Keşfedilmeyi bekleyen yaşam alanları

Kriz idaresinin en önemli ayağı, yoğun sorunların yaşandığı stres anlarında bile çözüm önerileri hakkında kafa yorabilmek. Krizleri başarıyla yönetebilenler koşulların dayattığı siyah beyaz düşünme kalıbının dışına çıkabilmeyi başaran ya da en azından bunun için çaba sarf eden kişiler. Aslında yaşam kalitemizi de bu belirliyor. Koşulların dayatmasıyla kısır döngü içinde aynı refleksleri mi gösteriyoruz yoksa bir adım geriye çekilip neler yapabilirim diye kendimize sorabiliyor muyuz?

Gündemi algılamaya ve yorumlamaya çalışırken de benzeri zihinsel reflekslerle hareket ediyoruz. Günün sonunda savunulan görüşler nesnel bir izah çabasından ziyade, mevzileri sıklaştırmanın ötesine gidemeyen bir statüko müdafaasına dönüşüyor. Bu müdafaa hattında da kendimizi güvende hissettiğimiz için, muhataplarımız ödün vermediği müddetçe kimse mevziyi terk etmiyor.

Oysa Türkiye’nin çok boyutlu ve hızlı dinamiği statükoyu korumaktan başka bir işe yaramayan bu zihin konforundan sıyrılmayı bize zorluyor. Çoğulcu demokrasinin temel hareket noktası zannedildiği gibi yüksek teorik ilkeler değil topluma sunulan ölçülebilir, gözlemlenebilir ve somut değerlerdir. Değer sunabilmeyi ise sadece iktidar imkanlarını elinde bulundurma şartına bağlayanlar büyük bir yanılgı içinde.

Toplumun yapısını belirleyen ideolojiler, etnik ve dini aidiyet duygusu, sosyal statü ve tüketim alışkınları gözümüzün içine baka baka haykırırcasına dönüşüm yaşarken, biz bu dönüşünümün henüz yaşanmadığı ya da objektif olarak gözlemlenebilme imkanının olmadığı dönemlerden kalmış düşünce şablonları ile bugünü anlamlandırmaya çalışıyoruz. Yaşanan sorunun büyük bir bölümünü, zannedildiği gibi demokratik olmayan gruplar, hukuki olmayan uygulamalar ve artan popülizm oluşturmuyor. Sorunun büyük bir bölümünü ‘upgrade yapılmamış’ düşünce kalıpları ile toplumda yaşanan dinamizmin çok gerisinde kalan çözüm önerileri oluşturuyor.

Ancak tabiat boşluk kabul etmiyor ve toplumsal dinamizme eşlik etmesi gereken zihinsel dönüşüm geride kalınca, pragmatizm devreye giriyor. Siyasetin Türkiye’de hâlâ bu denli etkin olmasının nedeni de bu. Örneğin Almanya’da siyasi kriz yaşanırken, bunun ekonomi ve sosyal yaşama yansımaması, toplumsal dinamizmin beklentilerini karşılama işinin sadece siyasete bırakılmaması ile doğru orantılı.

***

Türkiye’nin en sorunlu alanlarından birisi olan hukuk da bile, savunulan ana tezlerin arkasında siyasi beklenti ve hesapların olması mucize değil. Evrensel hukuk ilkeleri için mücadele eden iyi niyetli birkaç kişi hariç temel motivasyon, hukuk silahını ele geçirip, siyasi etki alanını güçlendirme güdüsünün ötesine geçemiyor. Hukuk tartışmalarında, merkezinde güçlü bir anayasa olan, yargının personel kalitesinin arttırılarak mağduriyetleri ortadan kaldıracak yapısal bir dönüşümü savunanların adı sanı bile duyulmuyor.

Bu açmazın en dramatik şekilde yaşandığı alan da hiç şüphesiz medya. Medya iktidara yakın ya da uzak olmaktan bağımsız şekilde dünyayı sadece siyaset merkezli anlamlandırma kolaycılığından bir türlü vazgeç(e)miyor. Bu kısır döngü ise eğitim, sağlık, kültür, sanat, kamu idaresinin modernizasyonu vs. gibi kurumsal tartışmalara imkan tanımadığı için, hangi parti iktidar olacak gibi bayağı bir gündeminin esiri oluyoruz. Türkiye’nin arızalı demokrasi tarihi aynı zamanda bu kısır döngünün tarihi.

İktidarı övme ve yermenin ötesinde nesnel içerik sunabilecek bir özgüven Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu uzlaşma kültürünün tetikleyicisi olacaktır. Türkiye’nin kutuplaştığını zannettiğimiz siyasi düşünce dünyası, aslında sahip oldukları finansal ve zihinsel konforu bozmak istemeyen kişilerin haklı pragmatik tepkisinden başka bir şey değil. Bu siyasi kısır döngü kendilerine dayatıldığı için başka bir alternatifleri olmadığını düşünüyorlar. Oysa Türkiye’nin önünde bunun çok ötesinde alternatifler var. Yeter ki medya toplumun bu dinamizmini fark edebilsin. Siyaset yaşamın sadece küçük bir alanı. Yaşamın diğer alanları ise medyamız tarafından keşfedilmeyi bekliyor.

18-12/01/mikdat-karaalioglu.jpg

YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
3 Yorum