Osman Hamdi müzesi kitaba sığdı

Osmanlı’nın batılılaşma sürecinin başlıca aktörlerinden biri olan Osman Hamdi Bey’in hayatına ilişkin ilginç ayrıntılar ‘Bir Osmanlı Aydını’nda anlatıldı. Ressamın, müzeciliği, arkeologluğu gibi az bilinen yönlerine yer verilen kitap, Mustafa Cezar, Edhem Eldem ve Metin And gibi araştırmacıların çalışmaları ve dönem tanıklıklarıyla zenginleştiriliyor.

MELEK GEDİK/İSTANBUL

Osman Hamdi Bey’in ismini her duyduğumuzda aklımıza genellikle o meşhur eseri ‘Kaplumbağa Terbiyecisi’ gelir. Fakat Osman Hamdi Bey’i sadece bir eseriyle öne çıkarmak hatta sadece resim sanatındaki yetenekleriyle sınırlandırmak aynı zamanda Osmanlı’nın Batılılaşma yolunda ilerlediği bir dönemi karanlıkta bırakmak demektir. İşte bu eksiği Pera Müzesi Yayınları’nın, 19’uncu yüzyılın yetiştirdiği, kültür-sanat alanında öncü roller üstlenmiş bir kişilik olarak Osman Hamdi Bey’i inceleyen yeni kitabı tamamlıyor gibi. ‘Pera Müzesi Küçük Kitaplar Dizisi’nden yayımlanan kitap, Mustafa Cezar, Edhem Eldem ve Metin And başta olmak üzere çeşitli araştırmacıların çalışmalarından yararlanarak, dönem tanıklıklarıyla zenginleştirilmiş bir yaşam öyküsü sunuyor. Osmanlı yenileşme ve batılılaşma sürecinin başlıca aktörlerinden Osman Hamdi Bey’in yaşamından ve sanatından farklı ayrıntıları mercek altına alan kitap, eser incelemeleriyle birlikte, Osman Hamdi Bey’in ressam kimliği üzerine değerlendirmeler içerirken, onu sadece ünlü bir sanatçı olarak değil; müzeci, arkeolog, bürokrat, tiyatro yazarı, hatta roman kahramanı gibi az bilinen yönleriyle de tanıma yolunda bir adım atmaya çağırıyor.  

1842’de dünyaya gelen Osman Hamdi Bey, “Birinci resim defterim” dediği kara kalem çalışmalarına ortaokul öğrenciliği döneminde başladı. Hatta yine aynı dönemde babasının görevi nedeniyle Avrupa’ya gitti, özellikle Viyana’da müzeleri ve sanat eserlerini görme fırsatı buldu. Dönüşünde babasına Paris’te öğrenim görmek için ısrar etti ve mart 1860’ta 18 yaşındayken 19. yüzyıl Avrupa kültürünün başkenti sayılan bu şehre doğru yola çıktı. Babası oğlunu Paris’e gönderirken Edhem Paşa’nın da hocası olan, sarayda şehzadelere Fransızca öğreten Louis Gardey’a emanet etti. Osman Hamdi Bey’in şekillenmesinde son derece önemli bir rol oynayan babası İbrahim Edhem Paşa, büyük oğlunu Fransa’ya hukuk okuması için gönderdi. 1854’te hukuk fakültesine başladıysa da ressam olma hayaliyle yanıp tutuşan genç Osman Hamdi’nin hukuk eğitimi giderek aksayacak ve babasına yazdığı bir mektupta şunları söyleyecekti: “Pek sevgili velinimetim babacığım, biraz resim yaparsam lütfen kızmayın. Artık yapmadan duramam. Şimdiden inanılmaz gelişme kaydettim ve herkes bu kadar kısa zamanda yaptıklarıma şaşıp kalıyor.” 

Salon sergilerinin kataloglarında Gustove Boulager’in öğrencisi olarak adı geçen Osman Hamdi, 1867 yılında Paris’te gerçekleşen Dünya Sergisi’nin Osmanlı seksiyonunun komisyonunda görev aldı. 27 yağlı boya resmin üçü Osman Hamdi’ye aitti: Pusuda Zeybek, Zeybeğin Ölümü ve Çingenelerin Molası. Osman Hamdi ressamlık yolunda oldukça ciddi adımlar attığını hissetse de babası Edhem Paşa’nın kendisi için planladığı hukuk eğitimi hiç yolunda gitmedi. Babası geri dönmesi için baskı yapmaya başladı ama Osman Hamdi Paris’te kalarak ressam olarak kendisini geliştirmek istedi. 24 Nisan’da babasına yolladığı başka bir mektupta özellikle altını çizerek şunu yazdı: “Tablolarım kabul edildi.” 

Fakat babasının ısrarlarına dayanamayan Osman Hamdi, bir gün yine Paris’e gitmek ümidiyle ülkesine döndü. Osman Hamdi, ülkesine döndükten birkaç ay sonra babasının dostu Midhat Paşa’nın maiyetinde Bağdat’a gitmek üzere görevlendirilecekti. Osman Hamdi, Irak’taki görevi sırasında resim yapmaya devam etti. Bağdat Vilayeti’nde Umur-Ecnebiye Müdürü olarak görev yapan Osman Hamdi’nin, siyaset adamı kimliği Bağdat’ta şekillendi. Fakat resimle olan bağı da kopmadı, babasına Bağdat’tan yazdığı ilk mektupta “Vakit buldukça resim de yapıyorum”demişti.  

Midhat Paşa’nın emrindeki Çeçen savaşçıların ya da Bedevi aşiretlerinden insanların kara kalem desenlerini çizdi, sulu boyalar yaptı. Bunlar oryantalist gezgin bir ressamın, daha sonra yapacağı Doğu konulu sahnelerinde yer alabilecek egzotik figürlerin, manzaraların eskizleriydi. Osman Hamdi Bey’in, Bağdat’tan döndükten sonraki döneminde ilgilendiği başka bir sanat dalı da tiyatro oldu. 1872 yılında 3 tiyatro oyunu yayımladı, bunlardan bazıları sahnelendi. Diyojen dergisinin 98. ve 105. sayılarında söz edilen ‘İki Karpuz Bir Koltuğa Sığmaz’ adındaki oyun Osman Hamdi Bey’e aitti, adını yazmamış sadece ‘Ben’ olarak imzalamıştı. 

Osman Hamdi Bey Pera Müzesi Yayınları 107 sayfa / 25 TL

1874 yılında Hariciye Nezareti’nde genel sekreterlik görevini üstlenen Osman Hamdi Bey, bir süre sonra Beyoğlu ve Galata bölgelerinden sorumlu Altıncı Daire-i Belediye Reisi oldu. 1878 yılından başlarında, zamanını tamamen resme ayırmak istediğinden bu görevini bırakarak devlet memuriyetinden ayrıldı. Kendisini resme vakfetmek adına devlet memuriyetinden çekilen Osman Hamdi Bey, 1881’de ısrarlar sonucu Müze-i Hümayun müdürü olarak atandı. Osman Hamdi, bu görevi ömrünün sonuna kadar sürdürdü, onun döneminde Müze-i Hümayun, batılı anlamda müzecilik geleneğinin oluşması açısından modernleşme tarihimizde önemli bir yer edindi. 

Osman Hamdi Bey, yaşamı boyunca portre resmi konusunda kendisini geliştirmek için çaba harcadı, çoğunlukla çıktığı gezilerde halktan kişilerin kara kalem büst portrelerini yaptı. Osman Hamdi Bey portrelerinde modellerini çoğunlukla profilden veya tam karşısından resimlemeyi tercih etti. Sanatçı oryantalist resimlerinde akademik bir üslubu tercih ederken, kızının portresinde daha izlenimci ve doğalcı tarza yöneldi. Kızı Nazlı, sanatçının en çok resimlediği modellerden biri oldu.  

Osman Hamdi Bey ‘Kaplumbağa Terbiyecisi’ ismiyle tanınan eserini resimledikten birkaç yıl sonra, 24 Şubat 1910’da Kuruçeşme’deki yalısında 58 yaşındaki hayata gözlerini yumacaktı. 

TABLOLARIN MODELİ EŞİYDİ

Osman Hamdi Bey’in hayatına, ilk eşi olduğu düşünülen Agarthe gibi bir Fransız olan Marie Palyart 1870’li yıllarda girmişti. 1863 doğumlu olan Marie, Naile ismini alarak Osman Hamdi’yle evlenmiş; sanatçının yaşamının sonuna kadar sürecek bu evlilikten üç çocuğu olmuştur. Naile Hanım’ın yaşantısına dair yazılı tanıklar sınırlı olsa da Osman Hamdi Bey’in resimlerine aşina olanlar onu adeta tanıyor gibidir. Naile’nin simasının bu aşinalığı, Osman Hamdi Bey’in eşini pek çok resminde model olarak kullanmış olmasından ve sanatçının en ünlü resimlerinden bazılarının bizzat eşinin portreleri olmasından kaynaklanıyor.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.

Hayat Haberleri