Üniversiteler kendi giderlerini karşılamalı

Üniversiteler bir ülkenin geleceğine yön vermesi gereken ve asli işi bilgi üretmek, ürettiği bilgiden katma değer yaratan kurumlardır. Üniversiteler lise değildir, onları lise gibi konumlandırırsanız o zaman işlevini yapamaz ve yapamadığı için üretmez, üretmediği için de bütün masraflarını giderlerinin tamamını maalesef fakir fukaradan topladığınız bütçeden karşılarsınız. O zaman sormak lazım; üniversiteler üretmek yerine neden tüketici olur? Ben her seferinde dünyanın farklı ülkelerinde yükseköğretimin nasıl finanse edildiğini anlatmaya çalıştım. Kısacası Türkiye bu konuda oldukça sorunlu bir ülke. Şöyle ki kamu üniversitelerinin finansmanı, aynı bir ilkokulun nasıl tüm giderlerini devlet vergi gelirlerinden karşılıyorsa aynen öyle sağlanıyor.

Biraz daha anlatmaya çalışayım; ilkokulda yedi sekiz yaşlarındaki çocukların temel eğitimi nasıl kamu kaynaklarıyla karşılanıyorsa profesör ve doçentlerin görev yaptığı üniversitelerde de bütün giderleri kamu karşılıyor. Peki bu doğru mu? Tabii ki yanlış; siz üniversite kuracaksınız, profesörler, doçentler atayacaksınız, laboratuvarlar yapacaksınız ama burada üretim yaparak, buluşlar patentler çıkararak gelir elde etmesi gereken üniversiteler aynı ilkokullar gibi elini devlete açmış bize para gönder diyecek. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde üniversiteler bırakın giderlerini karşılamayı devlete ek kaynak yaratırken bizde neden devlete yük durumunda.

***

Bakın size birkaç örnek vereyim; Harvard Üniversitesi 2009 yılında bin 249 patent üreterek 22 milyar dolar gelir elde etmiş. Bunun dışında mezunların bağışları, projeler, danışmanlık gelirleri toplamı 42 milyar doları buluyor. Harvard Üniversitesi’nin 2009 yılı toplam bütçesi toplamda 64 milyar dolar. Peki devletten kaynak almış mı? Tabii ki hayır. Bırakın almayı, burslarla destek vermiş. Yani sonuçta devlete hiç yük olmadan bilakis destek vererek yaşıyor. Stanford Üniversitesi kuruluşundan bu yana 39 bin 900 şirket çıkarmış, bu şirketlerde 5.4 milyon kişi çalışıyor, şirketlerin yıllık cirosu yıllık 2.7 trilyon dolar. Keza Stanford bir ülke olsaydı bugün dünyanın 10’uncu büyük ekonomisine sahipti. Peki bu nasıl oluyor? Bir üniversite bunu nasıl başarabiliyor da Türkiye’dekilerde ne eksik?

En başta eksiğin üniversiteleri bir lise gibi gören zihniyetten kaynaklandığını ifade edelim. İkincisi üniversiteler hayatın içinde değil hayata hazırlık olarak görülüyor. Bakınız, bizde öğrencinin maddi durumu ne olursa olsun ücretsiz okuyor. Profesörlerin ve diğer akademik personelin maaşı devlet tarafından ödeniyor. Laboratuvarlar çoğunlukla boş yatıyor. O zaman olmuyor işte. Size çarpıcı bir örnek aktarayım; ülkenin büyük bir sanayi kuruluşlarından birisi 130 milyonluk bağışı gidip Harvard Üniversitesi’ne yapıyor. Çünkü kendi ülkesinin üniversitelerinde araştırma yapılmadığını düşünüyor. İstediğini alamayacağına inanıyor olacak ki AR-GE kaynağını yurtdışında kullanıyor. Haksız da sayılmaz hani. Ülkenin sanayi kurumları üniversitelerle çalışmıyor AR-GE kaynaklarını kendi içinde veya yurtdışında değerlendiriyor.

Peki şimdi bir düşünün; her üniversite kendi bölgesindeki sanayi kuruluşlarının araştırma merkezi haline gelse bu şirketlerin AR-GE bütçeleri üniversitelere aksa, üniversiteler laboratuvarlarını şirketlere açsa onlar için çalışsa, şirket yöneticileri üniversitede dersler verse, buradan gelen gelirler üniversitelerin bütçesini oluştursa, üniversiteler devletten para almasa da bu üniversitelere ayrılan paralar ilköğretim ve liselere yönlendirilse kötü mü olur? Peki bunu yapmamız için engel ne?

Çözümü daha önce farklı yazılarımda ve farklı mecralarda dile getirmiştim, burada tekrar yazayım... İlgili bakanlar üniversitelerle şirketleri bir araya getirecek. Şirketler üniversitelerin mütevelli heyetlerine ve yönetim kurularına girecek. Sonra bu şirketler üniversiteler içinde laboratuvar yapılması ve çalışması için destek verecek. Sonra bu laboratuvarlardan çıkan buluşlar ilgili şirketin olacak. İlk etapta üniversitelerin kamu kaynağını kullanması yerine üretmesi sağlanacak. Bu yeni bir fikir mi tabii ki hayır; gidin Berlin Teknik Üniversitesi’ne, Silikon Vadisi’ne, Boston’a bunu görürsünüz.

Unutmayın üniversiteler bildiğiniz anlamda okul değil, birer bilim, buluş ve yenilik merkezi olmalı. Aksi halde bizim fakir fukaranın verdiği vergileri üretime istihdama harcamak yerine tembelliğimizden üniversitelere kullanıyoruz. Peki, şirketlerin AR-GE bütçelerini üniversitelere yönelterek çok üretken bir yapı yaratmak iyi olmaz mı? Bu lafımdan yanlış anlamayın ben kaynakların yanlış kullanımına itiraz ediyorum.

YORUMLAR (11)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
11 Yorum