Beklenen huzur

Eş dost ziyaretleri çerçevesinde son 15 günde neredeyse Türkiye’nin bir ucundan diğer ucuna yol aldım. Bu yollardan daha önce de geçtiğim için dün ile bugün arasında az da olsa bir kıyas yapma şansına sahibim.

Antep, Urfa, Diyarbakır, Elazığ, Tunceli derken geçtiğim yerlerin maddi alt yapısındaki değişim oldukça çarpıcı. Her ne kadar Türkiye’nin büyük bir kısmının TOKİ köylerine dönüşmesi gibi bir vasatlık varsa da insanların genel hayat kalitelerinde ciddi bir yükselme var.

Bugün arkasından haklı-haksız birçok eleştiri getirdiğimiz ‘Barış Süreci’nin olumlu etkileri her yerde kendini maddi temeller üzerinden gösteriyor. Şehirler adeta bu dönemde ihya olmuş, insanlar barışın tadını almış ve kısmen huzurun ne demek olduğunu hissetmişler.

Dahası en sivri siyasi çizgiye sahip olanların bile ekserisi artık şiddeti geçmişteki gibi çözümün bir parçası olarak görmüyor. Barış sürecinde yaşananlar ve yapılan hatalar öyle ya da böyle geniş halk kitleleri üzerinde barışa dair bir farkındalılık yaratmış. Eleştiriler olsa da sonuçta barış isteği ve arzusu ağır basıyor.

Devletin de bu istek ve arzuya bir karşılık vermesi bekleniyor.

Geçmişin acılarını ve travmalarını atlatabilmek için bazen yaralarımızın kabuk bağlamasına da izin vermemiz gerekiyor. Yaralarımızı sürekli kanatır, acılarımızı sürekli taze tutarsak beraberinde bazı duyarlılıklarımızı da farkında olmadan kaybedebiliriz.

Geçmişi unutmayalım ancak bu hatırlamayı benzer acıların yeniden tekrarlanması için değil tekrarlanmaması için kullanalım. Unutmayalım ki huzur hepimize kazandırır.

Emin olalım ki geçmişte toprağa teslim ettiğimiz canlarımız, ciğerlerimiz bizim huzurumuz ile huzur bulacaklardır.

Bedelli askerlik

Türkiye maalesef pek çok konuyu temelden çözmek yerine yama yaparak çözme çabasında. Bir türlü kalıcı çözüm üretemediğimiz konulardan biri de “Bedelli askerlik”.

Ne zaman gündeme gelse ortalık önce bir toz duman oluyor; İsteyen-istemeyen birbirine –o da o anın konjonktürü içinde- giriyor ama sonuçta bir şekilde dönüp dolaşıp bedelli çıkıyor.

Daha önce yazdım; yapılması gereken hamasete kapılmadan “Biz yaptık onlar da yapsın!” sığlığına düşmeden bedelli tartışmalarını ebediyen sona erdirecek bir formül bulmak ve konuyu gündelik siyasetin bir parçası olmaktan çıkarmaktır.

Gelişmiş dünyada profesyonel ordu var ve bizde de ordunun büyük bir kısmı zaten öyle. Tam olmasa da orduyu yarı profesyonel bir hale getirebiliriz. İsteyen askerlik yapsın isteyen de bedelini para ya da toplum hizmeti vb. bir yolla ödesin.

Ülkemizin bazı bölgelerinde öğretmen, doktor, veteriner, sağlık personeli gibi bazı mesleki dallarda ciddi açıklar var. Bu tür meslek ya da beceri sahipleri için askerlik hizmeti karşılığı görevler belirlenebilir.

Nitekim geçmişte öğretmenler için ‘asker öğretmen’ uygulaması vardı ve yine olabilir. Ancak bu uygulama dünkü gibi verimsiz uygulanmamalı, asker öğretmenlerin celp dönemi ve ihtiyacı önceden belirlenerek bu kadrolara 1 ya da 2 (bence en az 2 yıl olmalı) eğitim-öğretim yılını kapsayacak şekilde görevlendirmeler yapılmalı. Suiistimalleri engellemek için de belli bir rapor süresini aşanların görevlendirmeleri otomatikman bir yarı dönem uzatılmalı.

Doktorlar ve sağlık çalışanları vd. için de benzer bir uygulama ile mecburi hizmetlerine ek olarak belli bir süre daha askerlik karşılığı hizmet süresi eklenebilir.

Toplumun ve de devletin ihtiyaç duyduğu hizmet alanlarında ihtiyaçlar çerçevesinde bu tür uygulamalar getirilebilir.

Maddi gücü yetmeyen ama askerlik yapmak istemeyenler, ‘vicdani retçiler’ için de rutin hayatlarını tamamen sekteye uğratmayacak şekilde toplum hizmeti görevleri getirilebilir.

İşin bam teline gelecek olursak, gönüllü olarak askere gidecek gençlere de fazlasıyla değer verilmeli, maddi-manevi açıdan desteklenmeli ve her türlü özlük hakları güvence altına alınmalı. Verimlilik açısından askerlik süresini gerekirse uzatalım ama adam gibi maaş verelim ki gözleri de arkada kalmasın.

Askerliğini yapanlar içinden de başarılı olan ve devam etmek isteyenleri de profesyonel orduya dahil ederek birikmiş tecrübelerinden de faydalanalım.

Aklın yolu bir ama işin içine hamaset karıştırmasak!..

YORUMLAR (1)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
1 Yorum