Darbeyi savuşturmak kadar büyük mesele...

Jeolojiden pek anlamam. Lisede coğrafya dersinin bir parçası olarak okuduğumuz, toprak ve kaya katmanlarının anlatıldığı metinlerin üzerine fazla bir şey ilave edemedim.

Fakat, 17 Ağustos depremi, hepimize ufak bir ‘doktora’ yaptırdı.

Fay hatlarını, öncü ve artçı sarsıntıları, deprem haritalarını, nerelerin birinci, nerelerin ikinci veya üçüncü dereceden deprem riski taşıdığını öğrendik.

Toprağı istikrar bulmuş, dünyada hiç deprem bilmeyen ülkeler var.

O ülkelerin mensuplarına nispetle bizler, mağma üzerindeki dev kütlelerin hareketleri konusunda uzman sayılırız.

Biz, Türkiye’de yaşayan insanlar, büyük toplumsal ve siyasi hadiseler sayesinde, sosyoloji konusunda da tecrübi bilgi sahibi olduk.

60 ihtilalinin çevremizdeki etkilerini hissettik. 12 Mart muhtırasını çocuk yaşımızda, çocuk aklımızla gözledik.

80 darbesi tam gençlik çağımızdaydı. Dünyanın değiştirilebileceğine, her şeyin çok güzel olabileceğine hala inandığımız yıllarda... Darbe, bizim kuşağı, eğdi, büktü, kırdı döktü.

Büyük ihtilaldi. Etrafımızda, birdenbire bambaşka, çok dünyevi, çok pragmatist bir cemiyetin mantar gibi fırlayıp 70’lerdeki romantizmi yerin dibine gömdüğünü gözlerimizle gördük.

Arkasından 28 Şubat geldi. Artık yetişkin insanlardık.

Siyasi, sosyolojik ve ekonomik olarak, 28 Şubat’tan yemediğimiz dayak kalmadı.

‘1000 yıl sürecek’ diyorlardı.

Rakam biraz fazlaydı ama, galiba bittiğini dünya gözüyle göremeyeceğimiz bir kabustu.

Fakat, her şey gibi o da bitti işte.

Bu hadiseler, memleketimizin sürekli devinim halinde olan siyasi ve sosyolojik fay hatları üzerinde bulunduğunu gösteriyor.

Taşlarımız yerine oturmamış.

Toplumsal zeminimiz depreşip duruyor.

Tabii ki, başımıza gelen felaketler, tabiat olayları veya afetler gibi yapımında insanın rol almadığı hadiseler değil.

Hepsine insanın cürmü var.

Hepsinde suç var.

Kaldı ki, doğal afetlerde bile ne diyorlar? İnsanı deprem öldürmez, kötü inşa edilmiş binalar öldürür.

Buradan siyasi bir ‘hisse’ çıkar mı? ‘Darbeye mukavim’ bir siyasi yapı inşa etmek gibi?

Çıksa faydalı olur.

İnşa ederken anahtar kelimenin ‘adalet’ olması gerektiğini söyleyelim de yanlış anlaşılmasın.

28 Şubat’ta bitmedi, insan eliyle üretilen felaketler.

Sırası gelince birbiri ardına diziyoruz: Parti kapatma davaları, e-muhtıra, Gezi ayaklanması, 17-25 Aralık falan diye.

Bunlar, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak bize verilen ‘hayat dersi’nin müfredatı çerçevesinde az veya çok anlamlandırabileceğimiz şeylerdi.

Bütün darbelerin içinde mevcut olan ‘puştluk’ uzmanlığımıza dahildi.

15 Temmuz bunların hepsinden farklı.

Daha ‘puşt’, daha namussuz.

Biz mi hakkından geldik 15 Temmuz’un?

Hakkından gelmek için uğraştık. Canımızı dişimize taktık.

Şehitler verdik.

(Şehitler verdik derken, onların şehadetinden bedavadan fazilet devşirmeye çabalıyor gibi görünmekten korkarım. Şehadetin şanı, şerefi, ecri, şehitlere aittir. Biz, insanlarımızı, dostlarımızı, kardeşlerimizi kaybettik. ‘Verdik’ derken bu kaybımızı kast ediyorum.)

Ama hakkından gelemeyebilirdik.

Aynı şeyi siyasiler için de söylerim.

Onlar da, büyük, hayati riskler alarak, şimdiye kadar hiç görmediğimiz bir cesaretle, mücadele ettiler.

Tanka, topa, savaş uçaklarına çıplak elle direnen millet için de, darbenin üstüne üstüne giden siyasiler için de ‘kahramanlık’ payesi münasiptir.

Fakat yine de hakkından gelemeyebilirdik.

Darbeciler, dini saplantılarının kendilerine aşıladığı özgüven sebebiyle, -haşa- Allah’ın darbe taraftarı olduğuna itikat ettikleri için darbenin saatini öne almakta bir beis görmemiş olabilirler.

Ya da başka bir şey.

Oyunları bozuldu.

‘Oyunları bozuldu’ deyince, milletin gayretini küçümsemiş mi oluruz?

Hayır.

Milletin gayreti olmasaydı, oyunları bozulsa bile düzeltirler, sonunda emellerine ulaşırlardı.

Allah’a şükür, kurtulduk.

Bilhassa post-modern dönemde başımıza gelen böylesi felaketlerin, cemiyetimize bulaştırdığı bir takım ‘illetler’i göz ardı edemeyiz.

Onları onarmak da, en az darbeyi savuşturmak kadar büyük bir mesele...

YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
3 Yorum