İçime çektiğim hep şiirdir

Ülkü Tamer’i kaybettik. Tek başına bir hüner olan Cathay’dan bahsetmek bile onun Türk şiirine çeviriyle getirdiği katkıyı anlatmak için yeterdi. 2. Yeni ve sonrası modern şiirimize Anglosakson dünyadan taşıdığı zenginlik bu kadar da değildi elbette. Ve biz onu, tiyatrocu, sinema eleştirmeni, yayıncı, şair, anı yazarı ve öykücü olarak da tanıdık. Gaziantep’ten, İstanbul’a uzanan hayat çizgisinde Ülkü Tamer edebiyatımızın nezaket kadar edebi değeri hiç düşmeyen kişiliğiydi. ‘Allaben Öyküleri’, ‘Yaşamak Hatırlamaktır’ kitabı ve gazetelere, dergilere dağılmış, yazı, söyleşi ve değerlendirmeleriyle çok temiz bir iz bırakmıştı hayatı boyunca. Neslini değil şüphesiz her devrin entelektüelini besleyecek nitelikteydi yazdıkları. Çabaları da öyle. Çocukları bile düşünmüştü.

***

İlk kitabı ‘Soğuk Otların Altında’ alışılmadık bir doğa algısıyla bizi karşılar. Türlü türlü hayvanlar, doğa parçaları, ‘kim açtı bilmiyorum kapısını dünyanın’ diye hayret eden bir şiir mantığıyla kendisine yer edinir. Dolu bir ağızdır bu ve ileride susacağa hiç benzemiyordur. Diyeceğim o ki, 1959’da basılan bu kitabıyla Ülkü Tamer, 2. Yeni’nin sıkılığını kuvvetlendirir. Arkasından gelen, ‘Gök Onları Yanıltmaz’ ve ‘Ezra ile Gary’ ilk kitapla beliren bu şair ve şiirin tesadüfi olmadığının belgeleridirler. Kendi ses ve tekniğinden kopmadan, genişler şairin ilgileri.

Ülkü Tamer şiirindeki engin açılım, ‘Virgülün Başından Geçenler’ ile ironik bir atılım kazanacak, doğa kente doğru evrilecek, mizah, yüksek soyutlamanın fırınından geçirilecektir iyice. ‘İçime Çektiğim Hava Değil Gökyüzüdür’ kitabıyla da, dilce kıvrak, duyuşça delikanlı ve bilge atmosferini hep yüksekte tutacaktır. Artık, Sıragöller 1974’de basıldığında bir bakıma bu şiir kendi zirvesine de kavuşmuş olur. Şiirsel hacim kat kat açılır, onun ilk çıkarmaya başladığı sesleri, varlıkları biraraya getirir. Modern Türk Şiirinde ‘Sıragöller’ poetik bilgeliğini şiir bilinci ile estetize etmiş bir ruhun en dilci yönelimlerinden sayılmalıdır. Dilcilik, ‘Antep Neresi’ ile folkloru yoklayıp geri duracaktır.

‘Şiir her gün yeniden başlar’. Şairin, ‘Şiir’ başlıklı şiirinde yer alan bu mısra, onun karakteri olduğu kadar ölçüsüdür de. Toplu şiirlerine ‘Yanardağın Üstündeki Kuş’ ismini koymuştur Ülkü Tamer. Bu şiir denilen sanatın hangi duyarlık ikliminde yürütüldüğünün de göstergesidir.

Hayatımın şanslı zamanlarında Ülkü Tamer ile birlikte az da
vakit geçirdim, onu dinledim, sorularıma cevaplar istedim. Açık kişiliği ve edebiyatı insan olmanın özü sayan tutumuyla içimde unutulmaz tortular bıraktı. Şairlerin birbirlerini severek ve okuyarak varolmalarının örneği olarak 2. Yeni Şiirini göstermişti. ‘Biz demişti, Ömer beyciğim, birbirimizden etkilenerek 2. Yeni şiirini oluşturduk. Bu bağlamda o şiirin kökleri dışarıda değil bizim kendi içimizde, aramızdadır.’

***

Cemal Süreya, Ülkü Tamer şiirini değerlendirirken, onun şiiri ile Nuh’un Gemisi arasında bağlantı kurar. Burada önemli olan ‘tufan öncesinde’ gemiye nelerin, hangi canlıların sokulduğu değil, ‘tufan sonrasında’ canlıların kendi doğalarına döndürülüp döndürülmediğidir. İşte, baştan beri onun şiirinde can bulup koşturan, yaşayıp çiçek açan hayvanlar, bitkiler, kuşlar ve insan olma halleri bu şiirsel bağış sebebiyledir.

Ölüm bile bu hayat haline dahildir.

‘O kadar ölümdü ki, o kadar çalışkan,

Kimseler kurtaramazdı beni ölümden başka’

diyen bir şiir özgüveni vardır hep Ülkü Tamer’de.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.