Selam Afrika

-Süleymaniye’nin bahçesinde gördüğüm aşırı coşkulu, yüzleri gülen kırk Afrikalı kardeşimden sonra biraz şey oldum, aşağıda işte…-

Sen Afrika’sın

Dünyanın ilk yerleşim yeri, hayatın başlangıcı olan topraklar senin yurdun.

İnsanların yerleşip, medeniyeti başladığı topraklar ne doğu, ne batıdır, Orası sensin, orası Afrika.

Hayvanları ilk sen evcilleştirdin, demiri, bakırı ilk sen işledin, dünyadaki ilk ticaret ağını sen kurdun.

Yaşayıp gidiyordun zümrüt gibi ormanların, cennet gibi yeryüzünün ortasında, suların, güneşin, yıldızların ve barışın o büyük kubbesi altında.

Ama sonra seni ‘keşfettiler.’

Madenlerin, hayvanların, toprakların, incilerin, elmasların, altınların acımasızca yağmalandı.

Afrika’sın sen.

Sustun ve beyaz adamın yaptıklarını görüp, göklere baktın.

Gemilerle aylarca süren kötü yolculuklarla Avrupa’ya, Amerika’ya taşıdılar seni. Büyük şehirlere götürdüler. Acından büyük efsaneler yontuldu onlarca yıl.

Sattılar, esir ettiler, kurşunladılar, kırbaçladılar.

Eşsiz renklerin, büyük müziğin, el sanatların, o cennet topraklarda kurduğun barışçı kültür tarumar edildi. Bütün kaynaklarınla birlikte ruhun da yağmalandı.

Sen göklere baktın ve sustun.

Köle tüccarlarının onmilyonlarca Afrikalıyı Batı pazarlarında satması yetmedi.

Koloniler dönemini başlattılar.

İşgâl ettiler, sömürgeleştirdiler, kaynaklara el koymayı sürdürdüler.

Kana buladılar güzel olan ne varsa.

Sonra ayağa kalkıp bağımsızlık mücadelelerini başlattın.

Tek tek bağımsızlığına kavuştu koloniler.

2. Dünya savaşında Batının kendi içinde yaşadığı yıkım, senin ayağa kalkışını hızlandırdı.

Afrikasın sen.

Ayağa kalktığında seni yeniden yıkmak için çok boyutlu emperyal oyunlara maruz kaldın.

Darbeler, etnik çatışmalar, suikastler, istikrarsızlaştırma çabaları… Ne kadar ölümcül oyun varsa hepsi senin üzerinde denendi.

Ama sen ayakta kaldın.

Sen Afrika’sın.

Bugün yeryüzünün en genç nüfusuna sahipsin. Sen yorulmamış bir milletin, taze bir umudun ve yeryüzü gençliğinin adısın.

Açlıkla boğuştun, sonsuz nimetlerin içinde açlık felaketini yaşadın.

Hastalıklarla boğuştun.

İçme suyu sorunuyla, kuraklıkla, çocuk ölümleriyle…

Her şeyle denendin ve diz çökmedin.

Bugün yeniden ayağa kalkıyorsun.

Yaşadığın bütün kötü tecrübelere rağmen ayaktasın ve geleceğin medeniyet merkezi olarak, yeryüzü hayatının enerjisi, hayat kaynağı ve şekillendiricisi olarak görülüyorsun.

Sen Afrika’sın ve şimdi buradasın.

Kardeşinin topraklarındasın. Evindesin Afrika, Türkiye’desin.

Bu ülkenin geçmişinde sömürgeci lekesi yok.

Seninle yüzyıllar önce İslam kelimesi etrafında tanıştık ve o günden bugüne aramızda kardeşlikten dostluktan başka bir şey, pürüz, leke oluşmadı.

Tarih bizi bir ara birbirimizden uzaklaştırsa da İslam kelimesinin açılımı ve anlamı olan Barış ve sulh, aramızdaki sarsılmaz köprü olarak kalmayı sürdürdü.

Şimdi Türkiye’desin. Kollarımız sana daima açık.

Biz, ırkçı ve emperyalist batı değiliz.

Biz daima kardeş Türkiye’yiz.

Son yıllarda Afrika’nın onlarca ülkesinde diplomatik temsilcilikler kurduk ve her alanda iyi ilişkilerimizi genişleterek sürdürüyoruz.

Gerek devlet kuruluşlarımız, gerekse STK’larımız kıtanın her yerinde karşılık beklemeden güzel ve insanî çalışmalar yapıyorlar.

Bazı bölgelerde çocuklar gelip arkadaşlarımızın kollarını ısırıp alttan çıkacak derinin rengine bakmaya çalışıyorlar ‘bu iyi adam beyaz olamaz’ diye.

Hayır! Biz kardeşiz.

Ve siz şimdi kardeşinizin evindesiniz, misafirimizsiniz.

Batının propaganda ve eylemlerinin zararını en iyi bilen halklar sizlersiniz.

Tarihin bizi yeniden buluşturduğu bu görkemli virajda elele tutuşacak ve o büyük şarkımızla geniş soluklu yürüyüşümüze başlayacağız.

Bir milyarı aşan nüfusun, dünyanın ikinci büyük yüzölçümüne sahip kıta toprakların, bütün imkân ve imkânsızlıklarınla ayaktasın ve işte buradasın.

Sözün sahibi olarak biliyorsunuz ki “Aslanlar kendi hikâyelerini yazmadıkça, avcıların hikâyelerini dinlemek zorundayız.” Biz şimdi sizlerle birlikte gerçek hikâyeyi yazmak istiyoruz ve inşaallah yazacağız.

Ve sen iyi bilirsin “Tek elle boğa yılanı sarılmaz.” Ellerimizi birleştireceğiz.

Ve sen iyi bilirsin, “Yalnız bir kalp, tek başına atamaz.” Buluşacağız, bu büyük kalp, yeryüzüne iyilik ve adalet pompalayacak.

Bunu yapabiliriz.

Bu gökkubbenin altında iyilikten, güzellikten, adaletten başka bir isteğimiz yok. Kötülüğe ve zulme boyun eğmeyi reddettiğimiz için, o büyük kardeşlik şarkısına inandığımız için… Şey, dünyadayız işte. Eklenelim birbirimize.

Seni İstanbul’da görmek ne güzel Afrika.

Evine, kalbine, şarkına hoş geldin.

18-04/16/ekran-resmi-2018-04-16-234834.png

Bölüm ondokuz

Kağıtlarda ne vardı?

Daireleri dört köşe yapmak için bir yöntem ve Amerika’da herkese yeni bir ikinci isim vererek büyük, yapay aileler yaratmak için bir ütopya tasarısı. Aynı ikinci ismi taşıyan herkes akraba olacaktı.

Ve, Darwin’in Evrim Teorisi’nin bir eleştirisi ile antik zamanlarda yerçekiminin değişken olduğunu gösteren, yerçekiminin doğası üzerinde bir makale vardı.

Ayrıca, dişlerin tıpkı tabak, tencere, tava gibi sıcak suyla yıkanması gerektiğini öne süren bir yazı da vardı, hatırlıyorum. Kurt Vonnegut-Hi Ho- çev: Müge Mengü-Zed Yay.

YORUMLAR (4)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
4 Yorum