Tapu değil, referandum

Güya Nasreddin Hoca’ya bir evrak getirmişler. “Hocam, bunu okuyamadık, bi-zahmet okur musun demişler.

Hoca başlamış okumaya.

“Can u gönülden, derun-i dilden sevdiğim, devletlu saadetlü efendim...”

“Yahu” demişler, “Hoca, bir yanlışlık var.”

“Nedir?”

“Size verdiğimiz evrak, mektup değildir. Tapudur.”

Hoca bozuntuya vermemiş. Hatta, mektubu getirenleri paylamış.

“Baştan söylesenize” demiş, “Biz de tapu gibi okuyalım.”

(Burada anlatılan herhalde Nasrettin Hoca değildir. Başka bir acemi molladır. Tapuyla mektubu ben bile ayırdederim.)

Pazar günü referandum oldu.

Televizyonlar oy sayma sonuçlarını neredeyse öğleden sonra vermeye başladı.

Doğal olarak, ekranlarda Türkiye haritaları. Hangi şehirde ne kadar evet ne kadar hayır var. Bunu anlatıyorlar.

Evetlere ayrı renk, hayırlara ayrı renk veriyorlar.

Evet çıkan şehirler kırmızıysa, hayır çıkanlar mavi, veya tersi.

Sonra bu haritayı, 1 Kasım seçimlerindeki haritayla kıyaslıyorlar.

Sonra bunun üzerine yorumlar, tahliller yapıyorlar.

Kısmen doğrudur yapılan. Başka çare yok, işte şehirler, işte oylar. Elde de bir önceki seçim var.

Geleneklere göre, kıyas ilmi delil sayılır. Yeter ki doğru şeyi doğru şeyle kıyas et.

Gördüm ki, okumaların çoğu, referandum değil, seçim okuması.

Yani, referandum gibi okumuyorlar, seçim gibi okuyarlar.

Bir kere, referandumda galip gelmek için, yüzde 50’nin üzerinde bir oy oranı gerekiyor.

Yüzde 50’nin üstünde oy aldığın yer, mesela, kırmızıya boyanıyor.

Fakat seçimlerde, yüzde 30 küsur oy alarak bir şehirde birinci parti olabiliyorsun.

Yüzde 30’la, 40’la, o şehri kendi partinin rengine boyayabiliyorsun.

İnsanların büyük ekseriyeti alışık olduğu partinin tutumu doğrultusunda oy verdi.

AK Partililer ‘evet’ dediler. Fakat içlerinde, anayasa değişikliği paketinin muhtevasına ikna olmayıp ‘hayır’ diyenler de vardı.

Yani parti oylanmıyor. Anayasa değişikliği oylanıyor.

Biliyorsunuz, bazı CHP’liler ‘evet’ kampanyası yaptı. (CHP Kadın Kolları eski Başkanı Deniz Pınar Atılgan’ın haberini birkaç yerde gördüm.)

Bazı MHP’liler ‘Hayır’ kampanyası yaptı.

Bazı mı?

Bazı’dan biraz fazla.

Demek ki fikirler muhtelif.

Yine de, şöyle bir soru sorulabilir.

1 Kasım’da AK Parti’yle MHP’nin toplam oyu yüzde 60 civarındaydı.

Referandumda ‘evet’ yüzde 51,4 çıktı.

Bu oylar nereye gitti? Neden gitti?

Bu sorunun ‘doğru cevabı’ bulunsa, işe yarar.

‘Doğru cevab’ı tekrar vurgulamalıyım. Çünkü çoğu zaman, ‘işine gelen cevap’la ‘doğru cevap’ karıştırılıyor.

Doğru cevabı bulunca ne yaparsın?

Tadilat için isabetli adımlar atarsın. Büyük ihtimalle sorunu çözersin.

‘İşine gelen cevap’la ne yaparsın?

‘İşine gelen adımlar’ atarsın. Büyük ihtimalle sorunu çözmezsin.

Referandumu seçim gibi okumak CHP’yi de etkilemiş gibi görünüyor. Haritadaki renk dağılımına bakarak kendilerini iyi hissediyor olabilirler.

Halbuki o oylar, herhangi bir seçimde ait olduğu yerlere gidecek.

Bu gürültüler arasında başka türlü bir referandum okuması önerilebilir.

Artık yeni bir sistemdeyiz.

Cumhurbaşkanı için yüzde 50’nin üzerinde oy gerekiyor.

Uyumlu bir Meclis için de yüksek bir oy oranı gerekiyor.

Başka bir çok faktör var. Bunlar esaslı değişiklikler.

Yeni sistem elbette seçmen davranışları üzerinde bir tesir icra edecek.

Ben, seçmenin yeni sisteme intibak konusunda acemilik çekeceğini zannetmiyorum.

Tecrübeler gösteriyor ki, bizim demokrasimizde en az hatayı seçmen yapıyor.

Ama partilerden o kadar emin değilim.

Referandumu referandum gibi okuyan ve intibak kapasitesini arttıran partilerin yeni sistemde avantajlı olacağını söyleyebilir miyiz?

Bence söyleyebiliriz.

YORUMLAR (6)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
6 Yorum