Güneş’e ‘dokunmak’

Ünlü Alman fizikçi Philipp von Jolly 1878 yılında fizik okumak isteyen bir öğrencisine bu bölümü seçmemesini tavsiye etmiş ve “Bu alanda, hemen hemen her şey zaten keşfedilmiştir ve geriye kalan her şey birkaç önemsiz deliği doldurmaktır” demişti. Bu öğrenci sonradan fiziğe katkılarıyla Nobel Fizik Ödülü alan Max Planck idi ve kuantum fiziğinin temellerini attı ve bugün kullandığımız televizyonlar, bilgisayarlar, akıllı telefonlar ve diğer elektronik aletler kuantum fiziğine göre çalışıyor. Planck iyi ki hocasını dinlememiş ve fizik okumuştu. Değilse bugünkü kullandığımız elektronik aletler belki olmayacak veya hikayeleri daha farklı olacaktı.

18-08/19/ekran-resmi-2018-08-19-214135.png

1900’lü yılların başında Philipp von Jolly gibi neredeyse bütün fizikçiler kendilerinden emin bir şekilde fizik biliminde keşfedilebilecek yeni bir şeyin neredeyse kalmadığını düşünüyorlardı. Lakin Güneş’in yakıtının nereden geldiğini de bilemiyorlardı. Eğer o zamana kadar bilinen kömür ve odun olsa çoktan yanıp bitmiş olması gerekliydi. İşte tam bu noktada madam Curie çıktı ve nükleer fiziği keşfetti ve bu sayede Güneş’in yakıtının aslında termonükleer reaksiyonlar olduğu keşfedildi. İkinci Dünya Savaşı ise atom bombasıyla sonlandırıldı. Daha sonra nükleer enerjisi ve bombası olan ülkeler Dünya’da söz sahibi oldu ve olmayanlar geride kaldılar.

***

Bilim ve teknoloji ilerledikçe bildiklerimizi yeniden ve yeni yöntemlerle test ettik ve sonuçlar her seferinde değişti. Yüzlerce teleskop yıllarca Güneş’i gözledi ve Güneş hakkında inanılmaz bilgilere sahip olduk.

Güneş kütle olarak Dünya’nın tam 330 bin katı, hacim olarak 1 milyon 300 bin katı büyüklükte. Güneş sistemindeki bütün gezegenler, uydular ve göktaşları hesaba katıldığında, Güneş bütün kütlelerin %99.86 ına sahip. Geriye kalan %0.14’lük kütlenin büyük bir kısmı Jüpiter’e, kalanı da diğer gezegenlere ait. Hal böyle olunca Dünyamız Güneş’in büyüklüğü karşısında yok denecek kadar küçük.

Güneş’te her saniye 595 milyon ton hidrojen, 590 milyon ton helyuma dönüşüyor ve aradaki 5 milyon tonluk kütle her saniye ısı ve ışık olarak uzaya yayılıyor. Güneş her saniye 5 milyon ton kütle kaybetmesine rağmen daha 5 milyar yıl kadar ömrü var. Güneş’ten uzaya yayılan ısı ve ışık enerjisinin 2 milyarda biri Dünya’ya geliyor ve bu sayede hayat var oluyor. Bitkiler havadan karbondioksit alıp oksijen veriyor, sular buharlaşıp bulut oluşturup yağmur olarak yağıyor. İnsanlar Güneş ışınları altında yürüyüp hayatları ve kemikleri için çok önemli D vitamini üretiyorlar. Güneş ışığı altında yürümeyen ve hergün üç-beş dakika Güneş görmeyen insanlar sinirli, gergin ve stresli olur. Kafasında bin bir türlü olumsuz senaryo kurup, ona da inanır. Bu durumdan kurtulmak için yağmur altında değil, Güneş ışığı altında yürümek lazımdır. Milyarlarca yıldır Dünyamıza hayat veren Güneş, insanların sürekli ilgisini çekmiş hatta ona tapanlar bile olmuştur. Türk gazetelerindeki bulmacaların neredeyse demirbaşı olmuş Mısır Güneş Tanrısı RA’nın sürekli sorulmasının nedenini de hep merak etmişimdir.

***

Güneş hakkında yeterince bilgi toplamış olsak da çözemediğimiz çok yönü var. İşte bu sırları çözmek için NASA geçtiğimiz 12 Ağustos Pazar günü doğrudan Güneş’e ‘dokunacak’ kadar yaklaşacak olan Parker Güneş Sonda’sını (Parker Solar Probe) uzaya başarıyla fırlattı. 7 yıl sürecek olan macerasında gücünü yine Güneş’ten alacak ve Güneş enerjisiyle çalışacak olan sonda Güneş’e yaklaşık 6 milyon km yaklaşacak. Güneş rüzgarlarını, koronaları, Güneş rüzgârlarının kaynağını ve Güneş’in manyetik alanını araştıracak.

İsmini Güneş rüzgârı olarak adlandırılan parçacıkların süpersonik akımını ilk kez tanımlayan 91 yaşındaki astrofizikçi Eugene Parker’dan alan sondanın üzerinde 4 tane bilim enstrümanı bulunuyor. Güneş’e çok yaklaşacağı için yüzeyindeki sıcaklık 1400 dereceye kadar çıkacak. Fakat Güneş enerjisinin elektrik enerjisine çevrilmesi ile soğutularak sıcaklık normal hale getirilecek. NASA bu misyon ile ilk defa yaşayan bir bilim insanının ismini bir uzay misyonuna vermiş oldu.

Parker’ın 1958’deki Chicago Üniversitesi’ndeki çalışması, Güneş rüzgârının varlığını, Güneş’ten ayrılan parçacıkların saatte 1,6 milyon km hızla uzaya yayılan yüklü parçacıkların varlığını önerdi. Ancak bilim dünyasından hiç de kabul görmedi. Ancak 1962 yılında Mariner 2 misyonuyla Venüs’e giden uzay aracı tarafından gönderilen verilerin incelenmesinden sonra keşfedildi. O zamandan beri, Parker’ın çalışması, manyetik alanların ve diğer kilit alanların anlaşılmasının yanı sıra, güneş araştırmalarını ileriye doğru itti.

Güneş’te en çok merak edilen konu Korona tabakasındaki sıcaklık. Güneş’in yüzeyi 6000 °C. Yüzeyden uzaklaştıkça korona tabakasındaki sıcaklık artıyor ve sıcaklık 20 milyon dereceye kadar çıkıyor. Normal şartlar altında ısı kaynağından uzaklaştıkça sıcaklık azalır fakat Güneş’te bu sıcaklık yükseliyor. Parker Uzay Sonda’sının en büyük görevi bu sırrı çözmek.

Uzay aracı, aynı zamanda, bazen Güneş’in yüzeyinde ortaya çıkan fırtınalar üzerinde çalışacak ve koronal kütle atılımları denilen uzaya devasa boyutlarda malzeme fırlatan bölgeleri de inceleyecek. Eğer bu yüklü bulutlar Dünya’ya çarparlarsa, güzel auroralar üretebilirler, ancak astronotlar için de tehlikelidirler ve iletişim sistemlerini ve güç şebekelerini bozabilirler. Uzaya gönderilmiş bütün haberleşme uyduları çökebilir ve Dünya’daki bütün elektronik cihazlar çalışmaz duruma gelebilir.

***

Yüzyılı aşkın bir süredir, astronomlar dünyamıza en yakın yıldız olan Güneş’i incelediler. Elektromanyetik spektrumun her dalgaboyunda, alevli yüzünün göz kamaştırıcı parlamasına dayanacak şekilde özel olarak tasarlanmış Dünya ve uzay tabanlı teleskoplar kullanarak ona baktılar. Ancak bilim insanları bu işin kodlarını çözemediler. Başka yıldızları inceleyip sırlarını çözmeye çalışırken kendi yıldızımızın sırlarını çözememiş olmamız böyle bir uzay aracının gönderilmesini zorunlu kılıyordu. Eğer çözülürse diğer yıldızlar hakkındaki bilgilerimizde radikal değişiklikler olabilir.

İnsanların yapabildiği en hızlı araç şimdiye kadar Jüpiter’e gönderilen Juno uzay aracıydı. Parker Güneş Sonda’sı bu hız rekorunu aşıp, Güneş yüzeyinde saatte 640 bin km yol alarak en hızlı araç olmuş olacak. NASA bir bilgisayar çipine başvuru yapanların ismini yazıp uzay aracına ekledi. Benim ismim de bu uzay aracıyla birlikte yola çıktı ve Güneş’e gidiyor.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.