Şundan ve bundan

Buhara güzel şehir. O anıtsal yapılar, o bazı anlamsal kökenler…

18-05/02/ekran-resmi-2018-05-02-230511.png

İçeride kaynayan kimi kazanların dışına çıkıp nefes almak için -seçim öncesinden planlanmış olsa da- iyi bir tercih.

Ya Seul? Orası da Türkiye’deki politik curcunanın epey uzağında kendi gündeminde bir başkent.

Cumhurbaşkanımızın bu iki seyahatten zihnen dinlenmiş bir hâlde döneceğini düşünüyorum.

Kitaplar fuarlar

Kitap fuarları mevsimi başladı biliyorsunuz. Bazı illerde, hatta ilçelerde farklı boyutlar kitap fuarı düzenleniyor. Dün Malatya Kitap Fuarı’nda artık gelenekselleşmiş bir yapının izdüşümlerini gördüm.

Hani her Malatyalı özellikle dinî konularda ne söylersen söyle, sorar ya “Delilin nedir?” diye. Benim delilim ziyaretçilerle fuar arasında gördüğüm organik etkileşim.

Türkiye’nin en büyük kitap fuarı olan Kocaeli Kitap Fuarı ise 5 Mayıs’ta onuncu defa selamlıyor okurları. Bu yılın ana teması çocuk edebiyatı.

Fuarların anası konumunda olan Sultanahmet Kitap Fuarı bu yıl yeniden Sultanahmet Camii avlusuna dönme kararı almış. İsabet olmuş çünkü her ne yapıldıysa da Beyazıt Meydanı’ndaki büyük çadırda kurulan kitap fuarı panayır havasından bir türlü kurtulamamıştı. Göç ederken yapılan bir etkinlik havası taşıyordu.

Cüzzamlı kubbeler sanki

Son dönem yapılan cami restorasyonlarından hemen sonra aydınlanmaya geçildiğinde tuhaf bir görüntü ortaya çıkıyor. Birkaç camide gördüğüm için dikkatimi çekti; kubbeler maalesef kötü bir aydınlatma perspektifiyle ışıklandırılıyor ve Sinan’ın o güzelim kubbeleri gecelerin İstanbul’unda güme gidiyor.

Şöyle söyleyebilirim: Bu kubbe ışıklandırmaları cami mimarisi dış görünüşünün en önemli iki unsuru olan minare ve kubbeyi ortaya çıkarmaya değil, maalesef minareyi çok, kubbeyi yanlış ışıklandırarak ikisinin de o bilinen çağrışımını yaymak yerine, negatif bir algı doğmasına yol açıyor. Yahu olacak şey mi? Seni Sinan yapsın, beşyüz yılı aşıp gel, yanlış ışıkların altında anlamsızlaş…Bilemiyorum, hiç bilemiyorum.

Bir arkadaşım dedi ki: “Her şeyin suyu çıktı, yaptığım her şey daha önceden dokunulmuş, paylaşılmış, özelliği yıpranmış ve her an başkası karışacakmış gibi geliyor.” Ona gökteki muhteşem ayı gösterip dedim ki “Aya bak, o sırada kimse karışamaz sana.” Arkadaşım önce bana baktı sonra aya. Onu kendi hâlinde bırakıp sessizce uzaklaştım.

Bir tivitdaşım “Hesabı birilerinin üzerine yıkmaya çok hevesliyiz lakin bu yemeği beraber yedik” demiş. Sık karşımıza çıkan kimi durumlar için iyi bir tespit.

Kandiller birer birer geçti gecelerden. Şimdi Ramazan bekleniyor zeytin ve suyla. Yetmez mi dediniz bayım? Evet artık yetmemeye başladı bir şey diyemem, biz yetinmemeye başladık. O büyük yoksulluğun içine böyle düştük.

18-05/02/ekran-resmi-2018-05-02-230630.png

Seçimler yaklaşıyor, hatta bıraksanız nerdeyse Ramazan’dan önce gelecek. Politikadan ibaret bir gündemin anlam dünyamızı ne kadar yoksullaştırdığı bilinmeyen bir şey değil. Ne diyecektim? Oyunu ver ve sonra “eve dön, şarkıya dön…”

YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum