Fırsatı olmayan kriz

Lanetli koronavirüs ailesinin son üyesi insanlığın zaman zaman beliren ama kolay unutulan zaafını bir kez daha gün yüzüne çıkardı.

Ailenin diğer fertleri SARS ve MERS de birer büyük felaketti ama tesirleri ve hareket alanları sınırlı kalınca verdikleri işaret ciddiye alınmamıştı. Avrupa’ya ulaşmayan, ABD’yi endişelendirmeyen bütün belalar gibi onlar da düştüğü yeri yakmakla yetindiler. Şimdi bütün yerküreyi ele geçiren, fırsat bulsa uzaya koşacak Kovid-19 adında büyük bir belayla karşı karşıyayız. Belanın tam ortasındayız. Kimbilir, belki de başında…

Çin’de başladığında dünyanın geri kalanı o kadar rahat ve bencildi ki, kendisini emniyette zannedip doğabilecek fırsatları konuşuyordu. Yüzmilyonlarca Çinli üretemeyince onların yerine kimin pazarı büyür, kimin fabrikası tam kapasite çalışır, kim krizi fırsata çevirir hesapları yapılıyordu. Hesabı kitabı yapmaya kalmadan, bir ay sonunda Avrupa felaketin merkezi oldu, fırsattan bahseden de kalmadı. Geri kalmış, yoksul ve aciz Afrika’nın gelişmiş, zengin ve mükemmel Avrupa’ya uçuş yasağı koyduğu günlere geldik! Başka söze gerek var mı?

İnsanoğlu bir anda, trajik ve ironik bir insanlık hikayesinin kahramanı oluverdi. Hırsın, bencilliğin, kendisinden başkasını düşünmeyenlerin, ‘bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın’ felsefesinin dünyası adı sanı bilinmez bir virüs karşısında elleri havaya kaldırdı. Fırsatı olmaya bir kriz insanlığı ilk kez aynı amaç etrafında buluşturdu. Kalabalıklar dağıldı, sokaklar boşaldı, eğlence bitti, can havliyle herkes Kovid-19’u alt edecek ilacı keşfetmek peşine düştü. İnşallah bulacağız. Biz yani bütün insanlık…

İçinde bulunduğumuz günler dünyanın sadece ekonomik faaliyetlerde değil, sağlıkta da birbirine bağımlı olduğunu gösterdi. Borsaların, piyasaların birbiri peşi sıra yıkıldığı örnekler çok olmuştu ama şimdi sınır tanımayan bir virüs dünyayı dolaşmaya başlayınca insanlığın sıhhat ve afiyetinin kırılganlığını anlaşıldı. Üstelik, sadece karantina ve can kayıpları değil dünya sisteminin ticari kaleleri de yerle bir oluyor. Sokaklar boşaldı, uçaklar kalkmaz oldu, turizm bitti, alışveriş küçüldü ve tabii borsalar yine tepetaklak…

Modern çağı tanımlayan büyük kavramlara böylelikle bir yenisi daha ekleniyor. Küresel ekonomi, dünya finans sistemi, dijital çağ, sınır tanımayan bilgi ve devletlerin gücünü aşan iletişim… Listeye şimdi virüsün gücü de yazılıyor. O da diğer kavramlar gibi sınır tanımıyor, tanımlanamıyor, zengin fakir bütün ülkeleri eşitliyor ve eğer muhakkak surette insanoğlunun dayanışmasını mecbur kılıyor. Dahası, önlem alınamazsa, çare bulunamazsa bütün diğer kavramları anlamsızlaştırıyor. Dünya ne kadar zengin ne kadar güçlü ne kadar dijital olursa olsun önce sağlıklı olmak zorunda.

Her yönüyle acı, ürkütücü ve benzersiz bir tecrübe yaşıyoruz. Onca işarete rağmen, anlamak, ciddiye almak ve en nihayet tedbir aramak bile çok zaman aldı. Gerçek ancak acıyla ve kimseyi ayırmadan ölüm yağdırınca kendini kabul ettirebildi. Telaşla direnen ve canı yanan dünyanın bu felaket bittiğinde bütün değerlerden önce “insanlık” diye bir kavramın olduğunu hatırlaması musibetten çıkacak tek hayır olacaktır.

YORUMLAR (15)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
15 Yorum