Avrupa’da von der Leyen dönemi

AB Komisyonu Başkanlığına eski Alman Savunma Bakanı Ursula von der Leyen’in seçilmesi dünya kamuoyunun gündemine girmesine rağmen maalesef Türkiye kamuoyunun dikkatini fazla çekmedi. Oysa mevzu sadece AB Komisyonu başkanlığına ilk kez bir kadının getirilmesi değil, ilk kez iddialı ve ağırlığı olan bir kişinin başkan olması. Ursula von der Leyen’in AB Komisyonu Başkanlığına seçilmesi, Avrupa ve özellikle Alman siyasi kültüründe, atılan önemli siyasi adımların gürültüsüz bir diplomatik üslupla yapılması, bu adımların dönüştürücü etkilerinin kısa vadede algılanmasını engelleyebiliyor.

Son zamanlarda kullandığımız bir metafora başvuracak olursak, ortada çok ciddi bir “proje“ var! Bu ciddi projenin iki sahibi Emanuelle Macron ve Angele Merkel! Macron’un “daha güçlü bir Avrupa” fikrini kendi siyasi geleceğinin merkezine koyması hesaba katıldığında, von der Leyen’in yeni komisyon başkanı seçilmesiyle birlikte “projede” önemli bir aşama katedildiği görülüyor. Aslında başında bir Alman’ın bulunduğu “daha güçlü bir Avrupa” resmi Almanya’nın tarihi gerekçelerle kaçındığı bir imaj. Ancak Almanya her ne kadar böyle bir resim vermekten kaçınsa da yıllardır sahip olduğu ve koruduğu, ekonomik ve siyasi istikrar, ülkeyi Avrupa’da lider konumuna getirdi.

Ayrıca Almanya’nın öncülüğü de AB üyesi devletler için bir tehdit değil, bir çözüm olarak görülüyor. Hele de Brexit gibi önemli bir dönüşümün yaşandığı bir dönemde, Avrupa’da birliği sağlayabilecek başka bir ülke de yok. AB ülkelerinde konjonktürel bir takım siyasi gelişmelerle, zaman zaman Almanya’nın tarihine göndermeler yapılarak eleştirilere şahit olsak da “Made in Germany” sadece ekonomide değil, siyasette de güvenilir bir marka olmayı başardı.

***

AB Komisyonu klasik anlamda olmasa da bir hükümet olarak düşünülebilir. Başbakanlığını Ursula von der Leyen’nin yapacağı “yeni hükümetin bakanları“ (komiserleri) Almanya hariç 27 üye ülkenin temsilcilerinden oluşacak. Gerçi von der Leyen AB Parlementosu’nda 383’e 327 gibi düşük sayılabilecek bir oyla başkan oldu. Hatta AB Parlamentosu son anda kendilerine dikte ettikleri bir aday olmasından da şikayetçi oldu. Ancak von der Leyen AB devlet ve hükümet başkanlarının üzerinde uzlaşma sağladığı ortak bir adaydı. Yeni oluşturulacak “hükümetin“ von der Leyen’le uyumlu çalışacak komiserlerden oluşacağı gözlemcilerin ortak görüşü.

Yeni başkanın Avrupa’nın dünya siyasetinde daha etkin bir rol oynayacağına dair açıklamaları yok. Yani “bekle bizi geliyoruz dünya” türü bir üslup ve yaklaşım söz konusu değil. Ancak güçlü bir komisyon başkanı ve güçlü komisyon üyeleri, bu efekti otomatik olarak sağlayacak. Von der Leyen’in ilk konuşmasında dile getirdiği çevre, finans, dijital dönüşüm, çalışma ve sosyal düzen konuları, AB’de ulusal sınırları aşan sorunlar. Türkiye kamuoyunda ilgi uyandırması da bu konuların AB düzeyinde çözülmesi gereken sorunlar olduğu, sıkça ulusal gündemlerde ele alınıyor. AB kamuoyunda, AB Komisyonu’nun bu sorunları çözebileceği yönünde bir beklenti oluştu. Böyle bir rol von der Leyen’in gelmesiyle AB Komisyonu’na da verilmiş oldu.

AB Komisyonu’nun sözü edilen konulara yönelik getireceği her çözüm, gücünü arttıran ve pekiştiren bir adım olacak. Bir kurum olarak ağırlığı her çözülen sorunla birlikte daha da artacak. Yani Avrupa ve dünya siyaseti bundan böyle “von der Leyen ne dedi?“ sorusuna daha fazla dikkat kesilecek. Von der Leyen’in başkan seçildikten sonra ilk açıklamalarında fazla zikredilmeyen ancak Almanya Savunma Bakanlığı yaptığı dönemlerde tutkuyla takip ettiği bir başka proje ise ortak savunma. Almanya ve Fransa bu sahada birçok ortak adım attı. AB’nin ortak savunması ve orta vadede bir askeri güç haline gelmesi de von der Leyen başkanlığındaki komisyonunun en önemli icraat alanlarından birisinin olacağı kesin.

***

Dünya ve Türkiye kamuoyunun hatta Avrupa kamuoyunun bile AB Komisyonu, AB Parlamentosu, AB Konseyi hakkında etki, yetki ve anlam karmaşası yaşadığı dönemler sona erecek gibi gözüküyor. Von der Leyen’in Almanya Başbakanı ya da Fransa Devlet Başkanı’nın önünde Avrupa’nın öncü siyasi şahsiyeti olabileceğini söylemek abartılı olur. Ancak özellikle Almanya ve Fransa’nın dünya kamuoyunda, arkalarında ya da yanında yer alacak etkin bir siyasi aktörden söz edebiliriz.

Gelelim Türkiye’ye... Türkiye için bu hem avantaj hem de dezavantajlı bir durum. Avrupa içinde gücü ve ağırlığı olan bir kurum, ilişkilerde muhatap karmaşasını ortadan kaldırabilir. Türkiye’nin lehine ya da aleyhine alınacak bir kararda von der Leyen’in görüşünün seleflerine göre ağırlığının daha fazla olacağı kesin. AB’nin Türkiye ilişkilerinde yeni dönemde, ulusal hükümetlerin Türkiye hakkında, siyasi gerekçelerle almak istemediği lehte ve ya da aleyhte yeni kararların AB Komisyonu üzerinden daha yoğun ve etkin bir şekilde alınma ihtimali yüksek gibi duruyor. Türkiye dikkatlerini artık daha yoğun şekilde Avrupa’ya çevirmek zorunda.

YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum