Değişiklik değil değişim

Seçim geçti, tekrarı da geçti, bitti; üzerine iki bayram geride kaldı. Bu kadar önemli tarihler geride kalınca, malum alışkanlığımız siyasette hamle ve yenilenme beklemektir. Ki, öyle de oluyor. Özellikle iktidar partisinin kabineden, parti yönetiminde ve hatta bürokraside bazı kadroları değiştireceği ve böylelikle seçim neticesinin gereğinin yapılacağı tahmin ediliyor. Hatta, bu istikamette mutad olduğu üzere tahminler ve listeler bile yazılıp, çiziliyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da mutad olduğu üzere değişiklik beklentilerini ustaca savuşturup süreyi uzatıyor. Kamuoyu ve parti içinden gelen baskılara teslim olmamak gibi bir tarzı hep vardı, şimdi de bunu tatbik ediyor.

Şunu söyleyelim… Erdoğan, meseleye sadece kabine değişikliği parantezinde bakmıyorsa değişikliği erteleyerek isabetli bir yol izliyor. Çünkü değişiklik değil değişim zarureti vardır.

Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu şey, isimlerin gelip gitmesiyle sınırlı bir değişiklik değildir. Kapsamlı, derinlikli ve cesur bir değişimdir. Değişim, temele meselelerin çözümüyle cesaretli bir yüzleşmeyle başlayan ve siyaset etme yönteminin yenilenmesine kadar varan büyük bir paketi ifade etmektedir.

Siyasi heyecan arayanları hariç tutarsak tabloya soğukkanlı bakabilenler de kabine veya parti revizyonunu çözümün adresi olarak görmüyor. Şu veya bu sebeple ülkenin epeyidir çıktığı raya, yeniden oturması gibi gerçek bir beklenti gelişiyor. Erdoğan’ın kadrolara değil öncelikle ve önemle temel meselelere neşter atması zarureti bulunuyor. Bu yapılmadan kadro değişikliği anlam ifade etmediği gibi, yapıldığı takdirde kadro değişikliği bir ihtiyaç olmaktan bile çıkıyor. Kadro değil zihniyet, araç değil anlayış değişikliği kaçınılmaz görünüyor.

***

AK Parti’yi yerel seçimlerde büyükşehirlerde yaşadığı tabloya mahkum eden meseleler geçerliliğini koruyor ve giderek derinleşiyor. Cumhurbaşkanı’nın öncelikle bu meselelerle yüzleşmesi ve çözüm araması zarureti vardır. AK Parti’nin bugün neden 18 yıl öncesine kıyasla daha iyi bir demokrasiyi, hukuku, ifade özgürlüğünü, ekonomik kaliteyi ve sosyal barışı temsil etmediğini keşfetmesi gerekir.

18 yıl önce ne kadar özgürlükçüydü, bugün ne kadar?

18 yıl önce ne kadar çoğulcuydu, bugün ne kadar?

18 yıl önce ne kadar şeffaf ve öngörülebilirdi, bugün ne kadar?

18 yıl önce ne kadar ehliyet ve liyakate bağlıydı, bugün ne kadar?

18 yıl önce ne kadar örnek bir siyasi modeldi. bugün ne kadar?

Sorular uzar gider…

Kıyaslamak için 18’i beğenmezseniz, 15 veya 10 yıl veyahut da 5 yıl önce… Bu soruların ve cevapların cesaretle konuşulması gerekir. Biliyoruz ki önce Erdoğan sorup cevap aramazsa da kimse bu mesainin parçası olamaz. Zira, sistemin ve Erdoğan’ın tarz-ı siyasetinin tabiatı gereği yükün büyük kısmı liderin omuzundadır. Ancak o ihtiyaç duyarsa beklenen değişimi gerçekleştirmek mümkündür. İhtiyaç duymazsa da kabine değişir, partide birkaç kişi gider birkaçı gelir bahis kapanır. Fırsat kaçar…

Başkanlık sisteminin henüz emekleme aşamasındayken; hem modelin başarısı hem de AK Parti’nin geleceği için zihinsel ve politik değişime alan açılmalıdır. Ülkenin çözüm bekleyen ve gerilim üreten problemlerinin daha da büyümemesi ve gelecek yıllara miras kalmaması için de iktidar partisine düşen sorumluluk budur.

YORUMLAR (37)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
37 Yorum