Trump El-Bab’ı görür mü?

Suriye’de her şey bizim istemediğimiz bir şekil almıştı.

Başta, Esad rejimiyle muhalifler vardı.

Bir de, şimdi perişan bir sonbahara dönüşen Arap Baharı.

Sonra İran ve Rusya dahil oldu denkleme.

DAEŞ için de iyi bir zemindi Suriye. Geldiler, çöktüler.

Sonra, Kobani kampanyasının bir unsuru olarak PYD...

Esad’ın gitmeyeceği anlaşıldı.

Hepsini yazmayayım. Vaktiyle yazmıştım, bir bahar hevesinden bir Ortadoğu kabusuna doğru evrildi Suriye meselesi.

Kimse sormuyor, kim can verdi orada? Kim öldürdü insanları?

Ölü çocuklar, kimden, nasıl alacak hakkını?

Sormuyor.

Galiba, bu dünyada sormayacak.

Türkiye’nin tezleri de, başka bir çok şeyle birlikte çürüdü Suriye’de.

Hele, bizim F 16’larımız ‘angajman kuralları gereği’ Rus uçağını düşürdüğü zaman, neredeyse çıktık denklemden.

Burası, sıfırın altında bir noktaydı Türkiye için.

***

Derken, Rusya’yla aramızdaki ihtilaf tamir edildi ve yeniden bir hareket alanı bulduk.

Son olarak, geçen ağustos ayında, Fırat Kalkanı harekatıyla Suriye’ye fiilen girdik.

DAEŞ’in Kobani’yi kuşattığı günlerde yeni bir durum ortaya çıkmıştı Türkiye açısından.

ABD, PKK’nın Suriye’deki uzantısını, DAEŞ’le mücadele bahanesiyle muhatap almıştı.

Böylece, PKK, ilk defa resmi olarak Suriye denklemine girmişti.

Anlatamadık ABD’ye... Bunlar terörist. Bunlara ihtiyacınız yok.

İyi gidiyordu Fırat Kalkanı. Yavaş ama emin adımlarla.

Türkiye, sanki, sınırlı bir ‘güvenli bölge’ kuruyordu. Türkiye’deki mültecilerden binlerce kişi, kurtarılmış kasabalara mesela Cerablus’a dönüyordu.

Derken, bir türlü laf anlatamadığımız Obama yönetimi değişti.

Amerikalılar Donald Trump’ı seçti.

Acaba, Obama’ya anlatamadığımız şeyi Trump’a anlatabilir miyiz?

Olabilir.

Siyasetçilerimiz, buna dair bazı işaretler gördüklerini söylüyorlar.

Ümitli konuşuyorlar.

CIA Başkanı kalktı, Ankara’ya geldi.

Amerikan Genel Kurmay Başkanı, ara sıra gelip gidiyor.

Bir trafik var.

Tam bu aşamada, Türkiye’nin, Özgür Suriye Ordusu’yla birlikte El-Bab’ı kontrol altına alması çok önemli bir gelişme.

Elbette, bir askeri başarı. El-Bab, normal şartlarda nüfusu 60 bin civarında bir kasaba ve o kasabayı, dünyadaki en tehlikeli terör örgütünü mağlup ederek kurtarıyorsun.

Batı’nın DAEŞ’le yaptığı ‘hayali savaş’a nazaran, tarif edilebilir, fotoğrafı çekilebilir, haritası çizilebilir bir zafer.

***

Ne demiş oluyor Türkiye, El-Bab’ı DAEŞ’ten kurtarmakla?

Teröristle, yarını belirsiz bir maceraya gireceğine, Türkiye’yle işbirliği yaparak daha somut, daha gerçek sonuçlara ulaşabilirsin.

Bir bakıma, El-Bab’ı emsal göstermiş oluyor.

Tabii, ABD’nin görme isteği varsa.

El-Bab’ın kurtarılmasına, Barzani’nin Türkiye ziyaretini ilave etmek mantıklı mıdır?

Mantıklıdır.

Çünkü, PYD, Suriye’de, PYD’li olmayan (veya PKK’lı olmayan) Kürtleri tasfiye etmek istiyor.

Yüzbinlerce Kürt’ü tehcir ettiği söyleniyor.

Ve bu Kürtlerin önemli bir kısmı Kuzey Irak’la irtibatlı.

Yine hatırlarsınız, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kobani kuşatması sırasında Peşmerge’nin Suriye’ye girmesini sağlamış, Kobani kuşatması böyle bir süreç sonunda çözülmüştü.

Yani, Barzani’nin, Suriye’deki Kürtler konusunda bir sözü olması gayet tabii.

ABD’nin, kendi Suriye politikasını gözden geçirdiği sırada, Türkiye, legal bir Kürt faktörünü dikkate sunuyor.

Sadece bu mu?

Hayır.

Kuzey Irak’taki güvenlik meseleleri de Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor.

Musul var. PKK zaten var.

Bir de Türk işadamlarının bölgedeki yatırımları.

Barzani, eminim, Türkiye’deki referandumu da merak ediyordur.

Yani, Barzani’nin Türkiye’yle işi çok. Bizim de onunla.

Bütün bunlar, yani El-Bab’daki başarı, ABD’yle yoğun temaslar, bilhassa Suriye sorununu Türkiye açısından makul bir zemine götürür mü?

Bunu henüz bilmiyoruz.

YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
3 Yorum