Orada bir Doğu

Doğu Guta içimizin duvarına asılan son acı tablo.

Resimlere bakılamıyor, bir şey söylenemiyor.

Bu kan banyosunu gerçekleştirenlerin rejim, Rus veya başka bir güç olmasının bir önemi yok.

Öylece dehşet içinde baka kalıyoruz.

Kurumlar, söylemler, şu bu…

Orada öyle vurulmuş kadınların çocukların yanıbaşında hiç ama hiçbir şey ifade etmiyor.

Başımızı çevirecek bir yer de yok artık.

Başımız var mı, o bile kuşkulu.

Büyük, kesintisiz abluka sebebiyle zaten bomba düşmese bile açlıktan ölen çocuklar onlar. Kamyon kasalarında taşınan cesetler, son bombalamalarda yüzlercesi birden gerçekleşen ölümler. Kimin çocukları onlar, kimin ölüleri?

Oradaki bir hastane önünde cesetlerin başındaki bir doktor şöyle diyor: “Şüphesiz, Allah sessizliğinizi lanetler” diye bağırıyor.

Doğu Guta bütünüyle öldürülüyor. Uluslararası kurumları şunu bunu geçtik, Arap Dünyası, İslam Dünyası filan? Var mı böyle bir şey?

Kızılay, İHH gibi birkaç kuruluşumuz çırpınıyor.

Afrin’de ölecek bir sivilin gölgesini arayan Dünya sistemi, çok uzak olmayan bir yerdeki katliama sağır.

Bu hep böyleydi, hep böyle olacak.

Umudumuz her zamanki gibi Doğu/Batı demeden “insan”da ve Allah’ta.

“Vallahu azizün züntikâm”

“ALLAH” ÖZEL ADDIR

Allah kelimesi Tanrı’nın özel adıdır. Şarkı nakaratlarında, hele göbek ve kalça sallarken “Allah Allah bu nasıl sevmek…” tarzında kullanmak saygısızlıktır. İnanmayanlar bunu yapsalar da Allah’a inanan kişilerin bunu yapmaması gerekir. Bu sözümüzün taassupla, tutuculukla, gericilikle hiçbir ilgisi yoktur? Museviler “Yehova” adını değil oynarken, günlük hayatta bile kullanmamaya dikkat ederler.

Avrupa ülkelerinde sadece şaşırma cümlesi olarak “Tanrım!” denir. Bunun dışındaki ulu orta kullanmalar inanan Hıristiyanlar arasında küfür sayılır. Fransızlar günlük hayatta ‘dieu’ yerine onunla aynı hece sayısında ‘bleu’ demeye gayret ederler. Başka ülkelerde de inanmayanlar vardır. Fakat bizim ülkede olduğu gibi hem Müslüman hem Allah kelimesiyle kalça sallayan tipler pek bulunmaz.

“Yarlığ” Kelimesi

Mevlana’yı okurken, bazen hiç beklenmedik bir yerde güzel bir Türkçe kelime karşımıza çıkar; “yarlığ” kelimesi de bunlardan biridir. Bediüzzaman Füruzanfer’in hazırladığı baskının 2512 sayılı gazelinde; “Senin lütfunun yarlığı önünde, bizim suçumuzun ne hükmü olur” mısraını görünce sandıktan çıkmış eski bir Türk işlemesiyle karşılaşmış gibi oldum. Yarlığ kelimesinin verdiği zevki de siz okuyucularla paylaşmak isterim: Yarlığ, ferman ve buyruk demektir. Hüsrev Hatemi-Kelimeler Kitabı-Dergâh Yayınları

OPTİK YANILGI!

Ortadoğu’daki her patlama küçük, Batı’daki her patlama büyük. Bu bir optik yanılgı mı, başka türlü bir şey mi?

ANONS

Sokaklarda mızıka çalmasa da vuruluyor çocuklar

YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum