sorunlar’ kabilinden bir bölüm vardı ve düşüncelerimizi yazmamız isteniyordu. Bendeniz yemek ve çocuk yolcularla ilgili görüş ve çözüm önerilerimi yazdıktan sonra bu formu şu masum cümle ve işaret ile bitirmiştim: Düşen uçakta sorun kalmaz:)

Uçak yabancı havaalanına park edip, bütün yolcular da ayaklanarak uçaktan inerken benim inmeme müsaade edilmedi ve sorguya alındım. Buna sebep biraz da bir yolcunun inerken koltukta unuttuğu ‘şüpheli’ paket imiş. Merak etmeyin sonra ben de uçaktan indim. İndirilmedim, indim.

Neyse, sonuçta şöyle veya böyle uçuyoruz uçmasına da her yolculukta aklıma Üstad Sezai Karakoç’un Hızır’la Kırk Saat’teki o müthiş dizeleri geliyor:

“(…)

Kadının üstün olduğu ama mutlu olmadığı

Günlere geldim bunu bana öğretmediniz

Hükümdarın hükümdarlığı için halka yalvardığı

Ama yine de eşsiz zulümler işlediği vakitlere erdim

Bunu bana söylemediniz

İnsanlar havada uçtu ama yerde öldüler

Bunu bana öğretmediniz

(…)

İyi uçuşlar ey azîzân.

ÜÇ ABONE

Karar gazetesi almadığım gün kendimi bineceğim treni kaçırmış gibi hissediyorum. Bu gazeteye emek veren bütün yazarlarınızı, muhabirlerinizi ve çalışanlarınızı kutluyorum. Gazetenizin kuruluş yıldönümü yaklaştı biliyorum. Ben de kendi karınca kararımca üç yeni abone bulacağım ki onlar da düzeyli haber/yorum ve bir kültür gazetesi okuma ayrıcalığına kavuşsunlar. Şimdiden nice yıllara.

Merve T.

ANONS

Hayâl etmemişsen, düşünmemişsen, tasarlamamışsan nasıl yapacaksın Mîrim?

YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum