Görüşler

İnsanın ve dünyanın dönüşümü Transhümanizm

İnsanın ve dünyanın dönüşümü Transhümanizm

Kırklareli Üniversitesi Pazarlama ve Reklamcılık Bölümü Öğretim Görevlisi Kadir Metin Akbaş, ‘transhümanizm’ kavramı üzerinden değerlendirmede bulundu.

21. yüzyıl, insanoğlunun iletişim konusunda sınırları zorladığı, her şeye ve herkese sınırsız erişim imkânına sahip olduğu, kendisini aştığı ve dünyayı baş döndüren bir değişime uğrattığı, kaotik bir sürecin başlangıç noktası olarak hatırlanacak. İnternet ve özelde sosyal medya platformlarının iletişim ihtiyacımızı gidermekten daha fazlasını yerine getirmek için oluşturulduğu konusunda neredeyse hiç şüphe duymuyoruz. Her ne kadar sosyal medyanın yararlı işler yapmak için güzel bir platform olduğu sıkça dile getirilse de işin derinine inildikçe bir şeylerin ters gittiğine ya da gideceğine dair kötü bir his kaplıyor içimizi. Sosyal medya platformlarıyla ilgili sıkça dillendirilen, “bir ürüne onu kullanmak için para vermiyorsanız, büyük ihtimalle ürün sizsinizdir” uyarısı, bu şüphemizi ve endişemizi daha bir artırıyor.

Hemen her konuda kendini aşması gerektiği üzerine bolca propagandaya maruz kalan insanoğlu, internet vasıtasıyla içine sokulduğu bu ışıltılı yolun, karanlık bir çıkmaz sokak olduğunu henüz fark edebilmiş değil. Özellikle yapay zekâ konusundaki gelişmelerin baş döndürücü seviyeye ulaşması, nesnelerin interneti olarak isimlendirilen ve insanların birçok işte devre dışı kalmasına yol açacak sürecin hızlandırılması, 5G teknolojisinin adım adım yaklaşması, robotların daha da akıllanması ve kendi başlarına hareket edecek kadar güçlenmesi, insanlık için karanlık bir geleceği işaret ediyor.

Aslında her şey insanın daha uzun yaşaması, daha acısız/ ağrısız bir yaşam sürmesi, yaşlanmaması, güçsüzleşmemesi, unutmaması, mutsuz olmaması için tasarlandı. Daha önce yaşayan insanların sahip olamadığı tüm özellikleri bünyesinde barındıran bu mükemmel insanın oluşabilmesi için ne gerekiyorsa yapılmalıydı. Rönesans ve Aydınlama’nın asıl amacı bir anlamda bu mükemmel insana ulaşma yolunda atılması gereken adımlardı. Rönesans; resim, mimari ve edebiyat üzerinden, Aydınlanma ise akıl, bilim ve teknik üzerinden kendini gerçekleştirdi. İçinden geçtiğimiz üçüncü aşamanın temel amacı ise teknoloji, genetik ve sibernetik temelli bir dönüşümü hedeflemektedir. Rönesans ve Aydınlanma; “Hümanizm” adı verilen yeni düşünce sistematiğinin ortaya çıktığını müjdeliyordu. Bir anlamda Hümanizm, insanın, her şeyin ölçütü olması, yani tanrılaştırılmasıydı. İnsanın ve dünyanın dönüşümünü hedefleyen bu düşünce sistematiğinin ulaşmayı düşlediği nihai dünya ise “Post-human” yani “insan sonrası” dönemdi. O dönemin geçiş evresi ise “Transhümanizm” olarak adlandırılıyor. Bu konuda Batı’da oluşan literatür kıyısız bir denizi andırırken, ülkemizde bu konular henüz yeterli ilgiyi görmüş değil. Doç. Dr. Ahmet Dağ’ın kaleme aldığı ve Elis Yayınları tarafından yayımlanan “Transhümanizm: İnsanın ve Dünyanın Dönüşümü” başlıklı kitap, hem ismiyle hem de içeriğiyle bir ilk olma özelliği taşıyor. Yazara göre hümanizm; insanı hurafenin/ dinin/ maneviyatın/ aşkın olanın zincirlerinden kurtarmayı hedeflemişti, transhümanizm ise insanı biyolojik/ genetik zincirlerinden kurtarmayı vaat etmektedir: “Transhümanizm; temel olarak pratik akılla insanı geliştirme arzusunu, insan zekâsını, fiziksel ve psikolojik kapasitesini artırma ve yaşlanmayı ortadan kaldıran teknolojileri geliştirme imkânını olumlar. Genetik devrim, DNA’yı modifiye ederek insanoğlunun doğasını geliştirecektir. Ve nihayetinde insanı kozmik varlık boyutundan çıkarıp teknolojiye eklemlenmiş bir varlık türü haline getirecektir.” (Dağ, 2018: 239)

Kitabında “transhümanizm”in adım adım izini süren ve bu konuda Antik Yunan’dan başlayıp Hıristiyan inancının köklerine kadar inen Ahmet Dağ’a göre; insan hayatını kolaylaştırma amacında olduğunu iddia eden transhümanizm; popüler bir akım olmaktan daha çok, araç ve yöntemleri olan, dönüştürücü, bilimsel- teknolojik, sosyal ve kültürel boyutları olan ideolojidir. “Bu ideolojinin mümessilleri; nano- bilim, nöro- biyoloji, genetik mühendisliği, modern tıp, enformasyon teknolojisi, bilgisayar ve yapay zekâ üzerine çalışan bilim adamlarıdır. Transhümanistler için bu teknolojiler ile mühendisler ve bilim adamları tarafından yönetilen güç aygıtları; sosyal, iktisadi, kültürel ve biyolojik değişimleri meydana getirecek unsurlardır.” (Dağ, 2018: 131)

Bilim kurgu romanları ile başlayan bu süreç, beyaz perdeye yansıyan filmlerle adeta insanın varacağı nihai noktayı gözler önüne serdi. Modern zamanlarda Amerikalı bilim insanı ve bilim kurgu yazarı Isaac Asimov’un başını çektiği düşünürlerin hayal dünyası, bir müddet sonra gerçeğin ta kendisi olup çıktı. Terminatör, Matrix, Avatar, I, Robot, Wall- E ve benzeri filmlerle insan sonrası döneme bizi hazırlayan; Lucy, Ex Machina ve Transcendence gibi insanla bilgisayarı/ interneti mecz eden filmlerle bu dönemi canlı bir şekilde betimleyen ve adeta kanıksamamızı sağlayan transhümanistler, aynı zamanda bilgisayar ve internet temelli yeni nesil şirketlerin yapay zekâ, nanoteknolojiler, genetik bilimi ve uzay çalışmaları ile de bu dönemi inşa etmeye başladılar. Evrim teorisinin eleştirilemez bir konuma getirilmesiyle, atacağı her adımdan önce zar atan tesadüfler tanrısının merhametine terk edilen insanoğlu, bilim ve teknolojinin tek gerçek hakikat olduğu konusunda ikna edilmişe benziyor. Kutsalın yerinin olmadığı ve sözünün geçmediği bu evrende, kutsalı çağrıştıran bir insanın da var olmaması gerekiyor. Bunun yolu ise bir tanrı tarafından yaratılmış olan insanın, tanınmayacak ve kendisini aşacak şekilde mutlaka değişime uğramasından geçmektedir. Dağ’a göre; “kendi zekâsını aşan, zekâsının modellemesinden hareketle yapılan daha üstün yapay zekâlara ve kendi bedenini aşan biyonik adamlara yerini bırakan insan, gittikçe hakikatinden uzaklaşıp yapay hale gelmektedir. Böylece insanlık, organik süreçten, mekanik sürece taşınmaktadır.” (Dağ, 2018: 127)

"Otomobiller, bilgisayarlar ve diğer teknolojik araçlarla hayatının kolaylaştığına inandırılan insan, bir anlamda makineler olmadan hiçbir şey yapamaz hale geldi."

Otomobiller, bilgisayarlar ve diğer teknolojik araçlarla hayatının kolaylaştığına inandırılan insan, bir anlamda makineler olmadan hiçbir şey yapamaz hale geldi. Makinelerin yardımcılığı, yakın bir gelecekte yerini makinelerin hâkimiyetine bırakacak. İlginç olansa Transhümanistler için makbul olan büyük ve hantal makineler değil, küçük ve hafif çipler, yani nano-teknolojilerdir. Popüler teknoloji şirketlerinin bugünlerde ana hedefini bu oluşturuyor artık. Bir yandan nanoteknolojik bir düzen inşa edilirken bir yandan da insan, sanal dünyaya adapte edilmeye çalışılıyor. Tıpkı, Fransız filozof Jean Baudrillard’ın 1996 yılında kaleme aldığı “Tam Ekran” isimli makalesinde “bilgisayar gerçek bir protezdir” derken bahsettiği tarzda bir adaptasyon. Yaşamını, düşüncelerini, hayat tarzını, fantezilerini, inançlarını, eğlencesini, karamsarlığını, ideolojilerini sanal dünyaya transfer eden/ yükleyen insan, bir anlamda, kendi elleriyle inşa ettiği avatarının gölgesinde kalmış oluyor. Sosyal medyada paylaştıklarımız kadarıyla mutluyuz, orada göründüğümüz kadar varız, oradaki pozlarımızdan anlaşıldığı kadar bilgiliyiz, orada beğenildiğimiz kadar popüleriz, orada takip edildiğimiz kadar muteberiz artık. Gerçek hayatta bir gün ölsek bile, sanal âlemde yaşayacağız, profilimiz silinmediği müddetçe “orada” var olmayı sürdüreceğiz. Daha önce yazdıklarımız da tekrar tekrar paylaşılacak ve böylece sanki yaşıyormuşuz gibi muamele görmeye devam edeceğiz.

İnsanın ve dünyanın dönüşümüne dair karanlık bir tablo çizen, bu geçiş dönemini durdurulabilecek ve engel olunabilecek bir süreç olarak görmediğini belirten Felsefe Doçenti Dağ, bu sürecin zaaf ve imkânları konusunda özellikle akademinin daha fazla sorumluluk alması gerektiğini söylüyor. Transhümanizm başladı ve baş döndürücü bir hızla ilerliyor. Bu süreçte ne kadar özne ve ne kadar figüran olacağımız meselesi hem kendi geleceğimizi hem de insanlığın geleceğini belirleyecek. Sanırım bu konuda her şeyden önce, yeterli yerli literatürün oluşması, ilk hedefimiz olmalı.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir