YPG ve FETÖ ilişkilerin ayarını bozdu

Bazen okuyacak kitap sıkıntısı çekiyorum. Okuyacak yeni bir kitap bulamadığım zaman evdeki hacimli kitaplardan birisine müracaat ediyorum.

Evliya Çelebi’nin seyahatnamesi bunlardan birisi.

Bazen, çok hoşuma giden pasajların resmini çekiyorum.

Çelebi’nin vasıfları pek çok. Biraz müzisyen, biraz derviş, biraz müezzin, biraz çelebi ve elbette seyyah.

Evliya Çelebi, aynı zamanda bir hariciyeci. Yani diplomat.

Seyahatnamesinde Omanlı’nın diplomasi tarihiyle ilgili çok önemli tasvirler, öyküler var.

Evliya Çelebi’nin Nemçe Sefiri ile açık arazide mektup teatilerini anlattığı bir pasaj vardı. Onun resmini çekmemişim. Çekseydim şimdi işime yarardı.

Osmanlı Sefiri ile Nemçe Sefiri’nin, karşılaştıkları yerde, atlarından aynı anda inmesi gerekiyor. Usul öyle. Bir tür mütekabiliyet ilkesi.

Fakat, bazen elçilerden biri attan inecekmiş gibi hamle yapıp rakibinin attan erken inmesini sağlarsa, bu bir başarı olarak kabul ediliyor.

Çelebi böyle bir öykü de anlatıyordu.

Neyse, sonra Seyahatname’den bakarım.

(Osmanlı Sefiri’nin Nemçe Kralı ile görüşmesinde, Kara Mehmet Paşa’nın kralı nasıl ezdiğini de anlatıyor Çelebi. Yani mütekabiliyet her zaman birebir uygulanmıyor.)

Son zamanlarda, Türk makamlarının ecnebilerle temaslarında sözünü ettiğim mütekabiliyete ilişkin zuhuratlar daha çok dikkatimi çekiyor.

Bir önceki yazımda Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun ABD Dışişleri Bakanı Tillerson’a Fransa Dışişleri Bakanı Le Drian’a hitaben kullandığı dildeki ‘açıklık’a değinmiştim.

‘Zeytin Dalı’ harekatı öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan da mütekabiliyet ilkesini hatırlatan bir ifade kullandı.

“Trump’la bir görüşme olacak mı?” sorusuna “Daha önce Trump’la bu konuları konuşmuştuk. Şimdi o bana dönecek. O bana dönmedikçe ben ona dönmem” diye cevap vermişti Cumhurbaşkanı.

Derken, evvelsi gün döndü Trump.

İki ‘başkan’ telefonda Zeytin Dalı Harekatı’nı ve Suriye’yle ilgili sorunları görüştüler.

Görüşmede, Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD’nin YPG’ye silah desteğine son vermesi gerektiğini söyledi.

Trump da “YPG’ye artık silah vermiyoruz, bundan sonra da vermeyeceğiz” dedi.

Trump bazı ABD vatandaşlarının ve yerel personelin tutuklandığına değinerek, bunların serbest bırakılmasını istedi.

Erdoğan da, bu konunun yargıda olduğunu, kararı yargının vereceğini söyledi.

Arkasından, Beyaz Saray’dan yazılı bir açıklama geldi. Bu açıklamada, görüşmede Trump’ın ‘Tırmanan şiddetten kaygı duyduğunu’ söylediği ileri sürüldü. Açıklamaya göre Trump, “Türkiye’den gelen yıkıcı ve yanlış söylemlerden” de şikayetçi olmuştu.

Dışişleri’ne göre, ABD’nin yazılı açıklaması görüşmeyle ilgili gerçeği yansıtmıyor.

Evet, Trump ABD’nin açıkça eleştirilmesinden rahatsız olduğunu söyledi ama, ‘yıkıcı ve yanlış söylemler’ diye bir ifade kullanmadı. “Tırmanan şiddetten kaygı duyuyoruz” da demedi.

Peki, Beyaz Saray neden, görüşmenin içeriğini çarpıtan bir açıklama yaptı?

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, açıklamanın telefon görüşmesinden önce kaleme alınmış olabileceğini söyledi.

Olabilir.

Beyaz Saray, görüşmenin Amerikan kamuoyuna böyle yansıtılmasında yarar görmüş, bu yüzden görüşmeyi yorumlayarak vermiş de olabilir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Trump’la konuşurken bir ifade zaafına düşmesine ihtimal vermiyorum.

Diplomatik nezakete ve ‘mütekabiliyet’ esasına uygun olarak, ne gerekiyorsa söylemiştir.

Türk Dışişleri’nin açıklamalarını ve Amerikan basınında yazılanları yan yana koyarsak, Erdoğan-Trump görüşmesinin tatlı bir görüşme olmadığı ortaya çıkar.

Görüşmenin en pozitif tarafı Trump’ın “YPG’ye silah vermeyeceğiz” ifadesi.

YPG ve FETÖ, ilişkilerin ayarını bozdu.

Artık Türkiye-ABD ilişkilerinin bir ‘restorasyon’a ihtiyacı olduğu söylenebilir.

YORUMLAR (8)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
8 Yorum