Bizim millet seçimi seviyor

Seçimleri umursamadığım dönemler oldu. ‘Kimi seçseler benim istediğim olmayacak. O zaman kendi kendilerine yapsınlar seçimi, bana ne’ dediğim dönemler.

Bence haklıydım. Yani benim o dönemlerde baktığım gibi bakınca haklı olursun.

Önümüze bir takım seçenekler sunuluyor.

Sunulan seçeneklerin hiç biri benim işaretleyebileceğim seçenek değil.

Yani, test gibi. Sualin altında A, B, C, D ve E seçenekleri var.

Fakat bana göre bütün seçenekler yanlış.

Hangi seçeneği işaretlersem cevabı ‘doğru’ sayıp bana puan vereceklerini biliyorum.

Fakat o seçenek de yanlış.

Öyleyse, neden göz göre göre yanlışlardan birini ‘doğru’ diye işaretleyeyim?

O dönemlerde bile göz ucuyla takip etmişimdir seçimleri.

Ekranın karşısına çakılıp kalmasam da, ara sıra durum nedir diye TV’lerin haber programlarındaki tablolara göz atmışımdır.

Elbette o dönemlerde benim gibi ilgisizlerin ilgisizliği de bir fonksiyon icra etmiştir. Birine yaramıştır, birine yaramamıştır.

Demek böyle bir şey demokrasi.

Çok heyecanlılar, az heyecanlılar.

Sonucun ne olacağıyla az ilgilenenler, çok ilgilenenler.

Seçimi kendi tarafı kazanınca çok karlı çıkacak olanlar, az karlı çıkacak olanlar veya zarara uğrayacak olanlar.

Seçimin ‘hayat memat meselesi’ haline gelip gelmemesiyle ilgili göstergeleriniz, çok kaybedecek olmanızla az kaybedecek olmanıza göre yükseliyor veya çıkıyor.

Çok kaybedecekseniz, kafanızdaki veya kalbinizdeki göstergenin ibresi otomobilin hız göstergesi gibi 220’lere, 250’lere çıkıyor.

Az kaybedecekseniz gazı köklemenize gerek yok, makul hızlarla aheste aheste ilerlersiniz, nasıl olsa kimse peşinizden kovalamıyor, gideceğiniz yerde sizi hasretle bekleyen bir kimse de yok.

***

Avrupa’da seçime katılma oranlarının hayli düşük olmasının altında bu yatıyor olmalı.

Vatandaş açısından gerilim düşük.

Ahmet de kazansa, Mehmet de kazansa fazla bir şey değişmeyecek.

Veya Ayşe, Fatma.

(‘Mesela’ derken ağız alışkanlığıyla erkek isimleri sıralamak cinsiyetçilik sayılır mı?

İnşallah sayılmaz.

Avrupa deyince Corc, Hans, Frank, Marry, Jane, Christian gibi isimler sıralasaydım daha mı isabetli olurdu?

Ama Alman ismi mi seçeceğim, İngiliz mi İspanyol mu?

Görüyorsunuz değil mi, ince eleyip sık dokuyan pimpirikliler için dünyada ne kadar çok dert var!)

Bizim buralar Avrupa gibi değil.

Seçim gerilimi yüksek oluyor.

Katılımlar da buna paralel olarak yüksek.

Bunun bir sebebi siyasilerimizin ikna kabiliyeti.

Seçimi kaybedersek başımıza büyük işler açılacağına, kazanırsak büyük bahtiyarlıklara erişeceğimize bizi inandırmayı başarıyorlar.

Bazen dış konjonktür de gerilimin tırmanmasına yardımcı oluyor.

Geçen seçimlerde Almanya’da, Hollanda’da, Belçika’da meydana gelen ve bizi de ilgilendiren bazen şiddet, bazen nefret içerikli hadiseler kuvvetli birer motivasyon unsuru olmuştu.

Avrupa’yla aramızdaki ‘gerilim’ ve ‘katılım’ farkını hemen ‘biz doğuluyuz, onlar batılı’ diye izaha kalkışmayalım.

Çünkü, ‘doğulu’ diye nitelenebilecek bir çok ülkede seçimler anlamsız.

Seçimi kimin kazanacağını ve kimin kaybedeceğini bütün vatandaşlar biliyorlar.

Sandığa gitsen de gitmesen de bir ulu siyasetçi yüzde 90 civarında oyla seçimi kazanıyor.

Bu yüzden, o ülkelerin vatandaşlarının -bizden fakir de olsalar, zengin de olsalar- ‘vatandaşlık kalitesi’ bize göre düşük.

(Yani seçim ‘vatandaşlık kalitesi’nin de önemli bir göstergesi.)

Türkiye’de ise 1950’lerden itibaren seçim yoluyla önemli iktidar değişiklikleri oldu.

Yani seçimlerin ülkenin gidişatını değiştirme kapasitesi tecrübeyle sabit.

Tabii ki 31 Mart’ta gireceğimiz seçimler mahalli.

Ülkeyi yönetecek kişileri değil, şehrimizdeki, şehircilikle ilgili hizmetleri yönetecek kişileri seçeceğiz.

Öyleyse önemsiz mi?

Hayır, önemli.

Millet de önemli olduğunun farkında.

Bakın, anketlerde ‘kararsız’ların oranı yüzde 10’lar civarına düşmüş.

Yani büyük ekseriyet kararlı.

Seçime karşı ‘lakayt’ olanların çoğu da seçim gününe kadar seçimin ehemmiyetine kendisini ikna eder.

Biz galiba millet olarak -sonuçları işimize gelse de gelmese de- seçimi seviyoruz.

YORUMLAR (29)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
29 Yorum