1+1

1+1’miş o daireler’ dedi adam. Kadın, adamın ne dediğine aldırmadan, hatta anlamadan, belki anlamazlıktan gelerek, sanki inadına; ‘evden bahsediyorum, 1+1 nedir?’ diye çıkıştı. Kırk yıldır evliydiler. Zaman zaman latifenin dışına çıkıp bilerek didiklerlerdi birbirlerini. Ne kadının ne adamın şimdi böyle bir niyeti vardı. Çocukları için eldeki birikimle bir ev almayı planlıyorlardı. Çoktan ikisi de emekli olmuştu. Kendi hallerinde yaşayıp gidiyorlardı. Dünyayı bilmez, halden anlamaz, olup bitene bigane insanlardan değillerdi. Kadın adam kadar görmüş geçirmişti. Adam, bilgisini sezgisiyle harmanlar öylesine susar gülümserdi.

***

Adam, ‘ben de ondan bahsediyorum, evden’ dedi sesini biraz alçaltarak. Sesini alçaltmak da bir sevgi, değer göstergesiydi ona göre. ‘Neden bahsettiğini bir anlasam!’ dedi tekrar kadın. ‘Çocuklara ev alalım diyordun ya hani, onu söylüyorum, bak şu fiyatlar iyi görünüyor, üstelik taksitleri de uygun sanki!’. ‘1+1’miş onlar’ dedi bu kez dudağını ısırarak adam. Kararı birlikte almışlardı. Adam, bilerek, bir hamleyle kendisini geride tutuyor, bu fikri ona armağan bırakıyordu. Ve ekledi; ‘bir aile yaşamaz orada, belki tek başına bir öğrenci kalabilir, ama bizimkilerin de öğrencilikleri sona erdi.’ dedi umutsuzca. Kadın biraz sinirlenmiş olacak, ya da öyle hissedilmesini isteyerek, ‘ben evden bahsediyorum, sen 1+1 deyip duruyorsun, bir ev alana bir ev daha mı veriyorlar yani!’ diye açıklama bekledi. ‘Anlaşıldı’ dedi adam, bu konuda anlaşamayacağız, ama ben tekrar edeyim, tane tane açıklayayım, o senin televizyonda reklamını gördüğün ev, 1+1, yani küçük, çok küçük, bize uygun değil, düşündüğümüz ev o değil, başka yere bakalım istersen’. Kadın; hala 1+1, diyor. Bir anlasam…

‘Dünyada mekan ahirette iman’ derler bir de diye söylendi kadın, derler derken, lerrr’i bilerek uzatmıştı. Adam, kafası başka yerde, çocuklar acaba ne der, acaba onların düşüncesi ne, belki onların tam istediği bu olabilir, bir danışsak mı, ama o zaman hemen devreye girecekler, bize yük olmasın diye bu düşünceden vazgeçirmek için her yolu deneyeceklerdi. Kız, hele o, gezin, çokça gezin, artık ve yeter ki gezin deyip duruyordu. ‘Lerrr’ ne anlamadım dedi adam. Bu anlamama hoşuna gidiyordu. Kadın tekrar ‘biz Japon muyuz? Nereden çıktı bu birartıbir. Acaba yazıyla nasıl yazılıyor. Daha bir komik ve anlaşılmaz mı oluyor diye iç geçirdi. Zihnini öğretmenliğe ilk başladığı günlere kadar yordu. Oradan oraya tayin olup durmuştu yıllarca. Ev gördü, evlerde yaşadı, evlerin halini bildi. Serin sofalar, yüksek tavanlar, kuşlar, cıvıltılar… Necatigil’den haberdardı.

Adam kitap tutkunuydu. Yıllarca kitap toplamış, onlara gözü gibi bakmıştı. Birden 1+1’i ve kitapları düşündü. Onca kitap 1+1’e bir bir nasıl sığardı. Sığanlar nasıl nefes alıp yaşardı? Gerçekten bu 1+1 tam olarak kimin icadı, kimin dayatmasıydı. Yoksa bu bir öngörü müydü? Gelecekte bütün evler 1+1’e mi dönüşecekti. Tek tek kopup gidecek miydi böylelikle her şey birbirinden? Gözü, gazetedeydi adamın? Kulağına arada bir televizyonun sesi çarpıyordu. Her yer, her vakit ev reklamlarıyla doluydu? Bir ülke, baştan ayağa eve boğuluyor, her yerde eve vurgu yapılıyordu. Öylesine kolaydı ki reklamlara göre bu evlere kavuşmak. O evler öylesine konforlu ve cazipti ki. Bu son fırsattı. Bu fırsat kaçmazdı.

***

1+1, 2+1, 3+1, 4+1, 5+1, 1-1, 2-1, 3-1, 4-1, 5-1, kadın, zihninde böyle bir oyuna başlamıştı. ‘Demek 1+1’miş ha, toplasak kaç eder, çıkarsak ne yapar? Diye sordu adama, muzipçe. ‘Ben matematikten anlamam, deminden beri senin yaptığını yapmaya çalışıyorum bir yol bulamıyorum, dedi. O an eli, kütüphanesindeki Proudhon’un Mülkiyet Nedir? kitabına uzanmıştı.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.