Gayret bizden mükâfat Allah’tan

Gayret bizden mükâfat Allah’tan

Mükâfatı, zaferi hak ettiğimiz anda Rahman ve Rahim olan Allah bunu bizden esirgeyemeyecektir. Öyleyse; Mehmet Akif Ersoy’un söylediği gibi “Allah’a dayan saye sarıl hikmete ram ol!/Yol varsa budur bilmiyorum başka çıkar yol”...

PROF. DR. NİYAZİ BEKİ-KARAR

'İstikbal İslamın’dır’ başlığıyla daha önce dokuz madde ele aldığımız yazımıza bugün de devam ediyoruz.

IX) Haddi aşan müminleri tokatlaması

Allah, inkârcıları şiddetli tokatlaması yanında, haddi aşan şımarık mümin kullarına da şefkat tokatlarını atar. Örneğin, Huneyn Savaşı sırasında İslâm ordusunun öncü süvârî birliğinin kumandanı Halid b. Velid idi. Ordu, Huneyn vadisine doğru hareket etti. Halid b. Velid gururlu bir şekilde, düşmanın pusu kurması ihtimalini hiç hesaba katmadan düşmanın işgal ettiği tahmin edilen yere doğru ilerledi. Fakat hiç ummadıkları bir anda müthiş bir saldırıya uğradılar. Bu ani ve amansız okçuların saldırısı, Halid b. Velid’in komuta ettiği Süleymoğulları atlıları arasında büyük bir bozguna yol açtı. Geriye dönüp hızla kaçmaya başladılar. Korku ve panik bir anda asıl ordu içinde de yayıldı. Ordu şaşkın bir vaziyette kaçışmaya başladı. Bu savaştan sonra nazil olan bir ayette bu durum şöyle ifade edilmiştir: “Andolsun ki Allah birçok yerde ve Huneyn savaşı gününde de size yardım etmiştir. Hani çokluğunuzun sizi kendinize beğendirmiş, fakat (bu çokluk) size hiçbir fayda sağlamamış, bütün genişliğine rağmen yeryüzü size dar gelmişti. Nihayet bozularak gerisin geriye kaçmıştınız” (et-Tevbe, 9/25). Bu ayette, Aziz ve Celil olan Allah mümin olmalarına rağmen azıcık şımarıklık gösteren kullarını da tokatladığını bildirmekte ve bundan ders çıkarmamızı istemektedir.

X) Zulme karşı sessiz kalanları tokatlaması

“Öyle bir fitneden sakının ki geldiği zaman yalnız zalimleri yakmakla kalmaz/sessiz kalanları da yakar” (Enfal, 8/25) mealindeki ayette bu gerçeğin altı çizilmiştir.
“Bir toplum durumunu değiştirmedikçe, Allah onların durumunu değiştirmez” (Rad, 13/11) mealindeki ayette toplumların başına gelen musibetlerin sebebinin, onların iyi durumlarını kötüleştirmelerinden kaynaklandığına işaret edilmiştir. Buna göre, kötüler iyi olursa iyi muameleyi; iyiler kötü olursa kötü muamele görecekleri mukadderdir. “Ceza/karşılık yapılan işin cinsindendir.”

“Meselâ âdil bir hükümdar, ihkak-ı hak için mazlumların hakkını zalimlerden almakla ve fakirleri kavîlerin şerrinden muhafaza etmekle ve herkese müstehak olduğu hakkı vermekle lezzet alması, iftihar etmesi, memnun olması; hükümdarlığın ve adaletin bir kaide-i esasiyedir. Elbette ‘Hâkim-i Hakîm/hikmetle iş gören hâkim’, ‘Adl-i Âdil/Hep adaletle iş gören âdil’ bir ‘Zât-ı Hayy-u Kayyum’un/Sermedi bir hayat sahibi’ ve her şeyi varlıkta durduran zât-ı akdes bütün mahluklarına, hususan hayat sahiplerine ‘hukuk-u hayat’ tabir edilen hayat şartlarını vermekle.. ve hayatlarını muhafaza için onlara cihazat ihsan etmekle... ve zaîfleri kavîlerin şerrinden Rahîmane himaye etmekle.., haşmetli saltanatını, izzetli adaletini ve merhamet dolu himayesini açıkça ortaya koymaktadır. Bu ise ‘el-cezau min cinsi’l-amel=iyi veya kötü karşılık, amellerin durumuna göredir’ şeklindeki adaletli ve merhametli düstura işaret etmektedir” (krş. Lem’alar, 350).
Demek ki mükâfatı, zaferi hak ettiğimiz anda Rahman ve Rahim olan Allah bunu bizden esirgeyemeyecektir. Öyleyse; Mehmed Akif Ersoy’un söylediği gibi “Allah’a dayan saye sarıl hikmete ram ol! / Yol varsa budur bilmiyorum başka çıkar yol.”

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN