El alemin şakalarına gülerken...

Hollywood Yabancı Basın Birliği’nin 1944 yılından beri verdiği Altın Küre ödülleri, 77’inci kez sahiplerini buldu.

Neredeyse her yıl medyanın bu klişe cümleyle duyurduğu ödül töreninin bu yılki manşetini, ödül alan filmler, diziler, oyuncular, yönetmenler ve onların ödül konuşmaları değil, töreninin sunucusu Ricky Gervais attı.

İngiliz stand-upçı Gervais, oyuncu, senarist, yönetmen, yapımcı gibi pek çok şapkaya sahip. Yazıp, yönettiği, oynadığı dizileri arasında The Office ve After Life ilk akla gelenler.

Ödül töreni boyunca “Bir daha yapmayacağım, bu sene son” deyip durdu ama Gervais’in bu beşinci Altı Küre Ödülleri sunuculuğu.

Sadece ABD’de 19 milyona yakın insanın izlediği, aralarında Türkiye’nin de olduğu dünyanın pek çok ülkesinde canlı yayınlanan böyle bir ödül töreninin sunuculuğunu NBC’nin Ricky Gervais’e bırakması zaten tek başına bir medeni cesaret örneği.

Çünkü Gervais’in sahiden dilinin kemiği yok.

Dinler, tarihsel kişilikler, politikacılar, ırklar, cinsiyetler hatta şişmanlar, çocuklar ve daha pek çok dokunulmaz, kutsal değer, politik doğruculuk yapılması gereken mesele onun saldırgan ve acıtıcı mizahının hedefi olabiliyor.

Normal hayatta Richard Dawkins adına verilen ödülü almış inanmış bir ateist, gay hakları savunucusu, siyaseten İngiliz İşçi Partisi’ne yakın biri. Ama bu onu Nelson Mandela’yla dalga geçmesini, zenciler, şişmanlar, gaylerle ilgili sınırları zorlayan espriler yapmasını engellemiyor.

Irkçı olmadan da ırklar üzerine espri yapılabileceğini söylüyor, Batı’da mizahın köküne kibrit suyu dökmekte olan politik doğruculuğu eleştiriyor. Ama onun bu şakalarını izlerken, kötücül bulmuyorsunuz, bunları insanları sarsmak için yaptığını anlıyorsunuz, saygı bile duyuyorsunuz.

Altın Küre Ödülleri’nde de öyle yaptı. Dünyanın en ünlü yıldızları, yönetmenleri, yapımcıları, sektörün en büyük şirketlerinin sahipleriyle dolu bir salonda bazen yüzlerin yere asılmasına, bu kadarı da fazla bakışlarına neden olan şakalarla ortama hakim bütün putlara baltayla saldırdı.

İzlemeyenler için bir kaç örnek;

“Bu salonda dünyanın önde gelen televizyon ve film yapımcıları var. Hepsi farklı hikayelerden geliyor. Fakat hepsinin bir ortak noktasını var: Ronan Farrow’dan ölümüne korkuyorlar. Peşinizde, haberiniz olsun. Hazır siz sapıklardan bahsetmişken, bu yıl pedofili filmlerinin yılıydı; Leaving Neverland, The Two Popes...”

Ronan Farrow, Hollywood’un ünlü yapımcı Harvey Weinstein’in tecavüz ve taciz skandallarını ortaya çıkan 32 yaşındaki New Yorker muhabiri. Anne ve babası da Woody Allen ve Mia Farrow. Pedofili filmi olarak tanıttığı Netflix yapımı The Two Popes (İki Papa) ise, Vatikan üst düzey Katolik rahiplerin pedofili skandallarını örtmekle suçlanırken istifa eden eski Papa Ratzinger ile mevcut Papa Francis’in istifa sürecinde geçirdiği günler üzerine bir film.

En çok konuşulan şakalarından bir başkasını ise ABD’nin ve dünyanın en değerli markası ve tabii en büyük reklamverenlerinden Apple’ın CEO’su Tim Cook’un yüzüne karşı yaptı. Apple’ın kurduğu tv platformunu överek başlayan konuşması sırasında kameranın çektiği Cook, bu övgüden sonra başına gelecekleri bilir gibi mahcup mahcup bakıyordu:

“Apple The Morning Show’la TV dünyasına hızlı bir giriş yaptı. Dizinin konusu itibar ve her zaman doğru olanı yapmak. Dizinin yapımcısı ise Çin’de sweatshops işletiyor. Hepiniz çok duyarlı olduğunuzu iddia ediyorsunuz ama iş yaptığınız şirketler Apple, Amazon, Disney. IŞİD online bir platform kursa hemen menajerinizi ararsınız, değil mi? Bu yüzden, bu akşam bir ödül kazanırsanız, burayı siyasi bir konuşma yapmak için bir platform olarak kullanmayın, tamam mı? Halka herhangi bir şey hakkında ders verecek bir pozisyonda değilsiniz. Gerçek dünya hakkında hiçbir şey bilmiyorsunuz. Çoğunuz okulda Greta Thunberg'den daha az zaman geçirdiniz. Eğer kazanırsanız, gelin, küçük ödülünüzü kabul edin, menajerinize ve Tanrınıza teşekkür edin ve s… olup gidin.”

Sweatshops Çin’de berbat şartlarda, çocuk işçilerin de çalıştığı fabrikalara takılan isim. Apple, Amazon ve Disney’in ürünlerini bu kötü şartlarda çalışan Çinli işçilere yaptırdıkları biliniyor.

Ve salonda yüzleri öne düşüren bir başka şaka:

“After Life, karısı kanserden ölünce intihar etmek isteyen bir adamı anlatıyor ve yine de bu törenden daha eğlenceli. Spoiler veriyorum: 2. sezon yakında geliyor, yani adam intihar etmiyor yine. Jeffrey Epstein’ın etmediği gibi. Kesin sesinizi, arkadaşınız olduğunu biliyorum ama bu umurumda değil. buraya kendi uçağınızla gelmek zorunda kaldınız, değil mi?"

Jeffrey Epstein, aralarında Prens Andrew, ABD başkanlarının da onlarca ünlü ismin dostu bir işadamı iken dünya çapındaki bir seks trafiğini yönettiği suçlamasıyla tutuklanmış ve mahkemeye çıkamadan da hapiste intihar etmişti, intihar ettiğine kimse inanmıyor.

Tabii Batı dünyasının sanat kurumlarına, ünlü isimlerine, Papa’ya, büyük şirketlere yönelik bu açık sözlü sert eleştiriler Türkiye’de de büyük ilgiyle karşılandı.

Gazeteler ve televizyonlar, Altın Küre haberlerini Gervais’in dobralığını, dürüstlüğünü, muhalifliğini öven başlıklarla verdiler. Sosyal medyada da Papalık’dan, Apple’a, IŞİD’den Hollywood yıldızlarına kadar yaptığı şakalar hararetle paylaşıldı.

Ne de olsa şakaların ucu bize dokunmuyordu.

Töreni izlerken insan ister istemez düşünüyor.

Türkiye’de böyle bir törende bir komedyen şimdi muadillerini hatırlatmaktan bile çekindiğim benzer şakalar yapsaydı acaba kafasına kaç çatal, kaç bıçak, kaç tabak atılır, bu kötü havayı dağıtmak için üzerine kaç tane marş okunurdu.

Şimdi övgüyle bu şakaları haber yapan gazeteler, televizyonlar, bol ‘provokasyon’lu, ‘alçak’lı manşetler atar, komedyenin şeceresi dökülür, ya damarlarında zehirli bir kan ya da mazisinde bir terör bağlantısı bulunur, bugün komikli şakalarla Ricky Gervais videoları paylaşan sosyal medya karakterleri, “bu adam neden hala tutuklanmıyor” hashtagleriyle Emniyet’i, CİMER’i mention yağmuruna tutardı. Herhalde büyük bir toplumsal ittifakla da o akşamın gecesinde komedyen gözaltına alınır, hatta toplumun yüreğini serinletmek için yumruk yemiş fotoları troll hesaplardan paylaşılırdı. Ertesi yıl da tören iptal olur ve bundan sonra ödülleri TRT’nin dağıtacağı açıklanırdı.

Tabii ki ifade hürriyetinin mumla arandığı bir ülkede başka milletlerin ifade hürriyetinde ulaştıkları ileri teknolojiden istifade etmek, sınırları aşmış şakalarına gülmek herkesin hakkı. Bir akşamlık başka diyarların hür havasını teneffüs edip, eğlenmek herkesin hakkı.

Ama ifade hürriyetinin bu en ileri teknolojisiyle yapılmış komik şakalara gülerken, Türkiye’de elle çalışan, standart ifade hürriyetinin bile içine düştüğü acıklı hali hatırlamakta fayda var.

Türkiye’de hali hazırda bu şakaların çok daha hafifi olan ifadeler yüzünden binlerce kişi terör propagandası, terör örgütüne üye olmadan yardım, Cumhurbaşkanı’na hakaret, Atatürk’e hakaret, devletin manevi şahsiyeti alenen tahkir gibi suçlamalarla hapiste, on binlerce insan sadece sosyal medyadaki ifadeleri yüzünden soruşturma geçiriyor, her gün onlarca insan da ifade özgürlüğünün sınırlarını Ricky Gervais kadar zorlamayan tweetleri yüzünden emniyete çağrılıyor.

Okyanusun karşısındaki televizyonlarda IŞİD’li, Papalı, Trumplı zekice esprilere insanlar kahkahalarla gülerken, bizim televizyonlarımızda her akşam, kimsenin televizyona çıkana kadar tanımadığı, kimsenin de fikirlerini merak etmediği onaylı konuk listelerinden isimler kanallar arasında devir daim yapıyor, geçen yüzyıldan kalmış bayat meseleleri çekiştirip duruyorlar.

Her akşam, ana muhalefet liderinin çıkamadığı kanallarda ana muhalefet lideri, İstanbul, Ankara belediye başkanlarının çıkamadığı kanallarda belediye başkanları, HDP’liler olmadan HDP, Gelecek Partililer olmadan Gelecek Partisi tartışılıyor.

Sonra bu kanallar, gazeteler Ricky Gervais’in cesaretine övgüler düzüp, Batılıların kendi özeleştirilerini “işte ikiyüzlü Batı medeniyeti”, ‘bana emperyalizmin bir oyunu mu bu’ analizlerinde kullanıyor, elalemin kendi tabularını sarsarak yaptığı şakalarına gülüyorlar.

Üstelik Ricky Gervais’in, Altın Küre’nin hikayesini okumak için Wikipedia’ya girildiğinde bile hala karşına mahkeme kararı çıkan bir ülkenin vatandaşları olduklarını unutarak...

Elelamin şakalarına gülüp eğlendik, acaba o şakalar burada ve bizimle ilgili yapılsa bu kadar güler miydik diye düşünmekte fayda var...

YORUMLAR (1)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
1 Yorum