Dut mucizesi

Benim için çocukluk biraz da dut ağaçlarıdır. Sabah ile kuşluk vakti arası o duru serinlikte öğle sıcağı bastırıp kafayı acımasızca ısırmadan önce bir dut ağacının kucağında geçirdiğim zamanları hiçbir şeyle değişmem.

Sert ve kaygan gövdesinden dikkatle tırmanıp dallar arasında kaybolmak gibisi yoktur. Farklı bir saklambaç olduğu kadar dünyaya meydan okumanın yoludur bu. Bazı dutlar serçe gagalarıyla yaralanmıştır. Tadanlar bilir onların kendilerine has lezzeti vardır. Kuşlar, sabahın erken seyyahlarıdırlar ve mevsimden mevsime ağaçları gezerler. Dut mevsimi onların bayram günleridir. Bu bayram günlerinin şenliği biraz daha artsın diye bazen birkaç kafadar olarak tırmanırdık dut ağaçlarına. Ancak tek başına olmanın hazzını bulamazdım. Dut, ikiye bölünüp paylaşılamayan nadir meyvelerdendir de ondan belki.

İşte güneş ışığına tutulmuş filigranlı kağıt gibi lif lif yapraklarda çoğalan kılcal yollar. O yollarda dokunan ipeksi hayal kumaşları. Bir çocuğun hayal yollarının bütün karmaşası. İşte dut zümrütleri, dut incileri. Ona ilk kez uzanan el olmanın titrek gururu. Ağzın içinde gezdirirken dilde oluşan o sulu ve yumuşak tatlılık. Ne doyma ne susamışlık hissi. Bir ses, ışık ve esinti fanusu. Hafiften bir rüzgar yüzü yalıyor. Çok dikkatli oturmalı dalda. Hiçbir gramla hiçbir derece ile ölçülemeyecek bir an. Baş döndüren masal ağacı kovuğu, ilerde horoz sesleri. Çocukluğun bir daha hiç bir anının tekrar edilemeyecek olan duygulu amatörlüğü.

Şimdilerde, sabah vakti Moda civarlarına dağılmış her türden dut ağaçlarıyla karşılaşınca çocukluğumla buluşmuş gibi heyecanlanıyor, altlarında durup onlarla konuşuyorum. Gözlerimi yumup şimşek hızıyla geçmişe gidip geliyorum. Bir anda renk ve ışık değişiyor. Sesler iç içe geçiyor. Bir saltanat kanadı genişliğinde cömertçe eğilip yayılmış dallardan pat pat dutlar damlıyor. Karadut, ak dut, pekmez dutu, kırmızı dut. Bir kaç on gün sürecek bu damlama biliyorum. Binlerce binlerce dut tanesi olgunlaşıp ballanacak, patavatsızca dökülecek. Kimseler toplayıp silkmezse bir süre sonra dipleri ekşimsi bir yığıntıya dönüşecek. Meyveden eğilmiş dallar gururla yukarı kalkacak, sonbaharda nadir ağacın büründüğü altın sarısı renkle titreşecek.

Çocuk durmaz ve çocukluk bitmez. Madem erguvanlar bir oldu bittiyle geçip gittiler. Şimdi dutlarla buluşup onları yalnız bırakmamanın zamanıdır. Bir süre evin arka sokağındaki dutu sabahları ziyaret ettim. Henüz genç gövdesine inat dört yana saldığı dalları nazikçe eğdim. O da gür yaprakları arasına sakladığı karadutları bana armağan etti. İri dutlar gözüm kadar gönlümü de doyurdu. Onun verimi verimi bitti sayılır. Geçen gün uzaktan tüyleri dökülmüş, ibiği düşmüş bir horoz gibi gözüktü bana. Belki de çok hırpaladılar.

Akşamdan sabaha meyveye durmakta birbiri ile yarışan, beyaz, kırmızı dutlar her yanda. Beklenmedik köşede. Görkemli bir beyaz dutun altındaki banka oturdum. Dökülmüş dutlar sessiz bir faniliğin geçişini telkin eder gibiydi. Bunca meyve bunca bal topraktan nasıl süzülüp geliyor diyordum ki arka arkaya önce sağ elimin üstüne sonra da boynuma şakacıktan iniverdi iki olgun dut. Düşünceye/ düşe gerek yok, kalk dalımı eğ, tadıma bak mı demek istedi?

İstanbul’un zengin florası bunca kıyıma rağmen bir köşeden hayat işareti verir. Bu çeşitliliğin tipik göstergelerinden biridir dut ağaçları. Düşünmeden edemedim, acaba en lezzetli ve iri dutlar hangi semttedir? Üsküdar Eyüp ile Beykoz Sarıyer ile yarışsaydı kim kazanırdı? Fatih geriye mi düşerdi Kadıköy’den? Yoksa Beşiktaş kafa mı tutardı Kağıthaneye?

Sessizce geçip gidiyor insanlar dutların altından. Kimi dut ağaçları da meyvelerini hırsla döküyorlar yollara, kaldırımlara. Yüksek dallarına uzanmak ne mümkün? Kimsenin koltuğunun altında merdivenle dolaştığı da yok. Kaybolmuş çocukluk zamanları gibi eriyip tükeniyorlar. Onlarla yeniden buluşmak, hayatın merkezinde yaşatmak için bambaşka şehir planları gerekiyor şüphesiz.

Bu bir itiraf mı yoksa cesaret isteyen çocukça yaramazlık mı bizim dutlardan birini gözüme kestirdim. İlk fırsatta gövdesine tırmanıp dalların arasında kaybolacağım. Bir süre gözlerimi yumup etrafı dinleyeceğim. Beni yukarıda görenler belki imrenerek gülümseyecekler. Seçtiğim olgun ve iri dutları özenle ağzıma götürüp ağaca teşekkür edeceğim. Belki de bu bir dut ağacına son çıkışım olacak.

YORUMLAR (15)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
15 Yorum