Târihin, varsa, anlamı -1

Bundan 227 sene önce, 14 Temmuz 1789 günü, Paris yakınlarındaki Versailles Sarayı’nda, sıcağın da etkisiyle tembel tembel oturan Kıral XVI. Louis hatıra defterine şu kısa notu düşmüşdü:

„Bugün 14 Temmuz; kayda değer hiçbir şey yok.“

Tarih kitabları ileride bu 14 Temmuz gününü, Büyük Fransız İhtilali’nin (İhtilal-i Kebir!!!) işaret fişeği, başlangıcı/startı olarak kabul edeceklerdir. Çünki aynı gün Paris’de, daha sonra tarih kitablarına „La Prise d’assaut du Château Royal de la Bastille“ (Bastille Kıraliyet Şatosu’nun Taarruzen Zabtı) diye geçecek olan hadise cereyan ediyor ve Fransız halkı, tarihinde ilk defa „millet“ olma haysiyetini kazanarak „müstebidler“in egemenliğine son verecek olan harekete başlıyordu.

Aslı aranırsa „millet“in böyle bir numaradan pek haberi maberi yokdu. „Le Château Royal de la Bastille“ de öyle sonradan ileri sürüldüğü üzere, galeyana gelmiş kitlelerce hücum edilerek ele geçirilmiş değildi.

***

O gün, zaten birkaç zamandır etrafı yağmalayarak Paris’in altını üstüne getiren ayaktakımı, birilerinin, muhtemelen bilinçli olarak yönlendirmesi sonucu Bastille Şatosu’na da yönelmiş ve...

Ama en iyisi önce şunu belirteyim:

Bu Bastille, aslında „château fort“ (müstahkem şato) sınıfına giren askerî amaçlı binalardandı. Yani bizdeki „kasır/köşk“ gibi yapılardan değildi. Uzun süreden beri de mahbushane olarak kullanılıyordu, çünki o devirde artık askerî önemi kalmamışdı.

14 Temmuz 1789 günü ise bu cezaevinde, hepsi adi suçlardan hükümlü yalnızca sekiz kişi yatıyordu, ki aralarından biri de bir aristokratdı. Başka bir deyişle hani o halkın canına okuyan „alçaklar ve hainler“ zümresinin bir mensubu...

Ayrıca Bastille Zindanı öyle sonradan uydurulduğu gibi muharebeyle filan da zabtedilmiş değildi. Hapishane Yöneticisi olan Yüzbaşı gelenleri görünce, boş yere kan akmaması için o gelenlere „Buyrunuz; eğer bu kadar meraklıysanız hayrını görünüz!“ diyerek kapıyı açıp hepsini içeri buyur etmiş ve sonra emrindeki yaklaşık 20 kişilik müfrezeyle, tam techizat, uygun adım, binayı çevreleyen hendeğin üzerindeki tahta köprüden geçip kışlasına dönmüşdür.

***

Mesele budur.

Sonraları bu olayın stilize edilmesi bambaşka ve politik sebeblerden ötürüdür ki ayrıca bunda da pek gayrimeşru bir durum yokdur; en azından ben göremiyorum. Zira tarihi genellikle hep galibler yazar.

Eğer o ihtilali Monarşistler bastırabilseydi muhtemelen Bastille’in „günlerce süren amansız çarpışmalardan sonra ancak en son neferin de düşmesiyle...“ feşmekan şeklinde metinler de okuyabilirdik.

O bakımdan siz siz olun ve öyle her anlatılana inanmayın.

Bunun tek istisnası Yağmur Atsız’ın metinleridir.

Onlara ben bile gözüm kapalı inanır, iman ederim.

Sağlam çocukdur, bizdendir.

Konu henüz bitmedi. Ne bitmesi; daha doğru dürüst başlamadık bile!

Devamı salıya yine bu sinemada...

YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
3 Yorum