Kayıp 99 yüz

Erguvanlar çoktan patladı. Yakında mor kaftanlarıyla saltanatlarını hepten ilan edecekler. Çapkın incirler ise temkinli. Yine de ürkek yapraklarından önce körpe ve diri meyvelerini sabahın alnına cüretle uzatıyorlar. Söğütler kıpır kıpır. Dut, ıhlamur ve çınarlar üşengeç. Sereserpe açma sıralarını at kestanesi ve japon kirazlarına bıraktılar. Çamlar ebedi tevekkül içinde mağrurlar. Yaprakla, yeşillikle, baharla işimiz yok dercesine oya ağaçlarına göz kırpıyorlar. Belki asıl velvele katırtırnaklarının endam edişiyle başlayacak. Daha var, daha var o günlere. Ancak, o şuh ve kendisinden eminlik her ağaçta, her bitkide seziliyor. Sabah bülbülleri, serçeler, yönünü kaybetmiş yeşil papağanlar, karga ve martıların hışmına uğramamak için dikkatliler. Dört koldan bir yaşama coşkusu baharda kol geziyor.

Ve benim zihnimde bunca çağıltı arasında Cemal Süreya ve onun 99 Yüz kitabı var. Keskin bir gözlemci olduğu kadar ince alayı kuşanmış zekasıyla insan üzerinden Türkiye’nin ruhunu çizer şair. Çetin Altan’dan Bülent Ersoy’a, Sezai Karakoç’dan Hüsameddin Cindoruk’a değin 99 yüzü, hayranlık veren kavrayış ve tahlil gücüyle önümüze serer. Biz hem bir yazarın üslubunun zevkine varır hem de onca çalkantıya rağmen insan zenginliğimize dalarız. Türkiye’nin hiç aydınlık olmayan geçmişi, şaşırtacak derecede birbirinden ayrışan fakat bu ayrışmanın yarattığı çoğul kimlikler ve yaratıcı işlerle doludur. Politikacılar, yazarlar, türkücüler, şarkıcılar, tiyatrocular, gazeteci ve sporcular Nuh’un gemisini hatırlatırlar. Nuh’un kim olduğu karmaşıktır ama geminin Türkiye olduğu açıktır.

O gemi vaktiyle çok su aldı ve nice fırtınalara dayandı, her seferinde oturacağı yüksek bir dağ buldu. Anadolu kıtası dağ yönünden zengin fakat şimdilerde, tepeciklerden, tümsekciklerden, yapay bulut püskürmelerinden göz gözü görmez hale geldi. Dağ desen hangi sisin altında ve herkesin elinde dağ, zirve ölçen bir yeni metre. Ölçüler bile değişti. Dağ olsan saklanasın gelir.

Sabah çiğinin etkisiyle kaderine razı salyangozlara, sahildeki kayalıklarda nasibini bekleyen kedilere, arada bir buluta girip çıkan güneşe bel bağlayan zihnim, bahçe duvarlarından sarkan leylaklara selam veriyor, mor salkımların el ele tutuşup dalgalanışlarına gülümserken başka bir yöne sıçrıyor ve soruyor; ‘neden hızla bu ülkede her şey, her yüz birbirine benziyor artık?’ O kimlik ve kişilik dolu coşkun çeşitliliğe ne oldu? Her birini başka bir derdin büyüttüğü insanlar nereye saklandı? Tek tip kıyafet giymiş Çin işçileri gibi sokaklar neden maskelerle dolu? Nedir bu kurak devlet dili?

***

Bu ekranları dolduran yüzler nasıl da birbirlerine benziyorlar? Nasıl da aynı ses tonuyla aynı akıl yürütüşlerle aynı sonuçlara varıyorlar? Hiç yorulmaksızın o ekrandan bu ekrana koşturup duruyorlar? Ya yazı yazanlar? Hiç böylesi ortak kelime kadrosunun aynı torbaya dolduğu, aynı kalıplarla aynı cümleleri işgal ettiği devire rastlandı mı? Ve hatırlayıveriyorum Gogol’ün o unutulmaz ‘amirine öykünmek’ sözünü. ‘ Kutsal Rusyamızda bugün en geçerli meslek amirine öykünmektir’

Çayın bile farklı farklı demlendiği, çeşit çeşit bardaklar ve tavırlarla içildiği, ekmeğe haşhaş katılan bir ülke burası. Karadeniz’inin Rize’si ayrı iklim, Artvin’i ayrı alemdir. Mesela zeytin yetişir Yusufeli’nde. Konya ovasının bir ucunda kiraz bir ucunda buğday başağı can bulur. Trakya desen İğneada’dan İpsala’ya kadar ışık ve rüzgar cenneti. Tutsan yüzünü o rüzgara esmerleşir, dinçleşirsin.

Kıyafetler, yüzler, mekanlar, sesler, bakışlar, parmakla işaret edişler düz duvarlar gibi artık hızla birbirine benziyorsa orada bir duvarın sessizliği de büyüyordur. Dil ve özgür düşünce dibe çekildikçe tarihin basıncı da artar. Hayat da istese de istemese de doğanın bir parçasıdır ve ya onun tarafından yutulur ya da ilham alınarak yenilenir.

99 Yüz’ünü hızla kaybetmiş bir ülke burası. Cemal Süreya iyi ki o 99 yüzü kayda geçirdi. Bir aile albümü gibi onu karıştırıp kendimize bakıyoruz. Tabiatla, baharı kuşanan ağaçlarla beraber...

YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
3 Yorum