Sultanahmet’te bayram sabahı

Biraz değişik oldu değil mi? Yahya Kemal, o muhteşem şiiriyle alıştırdı bizi ‘Süleymaniye’de Bayram Sabahı’na.Bayram namazı olmayınca bayram da olmazmış gibi geliyor bana. Olur olmasına. Ama öyle alışmışız.

İmam bayram namazını tarif ediyor. Sübhaneke’yi okuduktan sonra imam Allahu Ekber diyecek, elini kulaklarına götüreceksin, sonra salıvereceksin. Sonra bir daha tekbir. Sonra bir tekbir daha, sonra Fatiha zamm-ı sure. İkinci rekatta bu sefer kıyamın sonunda üç tekbir. Sonra secde.

Bu tarifi dinledikten hemen sonra bile unutabilirsin. Halbuki kolay bir tarif var. Köylü tarifi. Hiç yanıltmaz.

‘İki salla bir bağla, üç salla bir yat.’

Bu tarifi öğrendim öğreneli, imam yanılsa bile ben yanılmıyorum.

Doğrudur, imam yanılınca sen de yanılmış sayılırsın.

Biz yanılınca biz yanılırız, imam yanılınca hepimiz. Hayat böyle!

Bir defa rastladım bayram namazında imamın yanıldığına. (Bayram namazı dışında çok rastladım.) İlk rekatta bir fazla tekbir getirdi. Yıllar önce, selatin camilerden birindeydi. Fazla tekbirden zarar gelmez diye düşündüm, geçtim. Herhalde imam da öyle düşündü ki namazı iade etmedik.

İstanbul’da olmadığım zaman köyde oluyorum. Babam yazları köyde kalıyor, onun yanına gidiyorum.

Babam caminin avlusunda halka yapıp bayramlaştırıyor milleti.

Köydeki bayramlaşmalarda şehirde alıştığımız ellere nispetle sert, kaba ve kalın yüzlerce el sıkıyorsun.

Bunda bir güzellik buluyorsun, bayram olunca.

Bu bayram babam İstanbul’da. Bu yüzden gitmem gerekmedi köye.

İstanbul’daysam daha çok Başakşehir’deki Hoca Ahmet Yesevi Camii’ne gidiyorum. Komşularımla bayramlaşmak hoşuma gidiyor.

Fakat hem büyük bir mabedin atmosferini hissetmek hem de İstanbul’un değişik mahallelerinden gelen arkadaşlarla bayramlaşmak için Süleymaniye’ye veya Sultanahmet’e gittiğim de oluyor.

Sultanahmet’e çok oldu gitmeyeli. Arefe günü birkaç arkadaşla sözleştik oraya gidelim diye.

Oğlum Selman’la gidiyoruz.

Avluda ne kadar çok kadın var?

Bu iyi bir şey.

Caminin içinde de asma kat ve adı üzerinde kadınlar mahfili kadınlara ayrılmış.

Türkiye’de bayram namazı erkek namazı gibi. Başka Müslüman memleketlerde kadınlar bayram namazlarına katılıyor. Aklı erenler bunu bir düşünse iyi olur.

Belki düzen bozulur biraz.

Evin erkekleri bayram namazına gidecek, kadınlar evde kalacak, sonra, erkekler camiden gelince bayramlaşılacak, kahvaltı edilecek.

Erkekler camiden gelince bayram olduğu anlaşılacak.

Güzel ama, bayram namazındaki kadınlı erkekli görüntü... Kadın ve erkek, beraber ümmet olduğunu hissetmek...

Farkındayım, külfetli tarafları var. Camiye gitmek istemeyen kadınlar için de, camide bir de çoluk çocuk, eş telaşına düşmek istemeyen erkekler için de sıkıntılı bir ‘eski köye yeni adet’ durumu.

Fakat, Afrika’da, bir çok Asya ülkesinde oluyorsa, bizde de olabilir. Hiç olmazsa evde küçük çocuğu, hastası olmayan kadınlar için.

Gidesi olmayan yine gitmesin.

Sultanahmet, bayramlarda, cumalarda daima kalabalık olur. Ama ben Sultanahmet’i ilk defa bu kadar kalabalık görüyorum. Cemaat iç avluya da dış avluya da sığmamış.

Muhtemelen bu seneye mahsus değil. Ben kaç bayramdır Sultanahmet’e gitmediğim için yeni fark ettim.

Suriyeliler zenginleştirmiş Sultanahmet’i. Avluya girişte dikkatimi çeken kadın yoğunluğunun kaynağı da onlar.

Sağımdakiler, solumdakiler, önümdekiler, ardımdakiler, hep Suriyeli’ydi.

Fatiha’dan sonra biz düz bir ‘amin’ diyoruz. Araplar daha süslü bir amin söylüyorlar. Gitgide o süslü amin ağırlığını koyuyor. Bazen biz de onlara uyuyoruz.

Yanımıza gelen bir Suriyeli bey namazdan sonra bize çikolata ikram etti. Biraz sonra, sol tarafıma bir Özbek baba oğul oturdu. Elimde başka bir şey yoktu. Suriyeli beyin bana verdiği çikolatayı Özbek’in oğluna ikram ettim.

Sonra çıktık camiden.

Dikilitaş’ın arka taraflarındaki bayramlaşma mevkiine gittik.

Bayramlaştık.

Arkadaşlar baklava börek getirmişler.

Bir aylık oruçtan sonra, bayram sabahı iftar etmek, bayramı fark ettiğimiz anlardan biridir.

Bazı arkadaşlar oğullarıyla birlikte gelmiş. Birimiz hariç, hepimizin oğulları babalarından onar on beşer santim uzun.

Sonra gittik, çay içebileceğimiz bir mekanda bir müddet oturup hasbihal ettik.

Biz, kırk yıllık dostlarız. Allah’a şükür, uzak da düşmemişiz birbirimizden.

Hepimizin hüznü, yaraları elbette var.

Olmasa eksik olurduk, varlığımızın kıymetli tarafı o yaralar, o hüzünler.

İşte böyleydi, Sultanahmet’te bayram
sabahı.

YORUMLAR (5)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
5 Yorum