Tercih dönemi başlıyor

Yukarıdaki başlığı görünce herhalde tercih ile ilgili yazacağımı düşündünüz ama tercih yazmayacağım. Size bu yazımda üniversite kavramını ve geçirdiği değişimi anlatmaya çalışacağım. Çünkü üzülerek söylemeliyim ki biz, gençlerimizi üniversiteye yerleştirme konusunda oldukça kötü bir performansa sahibiz. ABD çalışma bakanlığının yaptığı bir araştırmaya göre şu anda lisede okuyan gençlerin %65’i üniversiteden mezun olunca şuan var olmayan bir mesleği yapacaklar. Yani biz öğrencilere bilmediğimiz bir geleceği öğrettiğimizi iddia ediyoruz ki zavallı gençlerde öğreneceklerini zannediyorlar. Sonuçta bütün dünya bu küresel hızın gerisinde kalıyor ama biz bırakın geleceği görmeyi daha bugüne bile ulaşamamışız üniversiteler olarak. İşte bu kurumlar gençlere diyor ki “bizi seçin sizi geleceğe hazırlayalım” gençler şunu sorsa “hangi geleceğe” diye o zaman her şey tel tel dökülecek ama soran yok. Bu sorular dünyada soruluyor ve sorulduğu için de üniversiteler değişiyor.

***

Kimsenin kimseyi tercih etmediği bir tercih dönemi yine başlamak üzere. Üniversitelere ‘Kimler senin öğrencin olsun istersin?’ diye soran yok. O üniversiteye kimler yerleştirilirse, bir sabah sisteme giriyorlar ve yeni öğrencilerinin kim olduğunu bu şekilde öğreniyorlar. Öğrencilere de sorarmış gibi yapıyorlar. “Sıralayın bakalım, nerede okumak istersiniz?” diye. Onlar da geçen sene bir yerleri tercih etmiş (!) kişilerden oluşan taban puanlara göre, en yüksekten en düşüğe kadar puanları sıralayarak bir liste oluşturuyorlar.

Yani aslında “tercih” listeleri değil onların da “Mecburiyet” listeleri. Sonra karşılıklı tercihler yapılmış gibi, üniversiteler kendilerine ‘yerleştirilen’ öğrencilere tebrik mektupları gönderecekler, öğrenciler kayıt olacaklar ya da olmayacaklar. Sonra aynı şeyi seneye tekrar yaşayacağız. Üniversite sayısı 194’e ulaştı. YÖK ne zamana kadar bu merkezi yerleştirme sistemine devam edecek, bilemiyorum. Sistemin neresinden tutsanız, elinizde kalıyor. Sınavlar güvenirliğini yitirdi. Sadece sınav değil, okul başarısı da bir kriterdir denildi ama onda da geldiğimiz nokta belli. AOBP iptal oldu, yerine OBP geldi onunda istatistiki açıdan hiçbir anlamı yok çünkü bunu kontrol eden de yok.

***

Yeni bir “tercih” dönemi tekrar başlıyor. Ama şu kesin ki merkezi yerleştirme artık devam edemez. YÖK, bunu öncelikleri arasına almalı. Üniversitelerin de görüşlerini alarak, yurt dışındaki diğer örnekler de incelenerek, daha düzgün işleyen bir sistemi başlatmalıyız artık. Bir okulun, hele ki üniversite seviyesinde bir eğitim kurumunun, öğrencilerini seçmede herkesten daha fazla hak sahibi olması gerektiğini düşünüyorum. Sınav olsun. Bu önemli bir akademik kriterdir elbette. Ama sonrasını üniversitelere bırakalım. Mesela sene başında üniversiteler seçim kriterlerini açıklasınlar. YÖK sayfasında ilan edilsin. Sınav, lise notları, sanat/spor faaliyetleri, sosyal sorumluluk çalışmaları, vs. Her birinin bir ağırlığı olabilir ve bu her üniversiteye göre de değişebilir. Sınav baharda yapılsın. Sonra bahar ve yaz dönemi boyunca, öğrenci hangi üniversitelere başvuru yapmak istiyorsa, yapsın. Hangilerinden kabul alıyorsa alsın. Bir tarihe kadar da kesin kararını versin ve kayıt olsun. Bu bir öneri. Akıl akıldan üstündür. Üniversiteler, sivil toplum kuruluşları, Bakanlık, YÖK, öğrenci temsilcileri, vs herkes bir araya gelerek, farklı öneriler geliştirebilirler. Bunun için de düğmeye hemen, şimdi basılmalı. Örneğin BAU’nun “Apply BAU” sistemi, Koç’un anadolu bursiyerleri gibi programları zaten başladı. Umarım yakın bir gelecekte, yapay değil, ‘gerçek’ tercih dönemlerinde nasıl tercih yapılmalı, konuşabiliriz.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.