Hasan Abi’nin en güzel mirası

1980’lerin Ankara’sı. 12 Eylül darbesi olmuş bitmiş. ANAP iktidarı memleketin havasını yumuşatmaya çalışıyor.

Biz, o zamanlar biraz ‘marjinal’iz.

Ankara’da, Zafer Çarşısı’ndaki Akabe Kitabevi ile Fatih Kitabevi arasında bir ‘yaşam alanı’ bulmuşuz. Gidip geliyoruz.

Geçen hafta Çukurambar’daki Liman Kitap/Kahve’ye uğradım. Oradaki ferahlığı görünce en fazla 15 metrekarelik Akabe’nin içinde akşama kadar bazen15 kişi ayakta dikildiğimiz günleri hatırladım.

Metin Özer güzel iş çıkarmış. Benim gördüğüm en geniş kitabevi. Çalışma odaları, toplantı salonları bile var.

Eski günlerin bereketi de olur inşallah.

Neyse, biz Akabe’de veya Fatih Kitabevi’nde dikilirken, Hasan Celal Güzel’in adı da anılırdı.

Mülkiye’den yeni mezun arkadaşlarımızın mülakatlarına, o zamanlar DPT Müsteşarı olan Hasan Celal Güzel’in de katıldığını söylerlerdi.

O kıtlık zamanında, bazı arkadaşların ellerinden tutmuştur.

Sonraları, rahmetli Ahmet Arıca Ağabey’in bir cerrah hatası sebebiyle vefat ettiği gece, Hasan Celal Güzel’in sabaha kadar hastanede, Ahmet Abi’nin başında beklediğini de işitmiştim.

***

Malum, siyasete de girdi Hasan Celal Güzel.

Bakanlık yaptı.

Turgut Özal Çankaya’ya çıkınca, Anavatan Partisi’nin genel başkanlığına adaylığını koydu.

O kongrede, Yıldırım Akbulut değil de Hasan Celal Güzel seçilseydi belki Türkiye’de siyaset daha sağlıklı bir mecrada yürürdü.

Akbulut’tan sonra gelen Mesut Yılmaz ANAP’ı tanınmaz hale getirdi.

Ben, Hasan Celal Güzel’le 28 Şubat günlerinde tanıştım.

28 Şubat cuntasının karakterini deşifre eden bir dosya vardı.

Dosya önemliydi. Gerçeği yansıtıyordu.

Biz, Yeni Şafak’ta dosyayı tartıştık.

Evet, biz kavga ediyorduk 28 Şubat’la.

Başörtüsü zulmüne karşı, 28 Şubat faşizmine karşı yayın yapabilen iki üç gazeteden biriydik.

Bu dosya da güzeldi. Ama, re’sen, yani bir kaynak olmaksızın yayınlayabilir miydik?

Biz bunun müzakeresini yaparken, Hasan Celal Güzel bir basın toplantısı düzenleyerek dosyadaki bilgileri kamuoyuyla paylaştı.

Biz de Hasan Celal Güzel’in açıklamalarını manşet yaptık.

Hasan Abi, (Tanıştıktan sonra Hasan Abi) bu açıklamaları sebebiyle hapse atıldı.

Çıktığında geçmiş olsuna gittik.

Hasan Abi halinden memnundu.

Biraz takıldı bana... “Haberi benden önce yayınlasaydınız girmezdim hapse” dedi.

O, bizden önce davranmıştı.

Bizden önce davrandığına göre, bizden öncedir.

***

Hasan Abi’nin en hoşuma giden hatırası, telefonunu dinleyenlere ettiği harika küfürlerdir.

Bilirsiniz, telefonunu dinleyen memurlar sonradan arayıp rica etmişler. “Biz emir kuluyuz” demişler.

Küfürlerinin hepsi, emri verenlere gitmiştir herhalde.

Önemli hizmetleri oldu siyasetin dışına çıktıktan sonra.

Yeni Türkiye Dergisi, ansiklopedik çaptaki Osmanlı ve Türkler’le ilgili yayın organizasyonları kıymetini bilenler için bulunmaz kaynaklardır.

Fakat, bana göre Hasan Abi’nin en güzel mirası “İtiraf ediyorum: Ben bir enayiyim” başlıklı yazısıdır.

Yazıyı internette bulursunuz. Ben sadece bir iki cümle aktarayım.

“Hiçbir hediyeyi kabul etmez, ya reddeder veya demirbaşa kaydettirerek devlete intikal ettirirdim. Yıllarca müsteşarlık, bakanlık yaptım, halen evimde bu dönemlere ait bronz plaketler dışında- bir tek hatıra eşya göremezsiniz.”

“Siyasete zengin girilir, fakir çıkılır. Biz enayiler devlet hizmeti ve siyaseti böyle anlıyoruz. Siyasi hayatımda önüme çıkan yüzlerce fırsatı teperek mal mülk edinmedim.”

Endişeye mahal yok, çünkü şu devirde kimse enayiliğe heves etmez.

‘Can u gönülden, derun-i dil’den...

Allah Rahmet eylesin.

YORUMLAR (5)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
5 Yorum