Görüşler

Rusça konuşan Enver, Türkçe öğretmeni istiyor

Rusça konuşan Enver, Türkçe öğretmeni istiyor

Kırım Tatar Milli Meclisi Almanya Temsilcisi Ahmet Özay “Podolya’da isimleri Enver, Talat, Abdülhamid olan Tatar çocukların lisanı Rusça. ‘Bize başka bir şey öğreten olmadı’ diyorlar. Türkçe öğretmeni istiyorlar” diyor.

AHMET ÖZAY YAZDI

Ukrayna’nın batısını dolaşarak izlenimlerini kaleme alan Ahmet Özay,  Kırım sürgünlerinin yaşamından kesitleri aktarmaya devam ediyor... 

KÖY YOLLARINDA 

Golos Partisi’nin davetlisi olarak gittiğimiz Vinnitsa şehrinde geceledikten sonra sabah şehre 40 km uzunluktaki ‘sürgünlerin’ yaşadığı köye gitmeyi kararlaştırıyoruz. Köy gece gece ulaşmaya müsait değil. Bunun için sabah yola koyuluyoruz. Çevre telefon bağlantısı, internet, tabela ve yol aydınlatmasından mahrum. Etrafımız ekin, mısır tarlaları, ceviz ve kiraz ağaçlarıyla bezeli. Dört bir yan göl ve sayısız derelerle çevrili. Bir yeryüzü cennetindeyiz. Atlar, sığırlar, göllerde balıkları ile eti, sütü, balığı, balı zengin bir belde. Yol tarifini ise Kırımlı ‘sürgünler’, ‘Dere ve gölleri tarif ederek’ sesli mesaj olarak önceden gönderdiler. Mısır tarlası, çiftlik, göl ve derelere bakarak, güzergahı sağlama alıyoruz. 

Evliya Çelebi’nin eserlerine konu olan cinsten bir beldedeyiz; ‘Kırım’ın iki konak mesafesinde zengin Kozaklar’ın bulunduğu karyeler başlar. Adalarda, su kenarlarında yaşayan bu Kozaklar Tatarları, Tatarlar da onları pek severler. Bunlar ‘iyi huylu’ Kozaklardır. Samur kürk giyer, ikramı pek severler. Balları, kurutulmuş balıkları boldur. Tatar askerini görünce -Allah onlara hidayet versin- boynuna sarılırlar der. Köye vardığımızda böylesi bir duyguya kapıldık. Karşılıklı iki bakkalı geride bırakarak köye giriyoruz. Modern bir okul, bir ‘Balalar Bahçesi’ denilen ana okulu, bir kulübeden ibaret kütüphane ve köy misafirhanesi var. Bakkalların kapısında Ukrayna lisanında ‘Bakaliya’ yazıyor. Böylece, bakkal kavramının Ukrayna dilinde de olduğunu kavrıyoruz. 

Köyler bomboş. Tek tük insan görünüyor. Kapılar, camlar ve perdeler kapalı. Sokaklarda bakkala giden kendisini göstermek isteyen mini şortlu kızlar dışında kimse yok. Ukrayna’nın milyonlarla ifade edilen hızlı nüfus kaybı Kırım’dan yerleşen Tatarlara burada gelecek  imkanı sunuyor. Tarım kooparatifi, ‘Kolhoz’a ait misafirhane iki bin metrekare. Kırımlı aileler 120 çocuk, 40 kadın, 35 erkek nüfusa sahipler. Tatarlarla kader birliği yapan bir Koreli ve bir Ermeni aile de burada yaşıyor. Rus işgalinden sonra Kırım’ı hep birlikte terk etmişler. Müslüman olup, Kırım Türkleriyle aynı yazgıyı tercih etmişler. 

Günlerden Cuma... Namazı beklerken Kolhoz’un uçsuz bucaksız arazisine açılan arka bahçede çocuklarla namaza hazırlanıyoruz. Tarlaya çekilmiş askeri araçların önünde oynuyorlar. Onlara bir perspektif sunulamaz ise birkaç yıl sonra bu araçların içerisinde ölüme gideceklerini düşünüyoruz. Kolhoz’un bir zamanlar lojman olarak kullanılan binasının çatı katı artık mescit. Bodrumda ise jimnastik salonu var. Nedeni erkeklerin sürekli performanslarını koruma zorunluluğu. ‘Hicretlikte’ bulunan eli silah tutan ‘Kırımlı’ erkekler dönüşümlü olarak Doğu cephesinde süren savaşa gidiyor. Belki onları Türkiye’de bulunan 3 milyon Suriyeliden ayıran özellik tam da bu. 

Cuma öncesi sohbet ederken, yetişkinler Ukraynalı silah arkadaşlarıyla cephede yaşadıkları hatıralarını anlatıyorlar. Onların nasıl şehit ve gazi olduklarını dile getiriyorlar. Böylece bugüne kadar fark etmediğimiz bir gerçeğe tanık oluyoruz. Ukrayna’nın Doğu’sunda Hıristiyan ve Müslümanlar omuz omuza Avrupa’yı tehdit eden Rus yayılmacılığına karşı vatan savunmasındalar. Din farkına bakmaksızın birbirlerini şehit ve gazi olarak anıyorlar. 

RUS İSLAM SENTEZİ Mİ? 

Müslüman olan Koreli ve Ermeni iki bey ile görüşemiyoruz. Nedeni Doğu’da ordu bünyesinde sürdürülen ‘Anti Terör Operasyonu’ bölgesinde silah altında olmaları. Yurtta aileler haremlik selamlık koşullarda yaşıyor. Dört tane Rus, bir tane Ukraynalı gelin var. 19. yüzyıl Türk-Tatar adetlerini temel alan pembe, mor çarşaflar giyiyorlar. Bir başka ifadeyle Cuma namazına hazırlanan Tatar çocukların, Müslüman Rus anneleriler. Böylece Podolya ziyaretimizde Türk İslam sentezinden Rus islam sentezine de evrilmiş oluyoruz. Evliya Çelebinin ‘İyi huylu dost Kozaklar’ sözleri hâlâ kulağımıza küpe. Rus işgalinden sonra Kırım’dan ayrılarak Ukrayna karasına yerleşen Kırımlı Tatar sayısı henüz resmiyet kazanmamış. Takriben 30 bin olduğu söyleniyor.   

Yer sofrasında çiğ börek ikram ediliyor. En büyük kaygıları çocukların eğitimi. Okulu görmek istiyoruz. Birlikte modern okul binasının önünden kıvrılıp göle doğru yürüyoruz. Yıllar önce bütçe çıkartılan okul yeni tamamlanmış. Geçen süre zarfında köyden göç okulun varlığını tehdit eder olmuş. Bir zaman Polonya arazisi olan bu topraklardan insanlar Polonya’ya gidiyorlarmış. Polonya.. Ne de olsa Avrupa Birliği. Bu nedenle okul müdürü Tatarları köyde kalmaya ikna etmiş. Az ilerde devasa bir ‘Balalar Bahçesi’ yani ana okul var. Bütün köylüyü misafir edecek kadar büyük. NATO yaptırmış. Evet, bildiğimiz NATO ana okul yapmış. Birlikte üst kata Cuma namazına geçiyoruz. İmam ortada yok. Cemaatin çoğu çocuk. Bir çocuk beliriyor. Ürkek… 

Elinde Arapca ve Rusca bir metin var. Hutbeyi o okuyor. On iki veya on üç yaşında. Arapça hutbe okurken ürkeklik yerini kendine güvene bırakıyor. Mısır’da 4 yıl hafızlık eğitimi görümüş. Herkes ona imam olarak saygı gösteriyor. Çünkü, 12 yaşında da olsa İslami anlamda en ehliyetli kişi o. Sünnete yetişmeyi tercih etmeyen ufaklıklar bir bir dolduruyor mescidi. Üzerlerindeki Tomy Hilfiger, Adidas markalı giysiler yerini ‘Kırım Bayraklı’, ‘Kırım Taburu’ kıyafetlerine bırakıyor. Bir bölümü kot pantolonların üzerine abaye, kaftan türü elbiseler çekmiş. Bazıları kafasına Yemen usulü sarık sarmış durumda. İnsanın Yemen nere Podolya neresi diyesi geliyor. Zira bir zamanlar Kıpçak’ta Türklüğün simgesi olmuş Tatarlarda kaftan serpuş yok. At binerken giyilen bol siyah şalvar, siyah yelek ve siyah kalpak Müslüman sipahilerin sembolü olmuş.  

Ana dilleri Tatarca ancak Tatarca sadece ‘Selamın Aleyküm’ diyebilecek durumdalar. İsimler Enver, Talat, Abdülhamid ama bu nurlu yüzlü çocukların lisanı Rusca. Aralarında Rusça konuşuyorlar. Gerçekten üzücü... Aklımıza tüm vicdanını Şam ile Gazze arasına hasreden insanlarımızın enerjisi geliyor. Bir kez daha üzülüyoruz. 

PODOLYA’DAN BURSA’YA SELAM 

‘Niçin Rusça konuşuyorsunuz?’, ‘Neden Araplar gibi giyinmeye çalışıyorsunuz?’ diye soruyorum. Üzülüyorlar ‘Bize başka bir şey öğreten olmadı’ diyorlar. İmam, Türkçe öğretmeni istiyorlar. Özellikle kadıların Türkçe öğrenmesini ve çocuklarına öğretmesini istiyorlar. Bir genç geliyor, 14 yaşında. Bursa İmam Hatip’te okuyor. Babası iki oğlunu daha Bursa’ya göndermek istediğini söylüyor ‘Neden Bursa?’ diyoruz. Bursa ile Vinnitsa’nın kardeş şehir olduğunu söylüyor. Mevcut Ukrayna Başbakanı Gyrosman da Vinnitsalı. Bursa ile kardeş şehir anlaşmasını o yapmış. Bursa Kırım Derneği’ne benimle selam gönderiyor. Zira Avrupa’nın ortasında, köyde telefonları yok. Diyanet İşleri Başkanlığı’na ‘Niye bize imam göndermiyor?’ diye sistem ediyorlar. Kızılay ve insani yardım örgütlerine mesaj yolluyorlar. Onlara büyük iş düştüğünü fark ediyoruz. Buralara neden gelmediklerini ise anlamakta güçlük çekiyoruz. Ülkenin güçlü alt yapısı nedeniyle ülke içindeki 1.5 milyon savaş muhaciri şimdilik belli olmuyor. Avrupa’nın doğusunda Suriye’dekine benzer manzaralar henüz yaşanmıyor. Ruslar ateş gücünü arttırır 13 bin Ukraynalının yaşamına mal olan savaş büyürse mevcut dramatik durum, vahim hal alabilir. 

Türk’lüğün 2 bin yıldır Musevi, Hırıstiyan ve Müslüman kimlikleri ile varlık mücadelesi verdiği Podolya’dan Bursa’ya selam getirerek ayrılıyoruz. 

 

İlgili Haberler
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir